Merhaba! Öncelikle okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu hikaye sanırım ilk önem verdiğim hikaye. Kurgusu üzerinde çok uzun süre düşündüm. Keyifli okumalar! ^^
---
"Adaline! Neredesin?"
İsmimi duymamla birlikte başımı geriye çevirip kapıya doğru bağırdım. "Buradayım Robert Amca!"
Başımı yeniden cama çevirdiğimde sisler artmıştı. Camdan görünen tek şey beyazlıktı artık. Beyazı seviyordum. En az rastladığım renkti, belki de bu yüzden bana bu kadar ilgi çekici gelmişti. Yalnızlığı hatırlatıyordu bana. Yalnızdım. Yalnızlık mutluluk muydu bilmiyordum, ancak kalbimi rahatlamış gibi hissediyordum. Kitaplarda yazanlar gibi değildi hayatım. Sıradan insanların sahip olabileceği, sıradan bir yaşamdı. Ben ise, sıradanlığımı seviyordum.
"Adaline? Yine mi dışarıyı izliyorsun?" Robert Amca'nın bastonu kapının önünde göründüğünde hızlı adımlarla yanına gittim. Yürümesine yardım ettikten sonra, eski yerime oturdum. Robert Amca da yanımda oturuyordu artık.
Robert Amca, güvendiğim, sevdiğim tek kişiydi. Aslında hayatım boyunca başka birini de tanımamıştım. Ailemden kimse yoktu ve aile kavramı benim için Robert Amca'dan ve kitaplarda okuduklarımdan ibaretti. Aynı zamanda tek arkadaşım, dostum da Robert Amca'ydı. Hayatımda gördüğüm tek insandı o. Bazen kitaplardaki karakterleri kıskanırdım, çevrelerinde o kadar çok insan olurdu ki. Hepsinin kalbini kırarlardı fakat sonradan bunun bedelini öderlerdi. Oysa, mantıklı olan en başından kalp kırmamaları değil miydi?
Ömrüm boyunca bu evden dışarı çıkmamıştım. Bana da saçma geliyordu aslında. Robert Amca bu evden çıkmama hiç izin vermemişti. Eğitimimi o veriyordu, yemekleri de o yapıyordu sanırım. Evin temizliği de ona aitti. Fakat bunların hiçbirini yaparken görmemiştim. Eğer görseydim, kesinlikle yardım ederdim. Saatlerce, hatta günlerce odasından çıkmadığı olurdu bazen. Ne kadar endişelensem de odasının büyük kapısını çalıp içeri giremezdim. Buna izin vermezdi çünkü.
"Adaline, iyi misin? Fazla dalgın görünüyorsun. Sana meyve suyu getirdim."
Gülümseyerek bardağı alırken oturduğum yerde dikleştim. "Robert Amca, bana şarkı söylemem gerektiğini söylemiştin." Onaylamasını beklercesine yüzüne baktığımda, hafifçe başını salladı. "Peki, bunu neden söylemiştin?"
"Sesin, gerçekten çok güçlü. Bence bunu değerlendirmelisin. Nasılsa şarkı sözleri yazıyorsun, değil mi?"
Duyduğumun etkisiyle gözlerim açılırken ağzımdaki meyve suyunu zorlukla yuttum. "Şarkı defterimi benden başka kimse bilmiyor sanıyordum."
"Demek şarkı defterin var. Yanılmamışım." Bu tuzağa düştüğüme inanamayarak yenilgiyi kabul ettim ve meyve suyumdan bir yudum daha aldım.
"Nasıl şarkı söylemem gerektiğini biliyor musun Robert Amca?"
"Bu gün biraz deneme yap Adaline. Yarın birlikte çalışabiliriz. Kendimi iyi hissetmiyorum, biraz dinlenmem gerekiyor." Yaşlı adamın yerinden kalkmasına yardım ettikten sonra küçük adımlarla odasının kapısının önüne geldik.
"İyi geceler Robert Amca."
"İyi geceler Adaline."
Ben birkaç adım attıktan sonra Robert Amca'nın kısık sesini duydum. "Umarım hayat, seni zorlu oyununda mağlup etmez." Sözlerinin anlamını sormak için arkama döndüğümde ise, kapının kapalı olduğunu gördüm.
Tuhaf bir durumdu bu. Robert Amca, bana böyle bir şeyi boşu boşuna söylemezdi. Yine de kötü şeyler düşünmemeye çalışarak kütüphaneye gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SES
FantasyYalnızca bir dakikalığına hayal edin. 18 yıl boyunca içinden çıkamadığınız lanetli bir ev. Yıllarca aynı evde yaşadığınızı öğrendiğiniz biri. Bu evden çıkmak için ikinizin birlikte Kontrolcü'nün sınavından geçmeniz gerekiyor. Asıl sorun ise, karşı...