Dördüncü Bölüm

62 9 0
                                    



Sessizlik.

Her yer o kadar sessizdi ki bu sessizlik yüzünden sağır olabilirdim. Gözlerimin üzerinde bir perde var gibiydi, ağırlık yapıyordu. Hareket etmeye çalışmıştım ancak bir yere bağlı gibiydim. Sanki saatlerdir uyuyormuş gibiydim. Gerindikten sonra –ne kadar yapabilirsem- gözlerimi açtığımda yere bağlı olduğumu gördüm. Oturur pozisyonda yere bağlanmıştım ve nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

Gözlerimi etrafımda dolaştırdığımda karşılaştığım tek şey aynalar oldu. Sayamayacağım kadar çok ayna koridorlar oluşturarak bir labirent gibi bir araya gelmişti. Konuşmaya çalıştığımda ise, sesimin çıkmadığını fark ettim. Tek yapabildiğim ağzımı oynatmaktı. Sesimi birisi kısmış gibiydi.

Merakla beklemeye başlarken aklıma o korkunç yaratık geldi. Sınavın başlamış olabileceğini düşünmeden edemiyordum. Korkuyu hissedemiyordum artık. İçime yerleşmişti, benliğimin bir parçası gibiydi.

"İkiniz de ayıldığınıza göre, sınavınızın ilk aşamasını anlatıyorum." Aynaların arasından yankılanan bu ses, yankılarla güçlendiği için asıl ses tonunu bir örtü gibi örtüyordu. Yanılmamıştım. Sınav, başlamıştı. "Bu oyun güven üzerine kurulu. Adaline, bu labirentte bir yerde bağlanmış durumda ve Brandon, senin onu bulman gerekiyor. Adaline'ın kalbi her kuşkuya düştüğünde görünmeyen iki alet ona zarar verecek. Brandon, elini çabuk tutsan iyi edersin. Oyununuzda mağlup olmamanız dileği ile. İlk sınavda sizi kaybetmek istemem aciz insanlar." Kontrolcü müydü bu? 

Ses tamamen kesildiğinde yeniden sessizlik kucaklamıştı bedenimi. Bakışlarımı korkarak çevremde gezindirdiğimde iki aletin nerede olabileceğini düşündüm. Kalbim hızlanıyordu. Yanağımdan bir damla ter düştüğünde korkmaya başladığımı hissettim. Hayır, korkmamam gerekiyordu. Bu, Brandon'a güvenmediğim anlamına gelirdi ve nerede olduklarını bilmediğim iki alet bana zarar verebilirdi. Lanet olsun, korkuyordum!

"Adaline, korktuğunu biliyorum." Bu Brandon'un sesiydi. "Burası en fazla ne kadar büyük olabilir ki? Seni bulacağım. Söz veriyorum." Sesi, ilk duyduğumdan bu yana hiç değişmemişti ancak sakinleştirici ve güven verici bir ses tonu olduğunu fark ediyordum. Belki de bu yüzden korkumu bastırmayı başarmıştım. "Bana nerede olduğun hakkında bir ipucu verebilir misin? Yoksa gerçekten işim uzayacak."

İki demirin birbirine sürtünerek ilerleme sesi etrafı doldurduğunda ikimiz de susmuştuk. Korkuyla çevreme bakınmaya başlamıştım. Ses benim çevremden geliyordu, korkum ise sesin şiddeti arttıkça daha çok artıyordu. Vücudumu bir titreme sarmıştı. Sesin aletlerden biri olduğuna kanaat getirdiğim an Brandon'ın sesini duydum.

"Adaline! Bana güvenmelisin. Seni bulacağım, söz veriyorum. Belki, aletin sesini takip edersem daha kolay ulaşabilirim. Ama istediğim aletin sesi değil. Başka şeyler düşünmeye çalışır mısın? Mesela... Kontrolcü'nün neden bizi seçtiğini düşündün mü? O kadar insanın içinden neden bizi seçti?" Kafamı başka şeylerle meşgul etmemi istiyordu, bunu anlıyordum. Ne yazık ki bu pek mümkün değildi.

Sürtünme sesine birkaç kilit sesi daha eklendiğinde diğer aletin de etkin olduğunu anlamıştım. Brandon da bunu anlamış olacak ki daha hızlı hareket etmeye başlamıştı. Muhtemelen aletlerin seslerini takip ediyordu.

"Adaline! Lütfen, yalvarıyorum bana güven. Tek yapman gereken seni bulacağıma inanman! Fazla zor olmasa gerek!" Bu bir sitem miydi? Suçu bana mı atıyordu yani?

Sözleri ile kalbim ve nefes alışverişim hızlanırken aletlerin daha da hızlandığını duydum. Gerçekten çok yakınımdaydı ve ben korkmadan edemiyordum! O kadar sıkı bağlanmıştım ki Brandon beni bulmadan kurtulmam imkansızdan da öteydi.

SESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin