GİZLİ AŞK

12 2 1
                                    

Söylediklerimi büyük bir sabırla ve dikkatle dinlerken bir yandan da not almaya devam ediyordu. Onun bu yaptığı bana komik gelse de, kendimi kontrol etme konusunda kimse benimle aşık atamazdı. Ciddiymiş gibi davrandım. Mükemmel rol yaptım. Hatta bir ara gözlerim bile doldu. Aslında bu yaptıklarım bana gizli bir öç alma duygusu yaşattığı için hoşuma gidiyordu. O, şu anda beni ciddi ciddi dinlerken ve akşam evine döndüğünde benim sorunlarıma çare aramakla  meşgulken; ben evliliğimi kurtarmak için şurada yaptığımın daha azıyla istediğimi elde edebilecektim. 

-Nihan hanım, beni duyuyor musunuz?

-Efendim, pardon dalmışım duymadım.

-Son zamanlardaki dalgınlığınızı ve hayattan kopuşunuzu konuşuyorduk. Hayatınızda sizi üzen ya da hayal kırıklığına uğratan birinin olup olmadığını sormuştum. 

-Nasıl biri?

-Eski bir sevgili, maziden çıkıp gelen biri veya buna benzer bir şey.

Ne yani, ben şu anda aşk yaşıyor olamaz mıydım. Hem ben ona  evli olduğumu bile söylememiştim.O kadar yaşlı mı gösteriyordum yani. Hem kaba hem ukala.Bu kadarı fazlaydı. Bu aptal soruya cevap vermek zorunda değildim.Çantamın fermuarlarını kontrol etmeye başladım. Cep telefonumu çıkarıp tekrar çantama bıraktım. Bu açıkça gidiyorum, sizi daha fazla dinlemeyeceğim demekti. Çok sinirliydim.Sakin olmaya çalışarak ayağa kalktım. Elimi uzattım.

-Bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Hoşça kalın.

Yerinden kalkıp yanıma geldi. Uzattığım elimi hafifçe sıktı. Bırakmadan devam etti:

-Tekrar görüşelim, lütfen...Bana öyle geliyor ki, konuşacak çok şey var.

-Sanmam.Benim söyleyeceklerim bitti.

-Seansımız yarım kaldı ama...Sizi sıkmak istemediğim için süre bitmeden  gitmenize sessiz kalıyorum ama en azından bir kere daha görüşmek isterim sizinle.

Elimi bıraksaydı...Keşke diyecek ne çok şey var şu dünyada. Zaten aklım pamuk ipliğinin ucunda. Bir gelip bir giderken neden elimi o kadar uzun tutmuştu. Klinikten çıkarken kalp atışlarım maraton koşmuş gibi hızlanmıştı. Ve dizlerim, bütün sinirlerim iflas etmiş gibi tutmuyordu. İlk bulduğum fırsatta arabayı sağa çekip koltuğu geriye yasladım. Onu görmeyeceğime yemin ettim. Tutmayacağımı bile bile.

Ertesi gün iş çıkışı kocamı arayıp psikologa uğrayacağımı söyledim. İş yerine çok da uzak olmayan kliniğin yolu şehirler arası yolculuk gibi gelmişti bana. Ama kararlıydım, bu sondu.Bu komediye daha fazla devam etmeyecektim.Sekreter beni görünce gülümsedi ve telefonu kaldırdı:

-Nihan hanım geldi efendim.

-Peki, nasıl isterseniz.

-Canan bey sizi bekliyor.Buyurun:

Şaşırdım. Randevu almamıştım oysa, gelip gelmeyeceğimi bile söylememiştim.

İçeri girdiğimde ayağa kalkıp yanıma kadar geldi. Ben elimi uzatmadım.Bu devirde pek çok insanda olmayan bir nezaketle o da uzatmadı. Halbuki, tokalaşma esnasında önce kadın elini uzatır.Kadın uzatmazsa erkek uzatamaz. Bizim erkeklerimiz bu kuraldan bihaber,  adeta kadının elini tutmak için hamle yapar gibi atılırlar.Anlaşılan yakışıklı ve çekici psikologum tam bir centilmendi. Ne gam...Benim hayatımda asla bir virgül kadar olsun yer kaplayamayacak bir centilmen.

Ben, yerime oturdum, o da kendi yerine. Bu gün daha sakin ve temkinliydim. 

-Başlayabiliriz, dedim.

-Nihan hanım, bana karşı dürüst olmanızı istiyorum. Ancak bu şekilde size yardımcı olabilirim. Bunun için bana söz verebilir misiniz?

-Oradan bakınca, sahtekara mı benziyorum?

Suratına tam bir şaşkınlık hakim olmuştu, beğendim bu halini.

-Estağfurullah,onu demek ne haddime, hastalarımız bazen duygularını veya yaşadıklarını saklayabiliyorlar. O zaman da bu konuşmaların hiç bir anlamı kalmıyor.Onu demek istedim.

-Peki, sizce ben hastaya benziyor muyum?

Ya, işte böyle sayın profesör.Soru sormak kolay. Biraz da sen cevapla bakalım. 

-Her iki cümlem için de sizden özür diliyorum. Ben sadece...size yardımcı olmak isterim. Eğer siz de isterseniz. Ama istemezseniz sizi burada zorla tutacak değilim.

-Peki, sizin istediğiniz gibi olsun. Bütün sorularınıza içten ve samimi cevaplar vereceğimden emin olabilirsiniz. 

-Nihan hanım, dünkü sorumu cevaplamamıştınız. Maziden...

-Evet, sorunuzu çok iyi hatırlıyorum. Yeniden sormanıza gerek yok. Cevabım hayır.

-O zaman, sizi üzen, sıkıntı veren, düşünceye sevk eden başka bir şey yaşamış olmalısınız. Psikolojik bir travma.

Şu psikologla biraz kedi fare oyunu oynasam ne çıkar:

-Evet, yaşadım o dediğinizi...hala da yaşamaya devam ediyorum

-Güzel, ne olduğunu anlamam için biraz açabilir misiniz?

-Tabii ki...Ben, aşık oldum.Daha doğrusu platonik bir aşk yaşıyorum. Sevdiğim kişinin bu duygularımdan haberi bile yok...daha kötüsü, ben evliyim ve iki çocuğum var.



UÇURUMUN KIYISINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin