Bölüm 8 "Öncelik..."

2.4K 198 183
                                    


Sanırım yanlış görüyordum. Yanımda sessizce duran Torôil'in koluna yavaşça vurarak fısıldadım.

"Orada gördüğüm kişi Aramil değil, değil mi?"

Uzun boylu Elf, derin bir nefes alarak bıkkınlık kokan sesiyle cevap verdi.

"Hayır, orada gördüğün suratı dağılmış sarı kafa tam olarak Aramil. Tanrı aşkına, bizi burada bile yalnız bırakmıyor ya!"

O kişinin Aramil olduğunu söyleyerek beni doğruladığından sonraki cümlesini umursamamıştım. Hatta duymamıştım bile. Şu an gözlerim Ork'un omzunda bir çuval gibi taşınan adamdaydı. Yüreğim sıkışıyordu... Bir öküz oturmuştu sanki üstüne. Hissettiğim duyguları daha önceden hissetmiş miydim acaba? Sahi, ben ne hissediyordum bu uzun kulağa karşı? Kaybetme korkusu muydu kalbimi şiddetli bir deprem gibi sarsan? Ya da onsuz yaşayamama endişesi miydi bedenimi bu denli saran?

Ne oluyordu bana? Anneme Elf bir damat mı getirecektim? Hoş, annemi görebileceğimi bile düşünmüyordum ya. Zavallı kadın orada benim için endişelenip ağlarken ben buralarda aşk meşk düşünüyordum!

Yılın en iyi evlat ödülü bana verilmeliydi! Ödül demişken... Leonardo DiCaprio Oscar'ı alabilmiş miydi acaba? Bak şimdi merak ettim. Konuya annemden giriyordum Titanik'in öpüşülesi romantik ressamından çıkıyordum. Harbi iyi değildim ben. Kusurlu Toprakların havası beni bozmuş olmalıydı.

"Clara, burada fazla durduk artık gitmeliyiz. Biraz daha durursak bizi fark edeceklerdir."

Aramil'in kanla yıkanan yüzü yeniden gözlerimin önüne gelince beynimin uyuştuğunu hissettim. Onun gibi bende fısıldadım. Orklar dağılmıştı ama yine de tedbiri elden bırakmamak gerekiyordu.

"Nereye gideceğiz?"

"Nereye olacak, buradan en uzak yere."

"Aramil, ne olacak?"

"Bizim sorunumuz değil. Bana o benim sevgilim ayakları yapma, başından beri oyun oynadığınızı biliyordum. Hiç gerçekçi değildiniz, ayrıca oyunculuğun berbat!"

Oyunumuzu anlaması umurumda bile değildi. Aramil'i burada bırakmayacaktım!

"Senin sorunun olmayabilir ama benim sorunum! Onu burada bırakmayacağız. Hem sen ne nankör bir Elfsin ya! O adam, seni kurtarabilmek için buraya geldi!"

"Evet, beni kurtarayım derken kendi kurtarılacak duruma düştü!"

"Gidebilirsin Nankör Torôil Bey. Ben hiçbir yere gelmiyorum."

"Bende sensiz bir yere gitmiyorum."

"O halde düş peşime!"

"Baş belası! Kafanı koparmamamın tek sebebi güzel olman. Ve harika kalçalara sahip olman!"

***

Kalenin içindeki boş odalardan birinde durmuş plan kurmaya çalışıyorduk. Bir anda yükselen ses ile yerimde sıçradım. Ses aynı Aramil'in getirilişinden önce çalınan gibiydi. Korkutuyordu, böyle kalbinizde bir yerlerde damarlar tıkanıyor gibi oluyordu.

"Sakladığımız Ork cesetlerini bulmuş olmalılar. Kaçtığımızı anlamışlardır. Aramil, yüzünden bizi de yaktın! Buradan çıkamayacağız!"

"Neden bu kadar kötümsersin?"

"Doğruları söylüyorum küçük insan," diyerek pencereye yöneldi. Ork miğferini benim gibi odaya girer girmez çıkarmıştı. Kendini fazla göstermeye çalışarak dışarıya bakındı. Ne gördüğünü bilmiyordum ama beyaz teni ay ışığında öyle bir parlıyordu ki, Aramil olmasa üstüne atlardım. Bir kere kaşları ince, uzun ve kavisliydi. Siyah saçları ve  siyah kaşları beyaz teninin üstünde mükemmel duruyordu. Yüzü aynı porselen gibiydi. Lekesiz, düz ve mat. Güzel, minik bir burnu vardı. Kırmızı dudaklarını anlatmayacaktım. Torôil'e baktıkça Aramil'i aldatıyormuş gibi hissediyordum.

Elf İmparatorluğu; Kusurlu TopraklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin