Yüzme bilmiyorum, yardım edin! Bu şelale nerden çıktı? Hayııır!
...
Öldüm mü? Nerdeyim ben?
"BABA! Baba benim Kevin! Sesimi duymuyor musun? Babaaa! Burası neresi, o adam da kim?"
"Geliyorum baba bekle!"
"UYAN!"
Kevin, bir kova soğuk suyun başından aşağı dökülmesiyle uyandı. Şok etkisiyle birlikte titremeye başladı. Sırılsıklam saçları gözlerini kapatıyordu. Suyun bedenine doğru akmasıyla üzerine yapışan kıyafetleri nefesini kesti. Ağzı açık, birkaç saniye bekledikten sonra yavaşça kendine gelse de hala titriyordu. Kafasını sağa sola sallayarak hem sersemliğinden hem de gözüne perde çeken saçlarından kurtuldu. Bir sandalyeye oturtulmuştu ve elleri kalın bir iple bağlıydı. Penceresi bulunmayan, loş ışıkla aydınlatılmış küçük bir odada olduğunu fark etti.
"Nnn... Ne... Neler oluyor?" Karşısında eliyle yüzüne sıçrayan suları silen Marcus ve kapıda misafir gibi duran bir adam gördü. Lider Marcus, attığı yumruktan sonra hala sinirli görünüyordu.
"Sonunda uyandın serseri! Şimdi anlat bakalım. Sen kimsin ve burayı nasıl buldun?"
Öfkeli lider, sorularıyla genç adamı sorgularken bir yandan da belindeki tabancayı çıkardı. Sürekli tetikle oynuyor, her an ateş edecekmiş gibi duruyordu. Kevin bu muameleyi hak etmediğini düşündü. Belki de Auron'u beklemeliydi ancak lider dedikleri bir adamın bu kadar öfkeli ve dengesiz hareketleri karşısında biraz korkmuştu. Olanları anlatmak için doğrulmaya çalıştı.
"Ben Kevin. Düne kadar, buraya birkaç kilometre uzaklıktaki Stritch Köyü'nde yaşayan biriydim. Tanımadığımız insanlar bir anda köyümüze saldırdı. Her yeri yakıp yıktılar. Kimseye acımıyorlardı. Kendimi zar zor ormana attım ve kaçmaya başladım." Kevin burnunun sızlamasıyla hafifçe bağırdı.
"Her misafire böyle mi davranıyorsun?" Marcus böyle karışık bir cevap beklemiyordu. Olanlardan haberi yoktu ve bir an şaşkınlık geçirdi. Öfkesi dinmiş, merhameti devreye girmişti. Yine de Kevin'ın çocuklarla gelmesine anlam verememiş, onun gizli yoldan haberdar olmasından rahatsız olmuştu. Simon'a tedavi için bir şeyler getirmesini söyleyip Kevin'a dönerken sorgulayıcı tavırlarını sürdürüyordu.
"Detaya girme evlat. Hala istediğim cevabı alamadım." Bu cümleden sonra Kevin, böylesine sert bir insanın bile iyi duygular barındırabilmesine şaşırmıştı. Marcus'un bir nebze yumuşamasıyla kendini daha güvende hissetti.
"Pekala, devam ediyorum. Adamlardan birini izlemeye koyulmuştum. Ne yaptığını anlamaya çalışırken kendisine yaklaşan bir çocuğa nişan aldı. Onu durdurmak istedim ancak başka bir adam arkamdan gelip beni bayılttı." Auron hayretle dinlemeye devam ediyordu.
"Uyandığımda Auron yanımdaydı. O adamı öldürmüştü ve oğlunu aradığını söyledi. Benim gördüğüm çocuğun oğlu olduğunu düşünüp adamların peşinden geçti. Sana haber vermemi istedi. Çocuklarla buluştum ve güvenli yoldan buraya geldik." Auron'u duyunca panikleyen adam, çocukları ve tüneldeki yaşananları unutmuştu bile. Ancak Kevin bunun farkına varamadı ve anlatmaya devam etti.
"Çocuklar benim yüzümden geç geldi efendim. Onlara da Auron'un beni gönderdiğini söyledim ve inanmaları biraz zaman aldı." Neyse ki Marcus, genç adamın her kelimesine inanmıştı. Sam'in sorununu da ortadan kaldırdığı için Kevin'ın yüzünde ufak bir gülümseme olmuştu. Tüm detayları dinledikten sonra Marcus odadan ayrıldı.
Birkaç dakika sonra Simon odaya geldiğinde elinde ufak bir çanta vardı. Köyün hem tamir işlerini hem de halkın ufak tefek sağlık problemlerini çözüyordu. Ciddi hastalıklarda ise elinden geliyorsa ilk yardım yapıyor, hastayı keşif takımından birkaç kişiyle beraber köye bir gün uzaklıktaki şifacı kadına götürüyordu. Kevin'ın kolundaki yarayı güzelce temizleyip sardıktan sonra burnunda bir sıkıntı olmadığını söyledi. Ellerini çözdü ve Marcus'tan onay alıp onu kendi evine götürdü. Kevin yorucu ve uzun bir günün ardından sonunda güvendeydi. Simon, ona dinleneceği yeri gösterdikten sonra liderinin yanına döndü. Güneşin doğmasıyla keşifçiler erken saatteki görevleri için hazırlık yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Umut
FantasyYıllardır huzurla yaşadığı köyüne ansızın gerçekleşen bir saldırı... Tüm hatıralarının tarihe gömüleceği köyüne, ölümün eşiğinden dönüp son kez bakan on dokuz yaşında bir genç... Bundan sonrasını yabancılarla geçireceği bambaşka bir hayat... Daha ö...