dönemeçte

16 3 4
                                    

Sitenin park yerine arabayı çektim ve kaç zamandır düşünmeye bile cesaret edemediğim o ilk karşılaşmayı hayal ettim. Hala bana ait olan bir şey varsa o da hayallerimdi ve oraya kimsenin sızmasına izin vermeyecektim. 

Yine dalgın ve düşünceliydim. Sorgulamaktan yorulmuş ve çıkış bulamamış olan zihnim yine bulanıktı. ''Pardon'' sesiyle kendime geldim market arabasını önümde yürüyen beyefendiye hem de epey sert bir şekilde çarptığımı o zaman fark etim. Özür dilemesi gereken bendim. Ya da Fransızca tabirle pardon-aslında pardon düzeltiyorum demekmiş, ayağına çarptığınız birinin ayağını düzeltemezsiniz ama neyse işte, alışkanlık-demesi gereken. Mahcubiyetimin telafisi yoktu, gülümsedim ve o da gülümsedi...Buraya kadar her şey normal. Asıl sıradışı olan aynı arabayı, üstelik daha da ağırken market çıkışında ve yine dalgınlıkla aynı beyefendinin ayağına tekrar çarpmamdı...Bu sefer o dönmeden ne söyleyeceğimi hazırlamıştım.

-Kusura bakmayın.

-Önemli değil, dedi...

Önüne döndü ve iki adım atmamıştı ki duraklayıp bana baktı:

-Size bir şey olmasın.

İçimin eridiği an o andı. Hangi erkek kendisine yapılan kabalığı, üstelik ikinci defa böyle kibar bir şekilde karşılayabilirdi. Kocam olsaydı ''yine sakarlığın üstünde derdi'' Göz ucuyla ona baktım. Evi için alışveriş yapan bir erkek, ihtimal evli ve çocuklu ve kibar. Bagajı açıp eşyaları yerleştirdim. Bagaj kapağını kapatırken yapabileceğim en son şeyi yaptım ve henüz son poşeti yerleştirirken kapağı elime çarptım. Çığlık atamayacak kadar yanmıştı canım. O zamana kadar arabalarımızı yan yana park ettiğimizi fark etmemiştim...Koluma dokununca başımı kaldırıp baktım.

-İyi misiniz?

-Evet, yani hayır..Elim ...

-Bakabilir miyim?

Düşünmeden elimi uzattım...Elimi tutup çevirdi, hafifçe sıkıp acıyıp acımadığını sordu.

-Biraz acıyor, ama geçer, teşekkür ederim.

-İsterseniz bir doktora gösterin. kırık olmasa bile çatlamış olabilir.

Telaşla elimi çektim.

-Sıkı bir bandaj yapınca düzelir...Bu gün sakarlığım üstümde galiba.

Gülümsedi.Anlayışla, dostça, ilgiyle ve şefkatle...Sonra birbirimize iyi günler dileyip kendi yolumuza gittik.Elimin acısı bütün gün geçmedi ve ben elime her baktığımda onu düşündüm. Kimdi, ne iş yapıyordu, nerede oturuyordu, evli miydi, kaç çocuğu vardı? Aynı marketten alışveriş yaptığımıza göre belki de çok yakın oturuyorduk.Yatmadan önce ne kadar uzaklaşmayı denesem de defalarca bu sahneyi düşündüm. ve hayretle bu hayalin bana huzur verdiğini fark ettim.

Evin hiçbir eksiği olmamasına rağmen iş çıkışı yine aynı markete uğradım. Raflara boş boş baktım. Manav reyonundan bir maydanoz ve kuru soğan aldım. Çocuklar için bir kaç atıştırmalık attım sepete.Gözlerim onu aradı. Suçluluk duymadım bunları yaparken. Hayalde yaşanan şeylerin kime zararı olmuş ki? Ama hayal kırklığı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Kasa sırasında beklerken bir daha bu amaçla buraya gelmeyeceğime söz verdim.Para üstünü alırken onun da benimle aynı kasa sırasına girdiğini ve iki kişi arkamda olduğunu görmem bütün duygularımı alt üst etti.Gülümsedi ve başıyla hafifçe selam verdi.Keşke diyorum, o gün oraya ikinci defa gitmeseydim.Ne çare, ilahi kanunlarla elimiz kolumuz bağlı...Zamanı geri çeviremiyoruz. 

Adımlarımı ağırlaştırdım. Arabama binip radyo istasyonlarını taradım. Elinde ne vardı merak ediyordum. O da buraya beni görmek için geldiyse onun da poşetinde gereksiz üç beş atıştırmalık olması gerekirdi...Çok sürmedi. Elinde tek bir poşet ve içinde sadece sodayla dışarı çıktı.. Arabasına bindi ve önümden geçerken yine dünkü gibi hafifçe selam verdi...Soda almadığıma pişman oldum.Midemdeki yanmaya soda iyi gelirdi elbette.


UÇURUMUN KIYISINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin