FİNAL

314 35 8
                                    

FİNAL

(Şu an atamıyorum video'yu ama lütfen okurken Miley Cyrus-Stay dinleyin)

JUSTİN'DEN*

Yerler kan gölüne dönmüştü bile. Ama, ama...Bunu ben yapmadıysam,o zaman kim... Kafamı yavaş yavaş kaldırdırdığımda Matt'i buraya koştururken gördüm.

M-Olamaz! Kardeşim!B-ben onu öldürdüm! Cody uyan ben seni vurmak istemedim.

Ağlıyor, Cody'i sarsıyor,özür diliyordu. Cody'de ise tek bir hareket yoktu. Ölmüştü. Hayatımızda değildi artık. Bize bulaşamayacaktı. Ama o an bir gerçek daha ortaya çıktı. Matt beni hedef almıştı. Kıl payı kurtulmuştum da denebilir.

SİNDY'DEN*

Evin içindeki sessizliği kapı zili bozdu. Kim olduğunu rahatlıkla tahmin edebiliyordum. Bir çırpıda kapının önüne vardım. Başını öne eğmişti, ama sanki sırıtıyordu da...

J-Öldü.

S-Kim?Nasıl?Ne diyorsun sen?

J-O öldü.

S-Kim öldü Justin,kim?!

J-Cody.

S-Cody mi? derken yanaklarıma doğru süzülen bir sızıntı hissettim.Ne kadar çabuk oldu her şey,ne kadar çabuk geçti zaman.Gözyaşlarım neden akıyordu peki? Tabiki mutluluğumdan. Kafamı hafifçe geriye çevirip elimin tersiyle yüzümdeki ıslaklığı sildim.

S-N-nasıl oldu peki?

J-Matt.Biz Cody'le kavga ederken yanlışlıkla vurdu onu.

S-Yanlışlıkla derken?Yoksa...yoksa seni mi vuracaktı.

J-Sanırım. Yani evet.

S-Delirdin mi sen?! Ya sana bir şey olsaydı,ya yaralansaydın? Kendini düşünmedin diyelim beni de mi düşünmüyorsun?

J-Her şey bitti. Sorun yok. Artık bunları tartışmayalım. Zaten Cody'i Matt vurmasaydı, ben öldürürdüm onu. Hayatı zehir etti bize. Sana da, bana da. Cehennemin dibini boyladı pislik herif.

S-Haklısın. dedim ve sustum. Bir daha da konuşmadım.

3 YIL SONRA

Kendime aynada son bir kez daha baktım. Kısa etekli gelinliğimle ve pembe çiçeğimin ayağımdaki pembe Converslerle uyumuyla mükemmel görünüyordum. Bizimkisi bir düğün değilde,şehrin en havalı partisi olacaktı orası kesin. Justinle paralel düşünmemiz ise işimizi kolaylaştırıyordu.

Justin kapıdan kafasını uzattı.

J-Hazır mısın hayatım?

S-Geldim. Hadi gidelim.Parti alanımıza girerken Justin beni kaptığı gibi kucağına aldı ve içeri öyle girdik. Disko topunun altında ve tüm renkli ışıklar üzerimizdeyken enerjim tavan yaptı. Etraf yiyecek, içecek ve insan doluydu. Hepsi de bize bakıyordu. Hayatımda yaşayabileceğim en güzel düğündü bu. En azından bir silah sesi duyana kadar.Herkes geri çekildi ve ayaklı kabus Matt ortaya çıktı.

S-Ne arıyorsun burada!Seni hapse tıkmamışlarmıydı!?

M-Evet aynen öyleydi. Ama artık değil,kurtuldum. Bak!

deyip bir belge gibi birşey çıkardı. Uzatan pek görünmese de ne olduğunu bildiğime emindim. Yavaş yavaş konuşuyor ve beni korkutuyordu.

M-Buraya bir hesap kapatmaya geldim.bÖdeşme vakti geldi.

Silahını Justin'e doğrulttu.

S-HAYIR, YAPMA!

M-Vicdanım ancak böyle rahatlayabilir. Şimdi çekil kenara.

S-Hayır! Bunu yapmayacağım!

J-Lütfen Sindy sen karışma.

Beni biraz ittirdi. Artık önü boştu, korunmasızdı.

Kulaklarımda bir patlama sesi, gözlerim yaş ellerim kan içinde.

Justin dizlerimde yatıyor.

Gözleri hala hafif aralık.

O bana bakıyor, bende ona.İkimizde masumuz ama.Bu doğru değil! Neden ben değil de neden o? Ben onun adını sayıklayıp ağlarken 'seni seviyorum' onun son sözleri oldu.

Onu kaybettim, sonsuza dek.Gözlerimden akan yaşlar suratını sarmış durumda. Bir umut belki üzüldüğümü görünce açılır gözleri.' Her şey geçti'der yine belki.Belki de demez sadece sarılır. Ama kucağımdaki cansız bedeni her geçen saniye ağırlaşıyor sanki. Haykırışlarım yaramıyor bir türlü. Çıkmaz bir sokaktayım artık. Geri dönüşü olmayan hemde.

Birden tüm düşüncelerimi bir kenara bıraktım.

Ve onun kulağına eğildim:

S-Hani sen hep bana 'aslaaslademe'derdin ya ben de öyle yapacağım işte. Ne ben senden

ayrılacağım, ne de sen benden ayrılacaksın aşkım.

Tam yanımda duran masanın üzerindeki bıçağı aldım ve kalbime sokarak acıma acı kattım. Justin'in yanına gideceğim için mutluydum. Sonrası ise sadece karanlıktan ibaretti.

Tık, tık, tık.

S-Mmm...

X-Hadi kalk bitanem,öğlen oldu.

S-Hı.. Abla?

K-Kahvaltı hazır, bekliyorum.

S-Tamam geliyorum. Hayatımda gördüğüm en uzun ve gerçekçi rüyalarımdan biri olmalıydı. Ara sıra olur bana böyle. Şimdi kahvaltıya inmeliyim.

Okulun kapısına yürürken Nick ve Miller'a (arkadaşlarım) el salladım.

S-Çocuklar nabersiniz?

M-İyidir. Senden?

S-İyilik.

Sınıfa ilerlerken sabah gördüğüm rüyayı en detayına kadar anlattım.

M-Sindy nasıl şeyler görüyorsun sen öyle. Justin Bieber'in bizim okulda ne işi var? Artık ünlü falan da değil ama ne bileyim yani...

Saat 12:00. Öğlen yemeği vakti.Herkes yemekhaneye koşturuyor. Ezileceğim. Omzuma inen bir darbeyle bağırdım.'Önüne baksana biraz!' Uf ne kalabalıktı burası. Yemek sırasına geçmiştim.

İnanamıyorum. Bu gerçekten o mu? A-aynı rüyamdaki gibi. Bu sefer tanışma fırsatımı geciktirmayeceğim. Sanırım Justin'in neler yapacağını biliyorum. Çünkü bunları önceden gördüm!Ah! İşte! O elmayı tepsisine koyacağını da biliyordum! Rüyalar da geleceği gösterebiliyor demek ki. Hayatın bir oyunu olabilirde tabii. Ama yeniden başlama şansım var şimdi.

S-'Hey meraba. Ben Sindy.'Dedim yanına gittiğimde.

J-'Memnun oldum. Ben de Justin ' dedi o da sadece ikimizin anlayabileceği bir şekilde bana göz kırparken.

SON

Eyes and Lies*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin