Bölüm-2 : Güvenli Yol

152 7 1
                                    

Auron ne yapacağını bilemez bir halde dakikalarca düşündü. Elitlerle uğraşmak ne kadar tehlikeli de olsa oğlunu bulmadan köye dönmek istemiyordu. Kevin'ın Chris'i gördüğü yere gidip ipucu aramak istiyordu ancak yalnız gitmeliydi. Onu bu düşünceye iten, karşısında gördüğü yorgun, aç ve afallamış haldeki bir gence duyduğu merhamet duygusuydu. Kevin'ı yanına çağırıp çantasından çıkardığı bez parçasına, yerden bir taş ile onun eliti izlediği yolu ve harabeye dönen köyünün ne tarafta kaldığını içeren ufak bir harita çizmesini istedi. Kevin çizim konusunda yetenekli olmasa da anlaşılır bir harita çizdi ve detayları anlattı. Auron kafasını sallayarak anladığını belirttikten sonra çantasından üç dilim kurabiye ile kare şeklinde bir matara çıkardı. Matara ile kurabiyelerin ikisini Kevin'a verdikten sonra kendi kurabiyesini bir lokmada ağzına atıp doğruldu ve "Gel benimle." dedi. Birlikte birkaç dakika yürüdükten sonra durdular. Önlerinde paslanmış, ve kırılıp birkaç parçaya ayrılmış mermer kalıntılarıyla ufak bir çeşme vardı. Auron etrafa dikkatlice bakındıktan sonra Kevin'a döndü ve planını anlattı:

" Beni iyi dinle evlat. Birazdan buraya birkaç çocuk gelecek. Onlara benim dostum olduğunu ve Marcus'u aradığını söyle. Köye vardığında Marcus'u bul ve köyüne olanlardan çeşmeye gelmemize kadar başına gelen her şeyi anlat. Haritanın aynısını ona da çiz ve mutlaka bir ekip göndermesi gerektiğini söyle. Sonra güzelce karnını doyur ve dinlen. Yarın her şeyi detaylıca konuşuruz."

Kevin, Auron'a onu yalnız bırakmak istemediğini söylese de ısrar etmedi. Olayları akışına bırakmanın bazen en iyi çözüm olduğunu düşünerek çeşmenin yanına oturup kurabiyelerini yedi. Doymasa da açlığını bastırmıştı kurabiyeler. Kevin, hayatını kurtaran bu adama teşekkür etmesi gerektiğini düşündü. Auron'un cesur olduğunu bilse de oğlu için yaşadığı korkuyu gözlerinden okuyabiliyordu.

"Auron! Beni kurtardığın için minnettarım. Oğlun da olacak merak etme." diyerek gülümsedi. Auron da gülümseyerek karşılık verdi ve inancını tazelemiş bir şekilde "Onu getireceğim." diyerek yola çıktı.

Auron'un silüeti ormanın derinliklerinde kaybolduktan sonra Kevin kendi kendine düşünmeye başladı. Ne yaptığını , nereye gittiğini , ne kadar bekleyeceğini bilmiyordu. Babası hala elitlerin elindeydi ve oturup beklemek canını sıkmıştı. Bir şeyler yapmak istese de elinden ne gelirdi ki? Auron'un ona yardım edebileceğini düşünüp kendini motive etti.

Auron'un onu böyle açık bir alanda bekletmesinin bir sebebi olduğunu düşünüp çevresini incelemeye başladı. Mermer kalıntılarının üstünde bir şeyler yazıyordu. Ufak dalları ve yaprakları eliyle dağıttıktan sonra büyük bir parça halinde göze batan mermer parçasının üstünü üfledi. Toz ve toprak kalıntılarının gitmediğini görünce çeşmenin çok eski olduğunu anladı. Koluyla tozları silmeye çalışırken bir anda kolunun acıdığını hissetti. Gözlerini sımsıkı kapatıp dişlerini sıktı ve şiddetli acının azalması için dua etti. Birkaç saniye sonra kendine gelmesiyle kolunu kaldırıp yarasına baktı. Oldukça derin görünen yaranın kenarlarında kurumuş kan lekeleri vardı. Yarısına kadar dolu matarayı açıp suyun bir kısmıyla yarasını temizlemeye çalıştıktan sonra matarayı yere koyup eliyle kuruyan kan lekelerini silmeye çalıştı.

Acısı bir miktar azaldıktan sonra -sızlamaya devam ediyordu- mermerdeki yazıya geri döndü. Kolundan bir miktar kan bulaştırmıştı. Suyun kalanını mermere dökmeden önce iki yudum içip ağzını sildi. Mermerin üstüne bulaşan kanı temizlemek isterken daha çok yaydırdı ve biraz çamur oluştu. İşi batırdığını düşünse de yazıyı okumaya kararlıydı. Ceplerini yokladığında iki cebinin de boş olduğunu fark etti ve sağ ayağındaki çorabını çıkarıp mermerin üstüne bastırarak kan ve çamuru biraz olsun temizledi. Yazının üçte birlik kısmı görünüyordu. Küçüktü ve oldukça bitişik yazılmıştı. Gözlerini kısarak okumaya çalıştığında başka bir dilde yazıldığını fark etti.

Sonsuz UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin