Ölmek istiyorum diye yalvarıyordum bir zamanlar Allah'a şimdi ise ölümden kaçıyorum. Ne kadar trajikomik bir durumdaydım böyle.
Korkuyu bütün vücudumda hissederken yapbozun neredeyse tamamını yapmıştım. Sadece yüz kısmı kalmıştı Berk'in. Titreyen ellerimle parçaları birleştirmeye çalışırken göz ucuyla örümceklere baktım. Karşımda ki devasa duvarı tamamı örümceklere kaplanmıştı ve bazıları zeminle temas yapmış bana doğru ilerliyordu. Titreyen bedenimi sakinleştirmeye çalışarak Berk'in saçlarını ve çenesini birleştirirken diğer parçaların yazı olduğunu fark ettim. Bunca zaman nasıl göremedim ben bu parçaları. Tabi ki küçüklükten kalma alışkanlık var bende orta kısmını sona saklar diğer parçalara odaklanırım herzaman. Yapbozu boş verip yazıyı tamamladım. Yazının son parçasını da yerine yerleştirdim ve okudum.
"Duvarlara iyi bak. Gizli ayrıntıyı gör ve kurtul. Buradan kurtulabilirsen eğer cebinde ki saate bak"
Yapbozu parçalara ayırarak ayağa kalktım. Cebimde saat varmış pislik. Etrafa göz gezdirdim. Sağımdaki duvarda hemen dikkatimi çeken bir ayrıntı fark ettim. Gri duvarda kırmızı yuvarlak bir şekil vardı. Adımlarımı o yöne doğru yönlendirirken örümceklerin neredeyse bana ulaşcaklarını gördüm. Koşar adımlarla duvara yetiştim ve yuvarlak şekile dokundum. Hafif bastırmamla karşımdaki duvar hareket etmeye başladı. Karşımda beliren kolidora arkama bakmadan kaçtım. Burası gizli geçitlerle dolu labirent gibi bir yer. O an neden bilmiyorum ama ayağıma bakma hissi ile ayağıma baktım. Gözlerim fal taşı gibi açıldı biranda.
"Örümcek! İmdatttt yardımmmm edinnnn.." diye avazım çıktığı kadar bağırarak ayakkabımda duvara vura vura pestilini çıkardım. Hala çılgınlar gibi tepiniyorken durdum. Başka örümceklerinde üstümde olup olmadığını kontrol ettim ama yoktu. Derin bir nefes alarak elimi cebime soktum. Saat geri sayıma ayarlamıştı ve daha üç saat geçmişti.
Kolidorun sonuna doğru ilerledim ama sonu yok gibiydi. Daha başıma ne gelicek diye düşünüyorken kolidorun sonunda bir silület belirdi. Yaklaştıkça belirginleşen yüz hatlarıyla bir kız olduğu anlaşılıyordu. Yaklaşıp tam karşımda olan kız ömrü hayatımda görmediğim bir güzelliğe sahipti. Kocaman masmavi korku dolu gözleri bana odaklanmıştı. Üstünde beyaz dizlerine kadar uzanan askılı bir gecelik vardı. Beyaz teni ve saçları beline kadar uzanıyordu. Sarının en koyu rengi olan saçları vardı bu kızın ve karşımda sanki annesini arayan masum bir kız çocuğu gibiydi. Yaklaştıkta geriye kaçıyordu. Korkuyordu bu kız sanırım psikopat manyağın notto yazdığı kız buydu. Ani sevinç duygusu her yanımı kaplarken "Buldum işte" neşeli sesim kolidoru kaplarken kız kortu ve sağ tarafında bulunan koridora doğru koştu.
"Dur bekle" diye peşinden koştum ama beklemediğim birşey oldu. Aniden etrafı sis dalgası sararken başım döndü. Etraf kararırken duvara tutunarak yere yığıldım. Gözlerim kapandığında direnemeyerek karanlığa teslim oldum.
Tatlı bir uykudan uyanır gibi uyandım. Gözlerimi açtığımda karşımda yine o kızı gördüm. Benden üç dört metre uzağımda kırmızı bir kapının yanındaydı. Elinde ki zarfa odaklanmıştı. Sert zemin yüzünden belim ve boynum feci şekilde ağrıyordu. Elimi boynuma götürdüm ve diğer elimle duvardan destek alarak ayağa kalktım. Bir adım daha atmadan ayağımda ki zincir tarafından durdurulmuştum. Karşımda ki kız zarftan ayırdığı gözlerini bana dikti. Öyle derin bakıyordu ki yüreğim burkuldu. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum ve ne olacağınıda. Cebimde ki saate baktığımda titreyen ayaklarımla yere yıkıldım.
"Kaç kurtar kendini. Kaç!" diye bağırmaya başladım kıza. Ama donuk suratıyla baktı. Tekrar saatte baktığımda bir saniye kaldığını gösteriyordu. Tam yirmi bir saattir uyuyormuydum ben ve tam vaktinde mi uyandım. Bu bir tür kabustu veya herşey hazırlanmış bir oyundu. Ne gerek vardı ki yani amaç neydi burada dönen saçmalıkta.
"Kaç kızım sağır mısın? Kaç! Sana dokunacaklar kaç he.." sesim heryerde yankılanırken kırmızı ışık her yanda yanıp sönmeye başladı. Daha ne olduğunu anlamadan kıza saldırıya geçmiş iki adam gördüm. İkiside mavi kot pantolon ve siyah tişört giymiş suratlarını kar maskesile kapanmıştı. Kıza tokat atmaya başladıklarında nevrim döndü. Kız çığlık atıp ellerinden kurtulmak için debelenirken heriflerden biri kızı çırılçıplak yaptı. Dondum hareket edemiyordum.
Sanki gözümün önünde bir filmde gördüğüm tecavüz sahnesi çekiyorlardı. Vücudum zangır zangır titrerken yere yığıldım. Ağladım o anda durmaksızın hıçkıra hıçkıra. Tecavüz ediyorlardı ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. Dakikalar geçerken hayvanların işi bitmek üzereydi. Gözyaşlarım sel misali akarken kız artık hareket etmeden yerde kaldı.
Çırılçıplak kalan kızın yüzü bana dönüktü ve gözleri açık tek bir yöne
bakıyordu. Ölmüş müydü? Neden tepki vermiyordu? Benim yüzümden öldü ben yetişmedim. Yetişmedim işte lanet olsun."Özür dilerim. Yetiştişemedim.. özür dilerim" dedim gözlerim kapanırken. Zeminin soğukluğunu tüm bedenimde hissederken karanlığın yine beni ele geçirmesine izin verdim.
Kaç saattir yerde yatıyordum bilmiyorum ama uyandığımda etrafımda kimse yoktu. Zincirindende kurtulmuştum. Bitmişti yani. Kıza ne olmuştu? Ve neredelerdi? Adım adım kırmızı kapıya doğru ilerledim. Kapıda yapıştırılmış sarı zarfı açtım.
"Oyun bitti ve kaybettin. Kırmızı kapı çıkış kapısı"
Bitti öyle mi? Ben gerçekten kaybetmiştim. Arkamı döndüğümde yerde ki beyaz kağıdı da okudum. Bu sanırım o kıza aitti.
"Son adım kaldı güzelim. Kırmızı kapıya ulaştın. Anahtar yerde yatan kızın karnında. Kurtulman için zaman işliyor"
Testere manyağı. Filmden mi etkilenmişti yani. O kız beni deşip kurtulabilirdi ama yapmadı. Bende ona testere 9 filmi çekeceğim. Ve onu yaptıkları için pişman edeceğim. Niye beni öldürüp kurtulmadı ki.
Titreyen ellerimle kırmızı kapıdan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorunlu
JugendliteraturAilesi sorunlu, arkadaşlarıyla arası sorunlu ve kendi sorunlu bir genç kızın karşısına bir de sorunlu hayat çıkarsa ne olur?