Ey gönlü güzel dost sol gözün sağ göze faydası olmadığı bu dünyada sen ne güzel yarsın bana...
On dördüne basmış on beşinden gün almış nereden geldiği belli olmayan Küçücük bir kız çocuğu . Öyle acılı ve uzun bir yoldan gelmiş ki her halinden belli .... Çok yorgun, bitkin, korkak; yüzü her an ağlamak lı .İşte ; geleceğine bakıyor dudaklarını büzmüş ; meraklı mutsuz gözlerle . Karşısında kocaman bir konak , bahçesi hep gül dolu rengarenk güller . Bahçe demirleri mavi beyaz gökyüzü gibi boyanmış .Piraye bir an rahatladı ama konağa girerken gördüğü arka taraftaki sık çam ağaçları tekrar kasvete bürüdü kuş kadar yüreğini .Çenesi bam teline vurulmuş gibi kıpırdıyordu içli içli söyleniyordu aslında ... Saçlarını iki örgü yapmış omuz başından yanlarına dökülüyordu ; kırmızı şapkasıyla süslemiş sanki koyu kahve saçlarını . Yüzündeki hüznünün yanı sıra belirgin bir çil tabakası var ve gök mavisi gözleri . Öyle donuk ki neden bu kadar cansız bakıyordu ne kaybetmişti ? Dudaklarını ısırdı yere baktı bir an daha sonra elini sıkıca tuttuğu yurt müdürüne çevirdi minicik suratını , çok bakımsızdı yavrucak , bacakları cılız çelimsiz incecik ; boydan beyaz üzerine rengarenk çiçeklerin açtığı elbisesi dizlerinde bitiyordu .Üzerinde eski ama temiz lacivert hırkası elinde küçücük dünyasına büyük acılarını sığdırdığı mavi renk de bir bavul . Kırmızı çorapları ayak bileklerine kadar tozlu, siyah papuçları uzun yol habercisi gibi yıpranmıştı... Ama kızcağız her haliyle öyle sevimliydi ki .İnsanın baktıkça yüreğinin içinde hapis edip dışarı salmayası bağrına basası geliyordu .Yada ne bileyim kirlensin istemiyordu .
Öyle anlar vardır ki sen bilirsin aslında başına gelecekleri , içine doğar ya hissedersin hani , ama gitmek zorundasındır yapman gereklidir velhasıl sonuç değişmez . Piraye ' nin sanki başına gelecekler içine doğmuştu ama yapacak da pek fazla bir şey yoktu artık . Yurt müdürü konağın kapısını çalmadan :
''üzülme yavrum Allah öksüz ve yetimi kollar tek bırakmaz sakın korkma ben hep yanında olacağım. seni hiç yalnız bırakmayacağım sende benim bir kızım sayılırsın öyle değil mi ? '' dedi.
Piraye'nin o masum yüzü üzüntüden ,fırtına öncesi sessizlik gibi devasa ses dalgası yaydı ki duyabilene , çekilen deniz gibi kurak ,görebilene yağmur sonrası kuruyan toprak gibi tuhaf ve boş hissedebilene aşk olsun .
Gözünden bir damla düşerken müdürün gözlerine çevirdi o enfes gözlerini ve çaresizlik içinde bakarak :
: '' Mehmet amca ben dost nedir bilmem , abim kardeşim olmadı bunuda bilmem . Biliyorsunuz anne baba ne demek onu da hiç bilmem . .. ''
Bir an acı arası ufak bir gülücük bıraktı yanağına hemen kaybolu verdi . '' Bilememek ne kötü ... Bu boşluk anlatması biraz güç ama siz benim tanıdığıdım tek kişisiniz ;bir boşluktayım zaten daha yere düşmeden nasıl bir dünyada olduğumu anlamdan başka bir alemin boşluğuyla karşı karşıyayım ; hep yanımda siz vardınız acım aslında çok büyük !! '' dedi ve müdürün elini bırakıp sarılı verdi kocaman göbeğine .
Yurt müdürü çok babacan adamdı vesselam bütün çocuklara babalık hatta analık ederdi de yurda gelen tüm anne baba adayları bu sevginin kaynağını öyle merak ederlerdi ki dayanamayıp sorarlardı '' bunun formülü nedir? bize de anlat müdür bey bir yardımın olsun bu yavrucaklar adına'' der sıkıştırırlardı .
