2004 yılının herhangi bir günü.
Henüz on iki yaşındaydım. Genç kız olma yolundaki ilk adımlarımı sarsılarak atıyordu bedenim. Çocukluğun getirisi olan tahta gibilikten kurtulmuş, her halde sıkılmış olsa gerek, bedenim kendine yeni hareketler getirmişti. Evet, evet! O utanç verici olay gerçekleşmişti: Göğüslerim büyüyordu. Oysa bedenim düzken gayet rahattım, babamın yanında atletle dolaşabiliyordum; hatta denize bile üstüm çıplak girmemde bir sakınca görülmüyordu. Şimdiyse bedenimi eski haline getirmek için varımı yoğumu harcayabilecek düşüncedeydim. İki kat atlet giyerdim, alışamamıştım şu yarım atletlere. Omuzlarımı öne eğerdim mesela yürürken, sanki göğüsleri büyüyen tek benmişim gibi! Alt komşumuz Saliha Abla patavatsız bir kadındı. Açık sözlülük değildi efendim onunki, bir çene... Ağzına geleni söyler, durmadan konuşurdu. "Şimdi saklıyorsun ama zamanı gelince görsünler diye açacaksın," demişti, utanmıştım. Nasıl utanmayacaktım! Saçmalıktı, ayrıca alt tarafı bir organdı; neden göstermek isteyecektim?
Bu büyüme sürecini takip eden günlerden birinde benden sadece birkaç ay büyük olan kuzenim bize gelmişti. Yengem ve annem arkadaşlarıyla birlikte dışarıya çıkmışlardı ve biz de kuzenimle evde kalmıştık. Çağın getirisi olan bilgisayar elbette ki masanın üstüne kurulmuş, öylece bekliyordu. Benimse bilgisayarda yapabildiğim tek şey oyun oynamaktı. Buraya kadar her şey normaldi. Kuzenim gelip bilgisayarı açana ve arama motoruna bir şeyler yazana kadar...
Beş harf.
Masum düşüncelerime tecavüz eden beş harf.
Bilmiyor ve meraklı gözlerle kuzenimi izliyordum. Onun gözleriyse bacaklarım, şekil değiştiren bedenimdeydi. Ne yaptığını sorduğumda "İzle," demişti. İzlemiştim. Konuşan iki insanı, birbirlerine aşkları itiraf edişlerini. İlk başta romantik bir film gibi geliyordu; normaldi. Sonrasıydı her şeyi batıran. Ellerimi gözlerime kapayıp odadan çıkmıştım gördüklerimin ardından.
O günü ve ertesi günü istifra ederek geçirmiştim. Annemler korkmuş, beni hastaneye götürmüşlerdi.
"Neyin var kızım?" diye soruyordu doktor, "Hiç."
Ne yediğimi sorduklarında bile cevap verememiştim. "Düşüncelerime darbe yedim!" diyememiştim.
Henüz on iki yaşındaydım. Arkadaşlarım hâlâ dünyaya nasıl geldiklerini tartışadursunlar, ben bildiklerimin kiriyle yaşıyordum. İlk tecavüzüm, düşüncelerime olmuştu. Bu çok acıtmıştı. Kulaklarımdaki çığlık o kadının pis sesinin yankısı mıydı, yoksa lekeli ellerin parçaladığı masumluğumun muydu; bilmiyordum.
Dokunmayın. Bedenlere, zihinlere, ruhlara, kalplere... Sizin olmayan şeylere dokunmayın. İzniniz olmadan el sürmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bedenin Haritası
Historia CortaSevişti bir bakir ile bakire. Erkeğe milli dediler, kadına fahişe. -C. Süreya "Benim bedenim, benim kararlarım!" diye bağırmak istedi...