14. Bölüm: Tecavüzcü

116 11 0
                                    


Amer~

Resmimi çizen kişiye ulaşma çabalarım tabikide böyle son bulmayacaktı. Ben inatçı biriydim. Hiçbir şeyden öyle kolay kolay vazgeçmezdim.

Aklıma ilk gelen hamleyle cebimdeki telefona sarıldım hemen. Kafamdaki ilk kişi Ahmet'ti tabikide. Acele bir şekilde onu aradım. Allah'a şükür hemende açıvermişti telefonu.

"Alo Ahmet! Kaçırdım ya diğer asansörden aşağı inmişler. Yakala onları hadi."

"Tamamda Amer nasıl durduriyim onları?"

"Ya oyala işte bir şekilde"

"Aaa şey! Geç kaldın Amer şuan asansörden çıktılar. Vee çıkış kapısına doğru ilerliyorlar."

"Kahretsin! Çabuk lan! Gitmelerine izin verme! Hemen geliyorum. Bul birşey. Resmi göster resmi"

diye bir yaygara kopardım oracıkta.

"Tamam tamam! Çabuk ol ama"

Telefonu kapatır kapatmaz asansöre koştum. Her zaman olduğu gibi şans yine benim yanımdaydı. Asansörü kullanan kimse yoktu. Bu yüzden çabuk geldi. Hemen binip katları indim. Fakat her an elimden kaçacağı hissiyle asansörde dört dönmeye başlamıştım. Nihayet zemin kata vardığımda koşar adımlarla çıkış kapısına doğru yöneldim.

Evet işte tamda orada! Kapının önünde arkaları dönük iki kız vardı. Ahmet'in yüzü ise bana doğru dönüktü. Fakat benim onlara yaklaştığımı farketmemişti bile. Kızlara bir şeyleri anlatma çabasındaydı. Beni farketmesi daha doğrusu farketmeleri adına "Ahmet" diyerek seslendim.

Sesimi duymalarıyla kızların ikiside aniden bana doğru döndüler.
Fakat bir tanesi siyah saçlarını bana dönerken savurduğu sırada kalbim hızla çarpmaya başlamıştı.

Neden böyle olmuştuki?
Böyle bir şeyi bir kıza hissetmem mümkün değildi.
Yoksa günlerdir arayıpta ulaşamadığım "kötü kızımı" bulmanın çarpıntısı mıydı bu ?
Fakat resmen aradığım ayağıma gelmişti. Yok yok ben gerçekten şanslı bir pisliktim:):)

Meyra ile göz gözeydik artık. Onu bulmuştum. O ise bana hayretler içinde bakakalmıştı. Tam dip dibeydik artık.

"Naber kötü kız"

diyerek sırıtmaya başladım. Nedense insanları gıcık etmeyi seviyordum.
Zaten Meyra'da gıcık olmuştu bu dediğim karşısında. Üstelik otuz iki diş karşısında sırıtan bir serseri ile yüz yüzeyken.

Hemen kaşlarını çattı. O öpülesi dudaklarını yumdu.

"İyidir asık surat"

Diyince benimde yüzüm düştü haliyle. "Asık surat" ne ya?
Gayette sırıtıyordum karşısında halbuki.

Resimlerde gülemiyordum.Evet!
Fakat bu benim kendimce geliştirdiğim protestomdu.
Halkım acılar içinde kan ağlıyordu. Be ise onlar açlıkla daha zoruda ölümle savaşırken, öyle güle oynaya poz veremezdim herkes gibi.
Beni bilmediği bu hassas yönümden vurmasıyla yüzüm düştü aniden.
Kaşlarımı iyice çatmıştım.
Sert duruşumdan korkup çekinmesini beklerken Onun o gül dudakları kahkahalara bürünmüştü.
Ben ise onun bu içten gülüşleri, içimi okşayan o kahkahası karşısında eriyip bitmemek için kendimi zor tutyordum.

Beni hassas yerlerimden kimsenin vurması hoşuma gitmezdi!Asla!

Sonra durup dalga geçmeye başladı hanım efendi.

"Hadi ama fotoğraflarda bir kere gülemez misin?Sadece dişlerini göstermen yeterli. Bak işte böyle"

diyerek dişlerini tavşan gibi yaptı. Sanki küçük bir çocukla oyun oynuyordu.

Yalnız #VYM_2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin