Sizce arkadaşlık kavramı nasıl bir şey?
'Arkadaşlık ne?' diye düşündü birden. Aslında cevabı çok basitti. Arkadaşlık birbirini koruyup kollamaktır, her zaman yanında olmaktır. Ama Egemen'e göre bu böyle değildi. Arkadaşlık her zaman değil kötü zamanda birbirini koruyup kollamaktır. Birbirlerine darılmış olsalarda sadık kalmaktır. Sırf o gülmüyor diye o gittikten sonra da gülmemektir. Arkadaşlık puzzle gibidir. Eksiklerini tamamlamak ve fazlalıklarını örtmektir. Egemen bunları düşünürken aklına Arda geldi. Arda onun tek yakın arkadaşıydı. İkisi birbirlerini anahtarla kilit gibi tamamlıyorlardı. Ne anahtar başka kilidi açıyordu ne de kilit başka anahtar tarafından açılıyordu. Bunları düşünürken yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. Bundan haberi yoktu ama ne zaman Arda aklına gelse hep bu oluyordu. O Arda'ya çiçeğin güneşe bağlı olduğu gibi bağlıydı. Ona duyduğu saygı ve sevgiyi hiç kimseye duymuyordu, duyamıyordu. Çünkü Arda hayatının hep zor zamanlarında mesela trafik kazasından sonra yanındaydı ve tek destekçisiydi. Trafik kazasından sonra bir süre kolunu kullanamamıştı bu yüzden Arda ona yardımcı olmuştu. Boşanma davasında da hep yanındaydı. Ebeveynleri ayrıldığında daha 10 yaşındaydı ama içten içe üzülüyordu. Arda sanki bunun farkındaymış gibi onu yalnız bırakmamış ona mutlu olacağını söylemişti. Arda tarafından da öyle olduğuna emindi. Çünkü Arda ne zaman kötü olsa yada üzülse soluğu Egemen'in yanında alıyordu. Onlar gerçekten çok iyi arkadaştılar. Onlar gerçek arkadaşlarını yani kendilerini tamamlayan puzzle parçalarını bulmuşlar ve bütünleşmişlerdi. Bir puzzle tamamlanmadan ne kadar kötü görünüyorsa tamamlanınca da o kadar iyi görünüyordu. Egemen az daha düşünürse boğulacağını hissetti. Burda daha fazla duramazdı. Nasıl durabilirdi ki? Can kardeşim dediği şu kapının ardında yaşam savaşı veriyordu. Elinden gelse bu kapıdan geçer canının yanına giderdi. Ama bu lanet olası kapı ve kurallar ona engel oluyordu. Tam ayağa kalkmış gidiyordu ki ameliyathanenin kapısı açıldı. Doktor çıktı. Normal şartlarda masumluğu anımsatan önlüğü şimdi kan içindeydi. Bir kez daha anladı durumun ciddiliğini. Egemen bir an boğulduğunu sandı. Canı dediği onu kurtarmak için canından mı olmuştu? Gözlerinin önüne olaylar gelirken zeminin ayaklarının altından kaydığını ardından sırtının soğuk zemine değdiğini hissetti. Etrafındaki sesler yavaş yavaş uğuldamaya döndü ve bir zamandan sonra tamamen yok oldu.
Etrafımdaki sesleri yeniden duymaya başladım ama gözümü açmaya cesaret edemedim. O, can dediğim benim yüzümden canından olmuştu. O çok sevdiğim arabalar hayatımdan bir kişiyi daha çalmıştı. Belki onu zorlamasaydım benimle o lanet parkura gelmeyecekti. Ama beni oraya tek başıma göndermezdi de. Çünkü ben onun canını, o benim canımı taşıyordu. Bir tehlikeye bile birlikte atlıyorduk. Ama bu sefer birlikte değil benim peşimden atlamıştı. Keşke o ölmeseydi zaten o geceden sonra oraya gitmeyecektim. O lanet şeyler hep hayatımdan bir şeyler çalıyordu. Onlar yüzünden kardeşimi kaybetmiştik. Şimdi de canımı kaybetmiştim. Gözümü aralamaya çalışırken odada onun sesini duydum. Az kalsın yataktan düşüyordum.'Korkudan uyanmadığını biliyorum Egemen. Hadi kalk ben buradayım. Seni o lanet şeylerden kurtarmadan bana ölmek yok.'. Gözümü açtığımda iki yataklı hastane odasında yan yana yatıyorduk. Galiba şimdi ben ölüyordum. Bu kadar heyecan benim minnoş vücuduma fazla geldiğinden şimdi de heyecandan bayılıyordum galiba.
'EKSİK PUZZLE PARÇANIZI BULMANIZ DİLEĞİYLE..'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Açıdan Hayat
Teen FictionEğer sende duygularını yazarak anlatıyorsan seni de beklerim!!