Müdürün gözleri kendinden emin bir tavırla bakışlarını keskin keskin karşısındaki insana bakar sanki söyleyecekleri onlarında içine işlesin isterdi :
----- '' SEVGİ bütün kötülüklerin katili ve bütün cennet kapılarının anahtarı ve küçücük yaralı yüreklerin tek ilacıdır'' . ''Ve ' SEVMEK' öyle bir duygudur ki yürekler arasında görünmeyen bağlar birbirlerini koruyan kalkanlar ve eğer bu duygu karşılıklı ise savaşçılar vardır. Ama bir şey beklemeden karşılıksız olmalı'' derdi .
--'' En önemlisi de azizim acıtmadan yaralarını sarmalı hani nasıl bir çocuk düşer de kanayan dizlerini üfleyerek temizlersin ya iş te öyle... anladınız mı beyler bayanlar '' der konuşmasını bitirirdi ...
Müdür Mehmet bey saçlarına tek tek yılların intikamı gibi düşen beyaz saçlarını ve hayatın verdiği tecrübelerin her bir izini ince ince işlemişti derisine . Ela gözlerinde yeşil hareler dolanırken aslında o hep sırf çocukları için bu garip dünyada yasanması gerektiğini biliyordu . Hiç evlenmemişti benim doğmamış çocuklarımın bekçileri bu çocuklar der kabarırdı . Gözlerinin etrafında biriken yılların gölgesi çok acı gördüğünü, gözlerini çok yumduğunu üzüntüden çok ağladığını haykırıyordu. Tombul yanağında çok güzel ve belirgin bir gamze , bunun onda güzel durduğunu söyleyen herkese orası benim mabedim beni oraya gömün der gülerdi . pek uzun değildi kocaman göbeği olan tonton bir adamcağızdı .İnsanın kalbi yüzünü vurur derler ya işte ona da Allah kalp güzelliğinden başka yüz güzelliği de vermişti .İnsanlar kalbinin güzelliğini yüzündeki her bir ayrıntıda çok net görebiliyorlardı.
Piraye '' Mehmet amca biliyor musunuz ? katil iyi can alır ama Azrail ' in parmağı olduğunu kimse bilmez hastalık süründürür öldürmez ama kimse kadere suç bulmaz ; demi bulamaz ? Bu tiyatroda herkes rol alır lakin kimse ektiğinin cevabını aldığını anlamaz.. Öyle değil mi ?'' dedi
Yurt müdürü şoka girmişti sanki '' bunlar nereden aklına geldi kızım şimdi ? ''
Piraye : '' bilmem kader Mehmet amca kader . Benim kaderim aklıma geldi bir an yada kendimi rahatlatmaya çalışıyorum işte . Peki sen beni bu insanlara emanet etmeye hazır mısın ? senin kadar sevecekler mi ? bağırlarına basacaklar mı ? düşünce yaralarımı acıtmadan kapatacaklar mı ? korkuyorum çok korkuyorum Mehmet amca ne olur bırakma beni, yalvarırım bırakma 'çünkü sen benim yaramlarımın kapağısın ne olur bırakma ' dedi hıçkırarak ağlamaya başladı.
Yurt müdürü ağlayarak dizlerinin üstüne çöktü ve '' söz en ufak bir şeyde seni alacağım'' . '' Sakın korkma; Sürekli geleceğim kızım ; hem bu evde öyle biri var ki sana tatmadığın dünyanın en güzel duygusunu tattırmak için yüreği ağzında seni bekliyor.''
Piraye gene o acıklı gülümsemesini takındı : '' benim bilmediğim o kadar çok duygu var ki hangisi ?
Yurt müdürü '' sana ANNE olacak biri var Piraye içi evlat aşkıyla yanan bir anne ... seni sarıp sarmalayacak bağrına basacak bütün özlemlerini giderecek benim içim rahat kızım .dedi.
'' E hadi artık yeter bu kadar daha üzme beni gel için ısınmazsa söz geri alacağım hemen seni dedi.
Ve kapının zilini çalmaya başladılar .
Açan olmadı bir kez daha çaldı Piraye'nin yeni hayatının kapısını müdür bey ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
General FictionHiçbir gece yoktur ki şafağa yenilmesin .... Gecenin günü kemirmeye başladığı saatlerde rahme düşen bir can ...ve gene günün geceye karışımın da nefes buluyor... Acaba bilseydi bu hangi gezegenin cehennemi olduğu belli olmayan viraneye gelmek...