SONUÇ

215 1 0
                                    

Türkler, tarihleri boyunca çok geniş ve elverişsiz bir coğrafyada, göçebelikten yerleşik hayata, Uzak Doğu medeniyetinden Orta Doğu ve Batı medeniyetlerine kadar uzanan çok çeşitli sosyo-kültürel hayat tarzları ve değişik sosyo-politik çevrelerde çok hareketli bir hayat yaşamışlardır. Türklerin bu coğrafya, sosyal ve kültürel çevreleri onların dini yapısını da etkilemiştir.

Önceleri kendi kültürleri, yaşayış şekilleri ve coğrafi etmenlerle birlikte Türkler kendilerine has bir inanç sistemi geliştirmişlerdir. Bu inanç sisteminin başında Gök Tanrı inancı gelmektedir. Gök Tanrı'yı tüm varlıkların üstünde tutan Türkler, bir tanrılar panteonu da oluşturmuşlardır. Söylediğimiz gibi Gök Tanrı en üste yaratıcı ve her şeye hükmeden tanrı olmakla birlikte Gök Tanrı'dan sonra O'nun emrinde olan birçok tanrıda mevcuttu. Bu tanrılar Umay, Ülgen vs. tanrılardan yukarıda bahsetmiştik.

Gök Tanrı inancından sonra, Şamanizm gelmektedir ki, bu da tamamen inanç veya sihri sistemdir. Şamanizm üzerine tartışmalar çeşitlilik gösterse de, en ağır basan görüş, Şamanizm'in bir sihri sistem olduğudur. Şamanizm'in simgesi olan Kam veya şaman dediğimiz kişiler, tam anlamıyla din adamı sayılmamaktadır. Şamanlar, büyücülük, yağmur yağdırma, hekimlik, yeni doğmuş çocuklara isim verme, kehanette bulunma gibi görev sorumlulukları vardı. Kendilerine has kılık ve kıyafetleri olan şamanlar halk arasında ayırt edilebiliyordu.

Yukarıda da değindiğimiz gibi Türkler, çeşitli sosyo-kültürel coğrafyalara yayılıp, ticaret yoluyla veya komşuluk münasebetleriyle farlı din ve inançlarla da tanışmıştır. Çin ile hem ticaret yapmaları hem de komşu olmaları, Konfüçyanizm ve Taoizm gibi Çin veya Tibet dinleriyle tanışmışlarına sebep olmuştur. İpek Yolu üzerinde olmaları sebebiyle bu Çin dinleri rahiplerin misyonerlik faaliyetleri sonucu Türkler arasına girmiştir. Yine aynı şekilde Türkler, sadece Çin dinleriyle değil, Hindistan kökenli Budizm, Batı'dan gelen Hıristiyanlık, İran menşeli Mecusilik ve Maniheizm, Musevilik gibi evrensel dinlerle de tanışmışlardır. İran menşeli Maniheizm Uygurlar arasında, Musevilik Hazarlar arasında ve Hıristiyanlı ise genellikle Batı istikametinde göç eden Türk toplulukları arasında rağbet görmüştür.

Her halükarda Macarlar, Bulgarlar vs. gibi Türk toplulukları kimliklerini kaybetmiş olsa da, genel olarak çeşitli dinlerle temasa geçen Türkler kültür ve din inanç yapısında pek fazla değişiklik olmamıştır. Bazı eski Türk inanç ritüelleri devamlılığını sürdürmüştür. Örneğin; yas ve ölü gömme törenleri, tabiat kuvvetlerine inançlarını gösteren ritüelleri gibi birçoğu canlılığını sürdürmüştür. Hatta Türkler İslamiyet'i kabul etmelerine rağmen ve Anadolu'yu gelip yerleşmelerine rağmen bazı eski inanç motiflerinin devamlılığı sağlanmıştır. Buna örmek verecek olursak; Anadolu halen günümüzde de devam eden ölenin arkasından belli bir süre geçtikten sonra yemek verilmesi geleneği Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya getirdiği motiflerden birisidir.

Günümüzde Türklerin büyük bir bölümü İslamiyet'i yaşarken bazı küçük gruplar halinde Hıristiyanlığı, Museviliği ve hatta geleneksel Türk dini yaşayan Türk toplulukları da vardır. Tarihi süreç içersinde yerini büyük ölçüde İslamiyet'e bırakmış bulunan geleneksel Türk dini, bazı Sibiryalı ve Altay Türkleri arasında canlılığını sürdürmektedir.

ESKİ TÜRKLERDE DİNİ İNANÇLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin