Multimedia-SuMinik örgü çantamı kaptığım gibi sahile fırladım.Zaten evimiz o kadar da uzak değildi sahil kenarına.İstanbul'un en zenginlerinden olan teyzemin yanına 11 yaşımda geldim.Ablamsa o zamanlar 16 yaşındaydı.Ailemi bizim memleket İzmir'de gördüm en son .Bir gün sonra doğum günümdü oysaki.Ben teyzemin yanına gezmeye geldiğim gecenin sabahında İstanbul'a gelip bana doğum günü sürprizi yapacaklardı.En azından planları buymuş.Araba da annem,babam, ablam ve daha doğmamış erkek kardeşim vardı.O araba can taşıyordu.Sadece ablam kaldı bana.Geri kalan aileme doyamadan küçük yaşta deniz aldı onları.Ben doyamadan deniz doydu canımı bile hiç sayacağım aileme.Zordu.O zamanlar çok zordu.Şimdi alıştım gerçi.Hastalığıma dahi alıştım .Kanserim ben.Ailem gittikten 1 sene sonra teshiş kondu.Kendimi fazla yormam yasak,koşmam yasak,çok hızlı bir şeyler anlatmam yasak,uzun merdiven çıkmam yasak, ağır yükle yürümem yasak ,fazla heyecan yasak.Hah , bir de şuna bakayım .Evet,kısaca yaşamam yasak.
Sahile geldiğimde insanlar yağmur yağmaya başladığı için dağılıyordu.Bense yağmur için gelmiştim .Epey uzun olan iskelenin ucuna oturdum.Sağ tarafımda yerinden çıkmış olan tahtaların 2 tanesini alıp arkama yasladım.Onlara doğru gerileyerek gözlerimi kapattım.Ayaklarım o soğuk suya nasıl da direniyordu.Çoraplarımı çıkarıp içine soktum.En sevdiğimle en sevmediğim bir aradaydı.Denizle -ailemi alan denizle-,yağmur -annemin gözyaşları olarak hayal ettiğim yağmur- bir aradaydı. Kim kazanırdı? İkiside sudan oluştuğu halde birine sarılıyordum,birine ayaklarımı içine sokmaktan başka bir şey yapmıyordum .Onları hatırlamak için buraya geliyorum,onlarla konuşuyorum.Gözlerim bir anda ağzım oluyor anlatıyor derdimi.Bazen bir iki damla düşüyor gözlerimden.Sonra yağmur yağıyor o sonsuz gökten.İşte o zaman anlıyorum onlarla iletişim kurabildiğimi.Annem hep ''ağlama ,ağlarım'' derdi.Bunu hatırlıyorum daha çok sarılıyorum yağmura.Sonra diyorum ki kim söndürür bu yağmura özlemimi ?Korku mu?Umut mu?Yoksa her yeri yakıp kavuran ATEŞ mi?
Saat 3'e gelmeye başlarken kalktım.Kanserli çocuklarının olduğu bir vakıfa gidiyorum düzenli olarak.Bizim hayatlarımızdan daha kötü hayatlarla karşılaşıyorum mesela.İkiz kardeşler var vakıfta.En çokta onlarla anlaşıyorum.Anneleri her gün gönderiyor bir hevesle.İnanır mısınız?Kadının gözleri hep yaşlı.Çocuklarını ne zaman almaya gelse yüzündeki kırışıklıklarda birikmiş o dertlerle gidiyor vakıftan.
-----
Vakıfa geldiğimde sıraya geçmiş 10 veya 15 çocuk beni heyecanla bekliyordu.Çantamı çıkarıp oturacağım kırılmış sandalyeye astığımda yeni gelenlerin olduğunu farkettim.Ürkmüş bir şekilde etrafa bakıyorlar ve açıklama bekliyorlardı.Kısa sayılacak kahverengi saçlarımı arkama atıp başladım konuşmaya;
-Merhaba çocuklar!Bugün biraz daha kalabalık mıyız ne?Sizi de tanımak isteriz arkadaşlarımla.Peki senin adın ne bakalım delikanlı?
-Bunları kime söyleyeceğim?
-Oov! Pekala .Adım Su .Meraklı olanlar için soyadım Yılmaz.21 yaşındayım.Buraya gönüllü olarak geliyorum.Ve ayrıca sizin o minnak burunlarınızı sıkmak pek hoşuma gidiyor.Hmm bakalım..Hah üniversiteye geçtim.Ablam ve teyzemle burada yaşıyorum.Ve söylemekten çekinmeyeceğim bir şey daha 11 yaşımdan beri kanserim.Yeterli mi bakalım?
-Adım Cem .Burada yaşıyorum.Babam buranın sahibi.12 yaşındayım.Çok büyük bir evimiz var.Ve birde bir sürü arabası olan bir abim var.Adı da Ateş.Buraya neden geldiğimi anlamıyorum.Burası küçük ve pis.Yeterli mi?
-Tabii küçük bey.Sana bundan sonra küçük bey diyebilir miyim?
-Dedin zaten.Demeni istemiyorum.
-Tamam küçük bey.Peki senin adın ne tatlı kız?
------------------------
Yeni gelenlerle tanışıp biri hariç anlaştıktan sonra odadan çıktık.Çıkışa doğru giderken saat 5'e geliyordu.Küçük bey sanırım şu arabası olan abisine beni şikayet ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BASKIN
Teen FictionKendimi uzun bir yolculuğa çıkmış ama yolun tam ortasında kalmış gibi hissediyorum.Ne ileri gidiyorum,ne geri.Ne ona ulaşabiliyorum ne de kendime gelebiliyorum.Kendimi de bulamıyorum, onu da çözemiyorum.Bilmiyorum.Şimdi önümdeki o adama bakıyorum.Ne...