Derin bir nefes aldı. Tekrar tekrar çekti bu harika kokuyu içine. Sonra kanın akışını izledi bir süre. Bir nehri andıran kıvrımlar oluşmuştu ve kanlar hiç tükenmeyecek gibi akıyordu. Neredeyse ayakkabılarına kadar gelecekti. Biraz geri çekildi. Dükkanının yerlerini tekrar silmek istemiyordu. Karnının acıktığını hissetti birden. Bu nefis koku her zaman karnını acıktırırdı. Kapıyı açtı ve merdivenlerden inmeye başladı. Sonra hiç parasının kalmadığını hatırladı. Aptal ev sahibi bütün borcunu fazlasıyla almıştı. "Şerefsiz!" diye geçirdi içinden. Bir an duraksadı. Yüzünde bir gülümseme belirdi. Evet, bir sonraki kurbanı belli olmuştu. O yaşlı adamın yüzündeki korkuyu görmek, haykırışlarını duymak için sabırsızlanıyordu...
*****
"Sınavda buraya kadar sorumlusunuz."
Bu sözle dersin bittiğini anlayıp kafasını sıradan kaldırdı. Harika. Dersi yine dinlememişti. Gerçi dinlese de bir şey anlamıyordu. Şimdiye kadar hep son akşam çalışarak girmişti sınavlara. Notları da kötü sayılmazdı. Yani insanların deyimiyle ortalama bir öğrenciydi.
İçi boş çantasını alıp sınıftan çıktı.
"Edward!"
Sesin geldigi tarafa baktı. Sırtında koca çantasıyla Samuel ona doğru koşuyordu. Dersleri asla dinlemediği halde okula neden bu kadar çok kitap getirdiğini hiç anlayamamıştı. Samuel onun bu okuldaki varlığından haberdar olan tek insandı. Ne kadar geveze bir arkadaş olsa da bir o kadar iyi kalpli ve masumdu. Bu özelliği onu okuldaki aptallardan farklı kılıyordu. O bunları düşünürken çoktan eve varmışlardı. Boş çantanın içinde anahtarları bulmak pek de zor olmamıştı.
"Yarın görüşürüz."
"Görüşürüz."
Her zaman olduğu gibi evde kimse yoktu. Annesi hâlâ işte, abisi ise okuldaydı. Çantasını bir kenara fırlattı. Her zaman kilitlediği odasının kapısını açıp içeri girdi. Aynadaki yansımasıyla karşılaşınca bir an duraksadı. Gün geçtikçe o adama daha çok benziyordu. Bembeyaz alnına düşmüş siyah, dağınık saçları, güldüğünde bir çizgi gibi görünen çekik gözleri, ince dudaklarıyla o adamın küçük bir kopyası gibiydi. O bunları düşünürken üstün zekalı (!) abisi eve gelmişti. Aniden kapısının açılmasıyla irkildi.
"Ah, sen miydin? Kapıyı açık bırakmışsın da... Hırsız sandım."
Edward her zamanki umursamaz bakışıyla abisine baktı. Her zaman onun yerinde olmak isterdi. Sadece onun gibi esmer tenli bile olsa annesinin onu daha çok seveceğini biliyordu. Bu dağılmış ailenin içinde kendini bir çöp gibi hissediyordu.
"Annem bugün geç gelecekmiş."
Abisinin yine konuşmayı devam ettirmeye çalıştığı her halinden belliydi. Edward ise kısa cevaplar verip bir an önce konuşmayı bitirmeye çalışıyordu.
"Tamam. Şimdi izin verirsen..." dedi Edward göz teması kurmamaya çalışarak.
Bunun üstüne konuşmayı devam ettiremeyen Daniel kapıyı nazikçe kapatıp dışarı çıktı.
Edward aslında hiç de soğuk ve ukala bir insan değildi. Babası onları terk ettiğinden beri annesinin Edward'a karşı soğuk davranışları zamanla onu bu hale getirmişti.
Araba koleksiyonunu dizdiği rafa kaydı gözleri. Eskiden babasının ona aldığı mavi arabanın durduğu yer şimdi boştu. Nedense oraya başka bir şey koyamamıştı. Belki de unutmak istemiyordu. Hafifçe güldü kendi haline. Oysa arabayı camdan fırlatırken hiç tereddüt etmemişti.
*****
Kapının açılmasıyla elindeki mavi arabayı yerine bıraktı. Koleksiyondan anlamadıkları halde dükkanını dolduran öğrenciler hep sinirini bozardı. Her okul çıkışında sadece yapacak bir işi olmadığı için dükkana gelip pis elleriyle bütün değerli parçalara dokunup sonra da hiçbir şey olmamış gibi çekip giden bu böcekleri ayakkabısıyla ezip sonra da ayakkabısını yakmayı ne kadar da isterdi. Özellikle de cır cır sesiyle bağırıp duran sarı saçlı, beyninin yerinde puding olduğunu düşündüğü kız dükkânından ayrılmıyordu. Sesinin iğrençliği yetmezmiş gibi bir de dükkanının muazzam düzenini bozuyordu.
Evet, dükkanının muazzam bir düzeni vardı. Çoğunlukla kahverengi tonlarının hakim olduğu biraz küçük ama eşsiz parçalarla dolu dükkanına nostaljik bir hava katan tahta rafları ve dolapları özenle seçmişti. Bu dükkan onu gerçek hayata bağlayan tek şeydi.
Yeni hayatında ne ailesi ne de bir dostu vardı. Onları arkasında bırakalı yıllar olmuştu. Ama onları unutamamıştı ve bu ona acı veriyordu. Hem onlardan hem de bu duygudan nefret ediyordu. Artık bazı şeylerin değişmesi gerekiyordu.
Mavi arabaya tekrar baktığında o çocuğun masum yüzü canlandı gözünde. Olmaması gereken kadar masumdu. Ne kadar kaçsa da ondan asla tam anlamıyla kurtulamamıştı. Kaçmanın bir şeyi değiştirmeyeceğini biraz geç de olsa anlamıştı. Geçmişinden kurtulabilmesi için tek bir yol vardı ve bunun için bütün bağları koparması gerekiyordu. Kim olursa olsun...
* İşte hikâyenin ilk bölümü. Yorumlarınızı bekliyorum. ^-^ *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
M.A.R.K.
Mystery / Thrillerİnsanlar katil mi doğarlar? Onların...vahşi insanların bir kalbi yok mudur? Yoksa onlar toplumun dışladığı zavallı, şanssız insanlar mıdır? Gerçekten suçlu onlar mı? Hayır, hayır gerçek suçlular hapiste değil. Gerçek suçlular dışarıda. İşte, orada...