Merhaba! Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. İyi okumalar.
"Sen... sen ciddi misin? O bir mektup mu?"
Brandon, olumlu anlamda başını sallarken yüzünden okunan korku ile işlerin sandığımdan daha karışık olduğunu anlıyordum. Kontrolcü, düşündüğümüz kadar zeki değildi ve biz onu alt edebilirdik. Yalnızca biraz zor olacaktı.
Tamam, çok zor olacaktı.
"Bunu tam olarak nerede buldun? Kontrolcü'nün gözünden kaçmış olmalı."
"Gözü varsa dediğin şey olabilir."
"Nasıl görünüyordur acaba?" Sorduğum sorunun saçmalığını fark etmemle Brandon'ın kendini sandalyeye bırakması bir oldu. Ben de karşısındaki sandalyede oturuyordum. Odada koltuk da vardı ancak biz sandalyeye oturmayı tercih ediyorduk. Daha dik oturmamızı sağlıyordu ve daha ciddi oluyorduk. Koltuklara oturmak, uykumuzun gelmesine neden oluyordu ve böyle bir karar almıştık. Ciddi olmamız gereken zamanlarda sandalyelere oturacaktık. Tabi, herhangi bir sağlık problemimiz olmazsa.
"Okuyacak mıyız?" Bunu ben de düşünüyordum, okuyup okumamak bizim elimizdeydi. Sonunda bir şeylere biz karar verebilecektik. Seçebileceğimiz iki seçenek vardı; okumak ve okumamak. Yalnızca Kontrolcü'nün bize sunduğu seçenekler. Ne yaparsak yapalım bizi sınırlamaya devam edecekti.
"Bence, öncelikle bunun bir oyun olup olmadığını öğrenmeliyiz. Nereden buldun?" dedim sandalyede dikleşirken. Belim ağrımaya başlamıştı ama bunu düşünmemeliydim. Konumuz çok daha önemliydi. Brandon, bir mektup bulmuştu ve bu mektubun bizim için olduğunu düşünüyordu.
"Dolabın altında inanılmaz ince bir çekmece vardı ve sanırım, parmak izimle açıldı." Sonlarına doğru üzerime doğru eğilerek fısıldamıştı. Bu, gülmeme neden oldu. Kıkırtılarım yerini büyük kahkahalara bırakırken kendimi durduramıyordum. Fısıldayışı, annesinden azar yememek için suçunu gizlice itiraf eden bir çocuk gibiydi. Yani, en azından öyle hayal etmiştim.
"Neden kulağıma fısıldıyorsun?" diye fısıldadım gülmemeye çalışırken. Psikolojim giderek kötüleştiği için Brandon şaşırmamıştı. Benimle geçirdiği zaman boyunca ne kadar dengesiz biri olduğumu anlamış olmalıydı. Aslında, sınavlardan önce gayet düzgün bir insandım. Kararlarım ve söylediklerim düzgün olurdu. Verdiğim tepkiler yerindeydi. Ne yazık ki, sınavlar beni çok bozmuştu.
"Çünkü seni zeki Ses, Kontrolcü bizi sürekli gözetliyor, dinliyor ve zaaflarımızı bize karşı kullanıyor. Eminim, sınavlar başlamadan önce Robert Amca bizimle ilgili her şeyi ona aktarıyordu. Ona güvenmek..." sesi kısılmıştı, benimse boğazımda bir düğüm oluşmuştu. Kahkahalarımdan eser yoktu şimdi. Gözlerimi yere diktim. "..yaptığım en büyük aptallıktı." Yutkunduktan sonra konuşmaya devam etti. "Bu yüzden çok daha dikkatli olmalı ve zor da olsa sınavları geçmeliyiz." Sesi titremişti konuşurken. 18 yıl boyunca tanıdığı tek insan, güvendiği tek kişi, hem ailesi hem dostu olan kişi tarafından yarı yolda bırakılmıştı. Ben de onun gibiydim. Kandırılmıştık, tuzağa düşürülmüştük ve güvenimiz sarsılmıştı.
Yanağımdan süzülen yaşı tek elim ile silerken diğer elimi Brandon'un masanın üzerindeki elinin üzerine koydum ve sıktım. "Bana güvenebilirsin. Unutma Brandon, bizim hayatlarımız aynı. Biz, aynı sınava mahkumuz."
Gülümseyerek elimi sıktıktan sonra boğazını temizledi. Zoraki bir gülüş olduğu her halinden belliydi. "Şu mektubu okuyalım mı artık?"
...
"Senin okumanı istiyorum." Brandon'ın bulduğu mektubun çok eski olduğuna kanaat ederek Kontrolcü'nün bir oyunu olmadığına inanmıştık. Daha doğrusu, inanmak istemiştik. İşimize gelen şekilde davranmak, belki de yapacağımız en doğru şey olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SES
FantasyYalnızca bir dakikalığına hayal edin. 18 yıl boyunca içinden çıkamadığınız lanetli bir ev. Yıllarca aynı evde yaşadığınızı öğrendiğiniz biri. Bu evden çıkmak için ikinizin birlikte Kontrolcü'nün sınavından geçmeniz gerekiyor. Asıl sorun ise, karşı...