SONSUZ MUTLULUK

54 2 0
                                    

Öncelikle herkese iyi akşamlar. Bir hikayeyle daha karşı karşıyasınız. Umarım beğenirsiniz.

Kendini ne kadar da kötü hissediyordu. Sanki biri onun boğazına sarılmış onu sonsuz mutluluğa göndermeye çalışıyordu. Yerinde duramıyor holü arşınlayıp duruyordu. Halbu ki daha belli belirsiz bir durum yüzünden kendini bu kadar yıpratması hataydı. Ne olacaktı ki? Sadece o, daha huzurlu ve daha mutlu olacaktı. Ama geride kalanlar hüzün içinde, mutsuz olacaklarına o kadar inanmışlardı ki onun mutlu olacağını düşünemeyecek kadar kör olmuşlardı. Öyle telaş ediyorlardı ki sanırsın sonsuz mutluluğa erişmiş onu son yolculuğuna uğurlayacaklardı. Ne kadar da ahmaktılar. Hepimiz bu yolun bir sonu olduğunu ve herkesin bu sona erişeceğini biliyorduk fakat bu kadar ağıt niyeydi? Galiba kendilerinin de yolun sonuna geldiklerini düşünüyorlardı. Ya da o sonsuz mutluluğa eriştiğinde onu kıskanıyorlardı. Bu hayat ne kadar da garipti. Bir tarafta sonsuz mutluluğunu düşünen diğer tarafta onu bir daha görmeyeceklerini düşündükleri için ağlayıp sızlayanlar. Acaba hayat olmadık zamanda giden elektrik gibi bir anda bitip sonra geri geldiğinde ona bağlı olduğumuzu bize hissettirmeseydi biz hayatın kıymetini bilir miydik? Ya da hayatın kin beslemeye, küsmeye, savaşmaya ayrılmayacak kadar değerli olduğunu hayatımızı mutlu huzurlu geçirmek gerektiğini anlar mıydık? Tüm bunları düşünürken telefon çaldı. Sanki kötü haber alacakmışım gibi telefonu açtım. O ölmüştü. O artık yoktu. İçimden mutlu olmak geçiyordu ama benim tek yaptığım ağlamaktı. O sonsuza kadar mutlu olacaktı ama. Aması yok işte. Bende diğer ahmaklar gibi ağlayıp sızlanıyordum. Benim buna hakkım yoktu. O sonsuz bir mutluluğun içinde bizim ona veremediğimiz kadar huzurlu, mutlu, neşeli yaşayacaktı. Evet biz onu mutlu edemedik çünkü biz onun kıymetini kaybedince anladık. Acaba o da kaybettiği hayatın kıymetini şimdi mi anladı? Yoksa hayatını istediği gibi yaşayıp kıymetini zaten biliyor muydu? Bunları düşünürken  odaya doğru yürümeye başladım. Telefonumu ve anahtarlarımı alıp evden çıktım. Karar vermiştim.  Ben hayatın kıymetini kaybettikten sonra değil hala hayattayken anladım ve istediğim hayat için şimdi ilk adımı atacaktım. Tam apartmandan çıkıyordum ki onu gördüm. Yoksa istediğim hayat mı benim ayağıma gelmişti? Öyleyse o hayatı korumak gerekir diye düşünüp kollarımı açtım. Sanki o da bu daveti bekliyormuş gibi hemen kabul etti. Omzumda hissettiğim ıslaklıkla kendimi çektim. O, dolu gözleriyle bana bakarken o çok sevdiğim kadifemsi sesiyle adımı söyledi.

                 'Ali, Alim'

   'Hayatınızın kıymetini bilmeniz dileğiyle...'

Her Açıdan HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin