Oldukça hızlı gidiyordum. Ama o hiç bir şey demiyordu. Çok konuşmuyordu zaten. En sevdiğim yönü. Biraz düşündüğüm de aslında bildiğim tek yönü olduğunu anladım. Sessizliği çalan telefonu bozdu. Siyah küçük çantasından telefonunu çıkarttı.
Ekranda gördüğü isimle yüzünü buruşturdu. Sevmediği biriydi anlaşılan. Yine de telefonu açtı. İsteksizce kulağına götürdü. "Söyle." Dedi bıkmış sesiyle. Karşısındaki nere de olduğunu sormuş olmalıydı ki sanane demişti sinirle. Ama erkek olduğunu sandığım kişi sormaya devam ediyordu.
Yola bakarken telefonunu alıp kulağıma götürdüm. "Seni siklemiyor anlamıyor musun? Yüzsüzlüğü bırak ve bu kızı aramayı bırak." Aramayı sonlandırıp kıza geri verdim. Tekrar yola bakıyordum. Ama kız beni izliyordu. "Camdan dışarı bakmaya ne dersin. İzlediğin şeyden daha güzel."
Başını hemen cama çevirdi. Onu utandırmak gerçekten eğlenceliydi. Hızımı yavaşlatıp parti mekanına girdim. Sakin bir yere park edip dışarı çıktım. Bu sefer kendisi inmişti. Yanıma geldiğinde durdu. Gitmemi bekliyordu galiba. Kolumu kırıp ona baktım. O ise bana bakmadan koluma girdi.
Mekana girdiğimiz de her şey normaldi. Tabi benim için. Çoğu yer aydınlıktı. Ama arka taraflar da ışık yoktu. Zaten oralar yiyişenler içindi. Herkes erken olmasına rağmen kafayı bulmuştu. Arka köşedeki bir koltuğa doğru ilerledim. Ona baktığımda yere bakarak yürüyordu. Masumluğun simgesiydi.
Kolumu indirip oturması için elimi uzattım. Yavaşça oturup ellerini bacaklarının üstüne koydu. Kapatmaya çalışıyordu. Yanına yerleşip elimi beline attım. Kasıldığını hissediyordum. Ama bir şey demiyordu.
"Seni burda yerler masum kız. Seni korumamı istersin değil mi? " Yüzünü bana döndürdü. Müzikten duyamaz diye başımı eğdiğim için yüzlerimiz çok yakındı. Belki o da sesini duyurmak için yapmıştı. "Tamam. Teşekkür ederim." Dedi kadife sesiyle. Etrafı izledi ben onu incelerken. Genellikle ön taraflara bakıyordu. Arkalara bakmak onu utandırıyordu.
Birazdan bana olan nefretini iliklerine kadar hissedecekti. Ama onunla biraz daha iyi zaman geçirmek istiyordum. Belki canını bir nebze daha fazla yakmak için.
"Fazla teşekkür ediyorsun. Bundan sonra sana benim yanımda ne bana ne de başka birine teşekkür etmeni yasaklıyorum." Tekrar bana döndü. Kahverengi gözleriyle bana bakarken gözü arkada olanlara kaydı yine. Yüzünü buruşturup önünü döndü.
Bana cevap vermeyi unuttuğunu düşünüp fazla üzerine düşmedim. Şarkı o an bittiğinde ayağa kalktım. "Bir şey içmek ister misin?" Dediğimde o da ayağa kalkıyordu. "Sen burda otur ben alıp geliyorum." Ağzını birşey demek için açtı ama müzik başladığı için geri kapayıp başını olur anlamında salladı.
İnsanları delerek barmenin yanına gittim. Uzun bir sandalyeye oturdum ve barmene doğru eğildim. "Bir tane justerini & brooks ve hafif alkollü kokteyl." Biraz sarhoş olması işime gelirdi. Bir süre barmenin içecekleri hazırlanmasını izledim. Bu geceyi ne kadar hatırlamak istesem de sert bir içki istemiştim.
Önüme konulan bardakları alıp tekrar kızın yanına geçtim. Oturduğum da bardağı ona uzattım. "Teşe.." Durdu. Dememesi gerektiğini hatırladı. Bir şey demeden kokteyli içmeye başladı. Pembe bir şeydi. Çilekli olmalıydı. Galiba sevmişti. Elimdeki şişeyi kafama diktim.
Nefessiz içerken göz ucuyla ona baktığım da bana bakıyordu. Daha çok boğazıma bakıyordu. Adem elmasının inip çıkışını izlemekten hoşlanıyor olmalıydı. Şişeyi dudaklarımdan ayırdığım da ağzımdan akanları koluma silip ona baktım.
Şişeye şaşkınca bakıyordu. Bende baktığım da yarısını içtiğimi gördüm. Gayet normaldi. Önüne dönüp dikkatini kokteyle verdi. Bir süre konuşmadık. Boş bardağı yanımızda duran küçük sehpaya koyup arkasına yaslandı. Zamanı gelmişti.
Yarısı olan şişeyi elime aldım. Kızı bileğinden tutup dj'in olduğu yere sürükledim. Merdivenleri çıkmadan önce şişenin içindeki yarısı dolu içkiyi de içip yere koydum.
Hızlıca merdivenleri çıktığım da arkamdan geliyordu. Dj'e işaret yapıp müziği kesmesini söyledim. Parti sahibi söylemiş olmalıydı. Şarkıyı kestiklerinde elime bir mikrofon aldım. Alkol yavaş yavaş bedenimi sarıyordu. Mikrofonu dudaklarıma yaklaştırdım. Kızın elini havaya kaldırdım.
"Bu yanımda gördüğünüz kız satılıktır. Evet bu kızla yatmak isteyen yok mu?" Etrafa baktım. Herkes yanımdakine bakıyordu. Bende yüzümdeki bütün duygu ve mimikleri silerek kıza döndüm. Gözleri dolmuştu. Umrumda değildi. Utangaç olduğu kadar akıllı olsaydı bunlar başına gelmezdi. Güzel olabilirdi ama saftı. Kim tanımadığı bir adamla partiye gelirdi ki. Hemde sadece yakışıklı olduğu için.
Bir gözyaşı dudaklarının arasında kaldığında koyu kırmızı rujunun ona yakıştığını fark ettim. Yukarı çıktım yeniden. Yüzünü daha dikkatli inceledim. Gözleri ışıl ışıldı. Belki de hala ağladığı için olmalıydı. Sadece ruj ve kirpiklerini uzatan şeyden sürmüştü. Sadeydi. Ama o sadeliği ile güzeldi.
Djlerin olduğu yere gidip onların içmesi için konulan bir kadeh içki alıp hızla yanıma geldi. Karşıma geçtiği anda nasıl olduğunu anlayamadan suratıma döktü . Cesur. Oldukça cesurdu şuan herkesin fahişe olduğunu düşündüğü kız. O da bunu biliyordu. Etrafa bakmıyordu çünkü. Hala ağlıyordu. Gözlerindeki acı.. Titriyordu adeta. Annemden sonra pekte birine güvenmezdim ama bu kızı bana güvenmişti. Ben ise onun bu güvenini kendi ellerimle zevkle küçük parçalara ayırmıştım.
Kolundan tutup hatamı düzeltmek istercesine uzatmak istedim. Arkadan birinin bağırdığını duyduğum da bunu erteledim. "Hey! Alaz" diye seslenmişti.
Dönüp ona baktığımda çoktan yanımıza gelmişti bile. Sırıtarak bir kıza bir de bana bakıyordu. Elini cebine atıp konuştu. "Bir geceliği ne kadar?" Derken kızı süzüyordu. Planım buydu ama duyduğum şeyin siniriyle adamın suratına yumruğu geçirdim.
Kız ise bunları duyduğun da utanmış ve küçük düşmüş olmalı ki gitmişti. Bunu söyleyen şerefsizin adı Emir'di. Burda o kadar sürtük varken sırf benimle uğraşmak için yapmıştı. Zaten attığım yumrukla yere yığılmıştı. Onu orada bırakıp kızı bulmaya gittim.
Bir kızı böyle bir durum da nereye gidebilirdi ki? Tuvalet diye düşündüm önce. Benim mekanımdı burası. Utanmadan girdim içeri. Ama yoktu. Ellerimi saçlarıma geçirdim. Ne boklar yemiştim ben. Nerede olabilirdi ki en fazla.
Ön bahçe, arka odalar ve üst katlara her yere baktım. Artık son bir umutla arka bahçeye çıktım. Onu görmemle derin bir iç çektim.
Dizlerini kendine çekip sanki kendini korumak ister gibi sarmalamıştı elleriyle. Arada hıçkırık sesleri geliyordu. Bu kadar mı üzmüştüm onu? Gerçi düşününce fazla ileri gittiğimi anladım.
Yanına ilerledim. Muhtemelen benden nefret ediyordu. Üstümdeki ceketi çıkarıp omuzlarına yerleştirdim. İrkildi ve geri çekildi. Sonra ben olduğumu anladığı anda ceketi üstüme doğru fırlattı ve bağırdı. Arada sesi kesiliyordu.
"Çekil şuradan pislik. Sen nasıl bir insansın? Bunu nasıl yaparsın zengin, pislik, vicdansız herif!" Elleriyle omzuma vurdu. Geriye doğru itti beni. "Sana bir şey söyleyeyim mi? Başkaları umrumda değil. Adam mısın sen? Bu yaptığın insanlık mıydı be. Sanki beni tam bir oros-"
Sözünü tamamlanmasına izin vermeden dudağına yapıştım. Öylesine öpüyordum. Bu hareketime oldukça şaşırmış olacak ki bir iki kere daha omzuma vurdu. Daha adını bile bilmediğim kızın dudaklarındaydı şuan dudaklarım. Yeniden canlanmış gibi hissettim. Tüm vücudum, hücrelerim yenilenmişti sanki. Diğer kızlar gibi değildi o farklıydı
Kendimi geri çekip ayrıldım dudaklarından. Hiç bir şey olmamışta, sanki yeni karşılaşmışız gibi elimi uzattım. "Ben Alaz." Elini boynuna götürdü. Bir iki saniye durdu öyle utanmıştı yine. Sonra elini uzattı. "Mehşa. Bende Mehşa." Biraz daha oturup kalktı. Uzaklaşan bedenini izliyordum.
Duvarın dibine çöküp bir dal sigara çıkardım. Dumanı gökyüzünde dağılırken seyrettim. Her akşam olduğu gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın serseri ruhu
Teen FictionYalnız olmak yanlış bir kalpte olmaktan iyidir dedi buz gibi sesiyle. O Demir'di. Sesini istediği zaman tüylerimi ürpertecek şekilde kullanabilen adam.