Erkenden Bölüm

44 6 5
                                    

Lütfen ama lütfen vote verin. Çünkü hangi yazara gidip sorsanız emeğinin karşılığını almak ister. Bende emeğimin karşılığını almak istiyorum. Boş yıldızı doldurduğunuzda hiçbir şey kaybetmezsiniz. Ben Wattpad'e girdiğimde verdiğiniz bir oyu gördüğümde o kadar seviniyorum ki anlatamam. Unutmayın başkalarını sevindirmek sevaptır siz hiçbir şey kaybetmeden bir yıldıza bastığınızda sevinçten çok mutlu ediyorsunuz. Cimri okuyuculardan olmayın lütfen.
Vote için teşekkürler şimdiden. Seviliyorsunuz....
Keyifli okumalar...
Ayrıca vote ne kadar çok ise bölüm o kadar çabuk gelir
Zil çalınca tekrar sınıfa girdim. Gözlerim Başak'ı aradı ama bulamadım camdan baktım ama orda yoktu. Bende yerime oturdum. Yeşil defterimi çıkardım. Telefonumu elimle saklayarak saate baktım. Çünkü utanıyordum. Tuşlu telefonum olmasından utanıyordum. İlk başlarda bu sorun değildi fakat sınıfta ki dokunmatik telefon oranı arttıkça utanmaya başladım. Telefonumu cebime koydum. O sırada arkamda birini hissettim

"ALEVV! Niye başımda dikiliyorsun?

"Şşşş"

Diyerek ince uzun parmağını yavaşça burnuma dokundurdu.

"Hmmm artık tuşlu telefonun olduğunu biliyorum. Acaba bunu nerde kullansam?"

"Alev sakın bunu başka birinin ağzından duymiyim yoksa.."

"Yoksa Başak'a söylersin Başak'ta beni döver öyle mi?"

Diyerek dudaklarını büzdü. Yüzümü ekşittim.

"Ne kadar salaksın ya gerizekalı"

"Sen küfür bilmez misin?"

"Küfür edepsizce ve itici geliyor bana"

"Dur bakalım benle gelsene koridora"

"Hayır"

Ağzını açmış bağırmaya hazırlanırken ağzını kapattım. Bana döndü

"Buralarda herkes bize inanır bir dediğimizi iki etmez ve eğer sadece tuşlu telefonun olduğunu söylersem değil buralarda İstanbul'da alay meselesi olursun"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Buralarda herkes bize inanır bir dediğimizi iki etmez ve eğer sadece tuşlu telefonun olduğunu söylersem değil buralarda İstanbul'da alay meselesi olursun"

"Tamam ne istiyosun?"

"Koridora gel"

"Neden?"

"Neden hâlâ diretiyorsun?"

Çaresiz peşinden koridora çıktım. Neden bu kadar gururluydum ki ben? Neden bu kadar gururlu olmak zorundaydım?
Koridora çıktığımızda kimseler yoktu. Tek elini sıvası dökülmüş duvara dayadı

"Senden istediğim sadece bir öpücük"

"Alev bunu AKLINDAN BİLE GEÇİRME"

"ovvv ne var bunda korktun mu yoksa?"

Acır gibi konuşmuştu ve bu sinirime gitmişti. Bana yaklaşmaya çalışıyordu ama onu engelliyordum. Bütün gücümle onu iktirdim ve siyah tahta kalemleriyle yazılmış,boyanmış ve sıvası çökmüş duvara yapıştırdım. Gülünç bir durumu vardı. Amele sümüğü gibi duvara yapışmıştı. Beni dövmek için bana yaklaşıyordu. Kenara sıkışmıştım ki aramıza biri girdi. Gözüne bir yumruk patlattı.  Alev'in burnu kanamaya başlamıştı. Tuvalete koştu. Aramıza girene dikkatle baktığımda o..o..o Başak'tı. Bana bakmayarak

"Aferin kendini savunabiliyormuşsun"

Dedi ellerini cebine soktu. Sonra da bana dönerek

"Girsene lan! Bir daha da bulaşma bu kıza"

Biraz bekledikten sonra ellerini cebinden çıkardı ve karanlık koridorda ilerledikçe ilerledi. Kapının oraya vardığında her zamanki soğukluğuyla  benim olduğum tarafa baktı ve kapıyı sertçe açıp çıktı. İçerden gelen gürültüler dersin boş olduğunun kanıtıydı. Gerçi ders boş olsun olmasın hep ses gelirdi ama içerideki sesin şiddetinde anlaşılacağı üzere ders boştu. Kapının kulpuna elimi koyduğumda arkamda soğuk bir nefes hissettim çok geçmeden burnu tıkalı olduğu anlaşılan ses bana enseme yavaşça yaklaşarak

"Seninle daha işimiz bitmedi"

Yavaşça arkama döndüğümde amele sümüğünün başımda dikeldiğini gördüm

"Sen benden ne istiyorsun ya "

"Başak ile ilgilenmemeni"

"Sanane benim arkadaş çevremden"

"Toprak beni iyi dinle Başak bugüne kadar kimseyi sevmedi sen onun peşinden öyle koşarsan kırılan sen olursun"

Karamsar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin