Tom'dan
Quiditch hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Sorumlu bir öğrenci gibi davranmak zorunda olmasam şu an burada olmazdım. Yanımdaki kıza tiksintiyle baktım. Onunla ilgilenmediğimi anlayamayacak kadar salak mıydı? Belki de ona olan davranışlarımı yanlış anlıyordu. Bende Granger'ı yanlış anlamış olabilir miydim? Beni öpüşünü hatırladım. Hayır ortada yanlış anlaşılacak bir şey yoktu. Granger sadece kazanamayacağı bir savaşa girmişti ve yakında gardını indirecekti. Maçın bittiğini farketmem biraz zamanımı aldı. Her zaman ki gibi yine yenilmiştik. Bu ahmakların bir şeyi bile iyi yapamadıklarına inanamıyordum. Parkinson beni kalabalığın içine sürüklemeye başladığında onu lanetleme isteğimi bastırdım. Herkesin gözünün önünde böyle bir şey yapamazdım.
"Kaybettiğimize inanamıyorum Tommy" benimle bu şekilde konuşmasından nefret ediyordum.
"Demek ki daha iyi çalışmaları gerek" dedim onun yüzüne bile bakmadan
"Gergin gözüküyorsun Tom seni rahatlatmamı ister misin?" ellerini ensemde birleştirirken ona baktım. Bana dokunuşu bile midemi bulandırıyordu. Bana ne olduğunu bilmiyordum ama seks için bile birine dokunmak istemiyordum. Kız başımı yavaşça kendine yaklaştırırken bende asamı buldum. Ben onu lanetlemeye hazırlanırken biri benden hızlı davrandı. Kız yere düşüp çığlık atmaya başlarken ben büyünün kaynağını aradım. Granger'ı gördüğümde gülümsememe engel olamamıştım.
"Bir daha sakın benim olana elini süreyim deme" Beni sahiplenici sözleri gerilmeme sebep olsada şu an için ona belli etmemeye karar verdim.
"Neden bu kadar uzun sürdü?" ben ona gülümserken o gözlerini devirdi ve dudaklarını sertçe benimkilere bastırdı.
Bu hissi özlemiştim. Onunla tanışalı daha dört ay bile olmamıştı ama ben Granger yanımda olmayınca eksik hissediyordum. Sanki o beni tamamlıyordu. Nefes almak için geri çekildiğinde ellerimi beline yerleştirdim. Gözlerinde eşsiz ışıltıyla bana bakıyordu.
"Bunu bilerek yaptın" dedi parmağını oyun oynarcasına göğsümde gezdirirken
"Sadece ne istediğini görmeni sağladım" surat ifadesi gülmeme sebep oluyordu
"Ahh" arkadan gelen inlemeyle ikimizde unuttuğumuz Parkinson'a döndük. Kız ayağa kalkmaya çalışırken Granger'da benden uzaklaşmaya başladı
"Buna inanamıyorum. Ben ne yaptım böyle?" saçlarını elleriyle çekiştirirken son derece gergin gözüküyordu. Asamı çekip ayağa kalkmaya çalışan Parkinson'a yaklaştım.
Oblivate
Büyü onu vurduğunda gözlerindeki boş ifadeyi izledim. İşim bittiğinde ayağa kalkmasına yardım ettim
"Tom bana ne oldu bilmiyorum"
"Şşşş geçti. Şimdi senden ortak salona gitmeni istiyorum. Beni anladın mı?" onaylarcasına başını salladı ve şatoya doğru yürümeye başladı. Bakışlarımı tekrar Granger'a çevirdiğimde aynı şok ifadesiyle beni izlediğini gördüm.
"Herm sen iyi misin?" ona yaklaşmaya çalışsamda beni durdurdu.
"Bana ne yaptırttığına bak" elini suçlarcasına sallarken sinirlendiğimi hissettim. Bizi bu halde kimsenin görmesini istemiyordum. Her ne kadar itiraz etsede onu bileğinden yakaladığım gibi şatoya yürümeye başladım. Boş bir sınıf bulduğumda içeri girip sessizlik büyüsü uyguladım. Böylece kimse bizi rahatsız etmeyecekti
"Sakinleştin mi?" cevabını bilsemde sormuştum.
"Ben az önce bir affedilmez lanet uyguladım. Hem de savunmasız birine" yaşadığı şeyi anlamaya çalışıyordum. Büyük ihtimalle hayatı boyunca iyi biri olmaya çalışmıştı. Şimdi ise birine en tehlikeli lanetlerden birini uygulamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
değişim~tomione
FanficDraco'yla birlikte Tom Riddle'ın zamanına giden Hermione genç Riddle'ı gördüğünde hissetmemesi gereken şeyler hissetmeye başladı. Bir Tomione hikayesi