SSR.2

108 20 0
                                    

Kalabalık olan bir cadde de yürüyordum. İnsanlara bakmaktan sıkıldığım da cebimdeki telefon ve kulaklığımı çıkardım. Müzik listemde hiç birine bakmadan hemen dumanın şarkıları olduğu yere indim. Herhangi bir tanesini seçip telefonumu tekrar cebime koydum.

Kaan Tangöze'nin bitkin sesi özledim seni harbiden derken, çarptığım insanları umursamadan yoluma devam ediyordum. Sanki söylemek isteyipte söylemediklerimi anlatıyordu bu şarkı. Geride kalan şeyler geçmişse neden benden, aklımdan geçip gitmemişti hala? Attığı son mesajı hatırladığım da kafamı hızla iki yana sallayarak o anı yok etmeye çalıştım.

Etrafıma bakarak yürümeye başlamıştım yine. Kafamı dağıtıyordu en azından. Gözüme kaldırımlarda konulmuş banklar takıldı. Aslında bank değildi oturan kızlardı gözüme takılan. Aralarından bir tanesi beni fark edip diğer arkadaşlarına da gösterdi parmağıyla. Hepsi birden gözlerini büyümüş bir şekilde bana bakıyorlardı. Tamam kızlar tamam yakışıklıyım hatta meteorum ama gözlerinizle yediniz resmen be. Aklıma bir şey geldiğinde keyfim yerine gelmişti. Bu kızın canını yakmak istiyordum. Sadisttim ben. Fiziksel değil ruhsal hasarlar bırakırdım insanlarda. Tıpkı bir zamanlar bana yaptıkları gibi.

Her neyse bunlar sadece yüzüne bir ton makyaj yapan salak kızlardı. Büyük adımlarla makyajlı tayfanın yanına vardım. Az önceki baktıklarından daha da büyüktü şimdi gözleri. Saç düzeltme yarışması başlamıştı aralarında. Gülme isteğimi zorlukla bastırıp çenemle ortadaki kızı işaret ettim. Güzel kızdı. Seni seçtim şanssız şey.

"Hey sen, ortadaki kızıl." Dedikten sonra tam karşısına geçtim. Kız da ellerini ben mi şeklinde kaldırmıştı. Kafamı evet anlamında aşağı yukarı sallayıp ona elimi uzattım. Küçük, narin ellerini büyük ve sert ellerimin arasına yerleştirdi. Yavaş şekilde kolumu çekince o da ayağa kalktı.

Arkadaşlarına baktığımda şaşkın ve kıskanç bakışlarını ellerimize kitlemişlerdi. Oysa bu akşam onun yerinde olmadıkları için sevineceklerdi. Onları arka plana atıp gözlerini gözlerime kitlemiş kıza çevirdim. Daha konuşmazsam heyecandan ölebilirdi. Bunu ellerinin terlemesinden anlamıştım. Oyuna hemen başlamak istiyordum.

"Bugün dünyanın en şanslı kızı olmalısın." Dedim ışıl ışıl olan kahverengi gözlerine bakarak. Titrek bir nefes aldı. Onu yerinden kaldırdığımdan itibaren aldığını duyduğum ilk nefesiydi. Bir de utangaç. Tam istediğim gibiydi.

Kiraz rengindeki dudaklarını yaladı. Gözlerim direk dudaklarına kayarken bunu yaptığına pişman olduğunu anladım. Masum bir kızdı. Hemen kızarmış yanakları. Altımda inleyen fahişeler gibi değildi. Masumdu işte.

"Ne- Neden ki?" Kekelemesi hoşuma giderken yavaşça daha da kızarıyordu. "Bu akşam bir arkadaşımın partisi var. Bende yanıma benimle birlikte gidecek birini arıyorum. Ne dersin?" Şaşkın yüzü yavaşça şirin bir gülümsemeye yer verirken kısa bir süre vazgeçmeyi düşündüm. Ama bu fikir hemen gittiğinde şeytanımın meleğimi dövdüğünü anladım.

Belli belirsiz bir olur dediğini duyduğumda bunu yapacağım kesinleşti. "Hadi o zaman seni biraz değiştirelim." Elini daha sıkı kavrayıp hafif bir şekilde yürümesi için çekiştirdim. Ama o gelmek yerine arkadaşlarına bakıyordu. Muhtemelen arkadaşlarına hava atıyordu. Oysa bu akşam ağlayarak sığınacağı kişilerdi onlar..

Siyahın serseri ruhuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin