~

230 50 15
                                    

O gün yanından gidince, eve değil yalnızlığa yürümüşüm meğer. Oysa yürürken gayet normal davrandı sokaklar ve banklar. Eve geldiğimde değişti her şey birden. O dört duvar, elinin deydiği kapı kolları, saçlarını okşayan yastığın, seni gören aynalar, dudaklarına deyen çay bardakları... Hepsi bir şeyler anlatmaya çalışmış bana da ben bilememişim.

Anladım sonraki gün kahvaltıda seni görmeyince. Çayı yine doldurdum en sevdiğin bardağa. Yumurtaları sevdiğin gibi yaptım. Krebinin üstüne kalp çizdim, güzel de bir şarkı açtım. Bekledim. Bekledim. Bekledim. Oturdum saatlerce sandalyede. Hep dönüp dönüp baktım sağ tarafıma. Çayın soğudu. Krepler buz oldu. Bir saat, iki saat, üç saat. İnanmazsın belki ama tam üç saat öylece bekledim gelmeni. Sonra ağır bir hüzün çöktü üzerime. Her sabah gülerek eşlik ettiğimiz o hareketli şarkıda saatlerce ağladım. Bulamadım yine seni.
Ne yerimden kalktım ne de bir yemek geçti boğazımdan sensiz. Bir üç saati de böyle geçirdim. Senin oturduğun sandalye nefret etti benden. Bardaklar, tabaklar, duvardaki saat, balkon camındaki süslemeler bile, hepsi beni suçladı senin gitmenden. Dün demiştik biz sana der gibi baktı hepsi. Duramadım mutfakta.

Ben aynalarda seni görüyorum.

Odanın kapısı kapalıydı. Korktum açmaya cesaret edemedim. Kapı koluna dokunamadım bile. Elim oraya beş santim yukarıda dakikalarca neden açamadığımı düşündüm. Gittim ordan da.

Sarıldığın yastıklardan birisini aldım kucağıma. Ben de sarıldım.

Altı üstü bir gün.

Bir günde bu kadar yorumlaya dayanamam.

Sığamıyorum koca eve. İki kişi çok rahat yaşadığımız eve tek başıma sığamıyorum.

Uyuyakalmışım oturduğum duvar dibinde. Güneş tam karşıdan doğuyormuş bu evde, yeni öğrendim. Gece bir iki kere uyandım, tıkırtı duyar gibi oldum hep. Korku değil, heyecanla dönüp baktım hepsinde kapıya. Gelen giden yoktu.

Gün ağarınca görmeye başladım eşyaları. Hepsi bana bakıyordu yine sanki. Bağırdım boğazım acıyana kadar. "Başkası varmış!" dedim. "Başkası onu uyurken izliyormuş. Başkası kalkıp çayı demleyecekmiş birazdan. Kim bilir belki o demliyordur bu sefer çayı. Bilemiyorum."

Şu duvarlarla, yastıklarla, aynalarla da konuşturdun ya beni. Ne diyeyim sana? Harbiden yoksun burda.

Giyinip çıktım evden son konuştuğumuz yere gittim. Oturduğumuz yere oturdum düşündüm. Ne kadar da safmışım. İnanmamıştım söylenenlere. Kabullenmemiştim. Ben o yapmaz öyle deyip seni savunurken sen başkalarıyla yeni hayallerdeymişsin.

Senin bana burada söylediklerini tekrarlayıp durdum kendime. Bir şekilde hak vermeye çalıştım. İçimden haklı çıkarmaya çalıştım seni. Senin gibi düşünmeye çalıştım. Beceremedim çıktım oradan.

Sokak sokak gezdim her caddeye girdim baktım bakındım sana hiç durmadan. Bulamadım. Her günüm seni akşama kadar aramakla geçti sokaklarda. Havalar da soğudu. Her gün uyuyup uyanıp sana üşüyorum. Yüzümü ellerimle ısıtmak isterken ellerimin daha soğuk olduğunu hissediyorum. Senin ellerin geliyor gözümün önüne, beraber içtiğimiz kahveler, kahveyi tutarken ısıttığın ellerin.

Çok zor bu evde tek başıma yaşamak. Yaşamak bile değil bu sensiz.

Hayal ParçamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin