''Lanet olsun! Tatlım! Eve fare girmiş!'' Bayan Gong yaşlı kırışık suratını biraz daha buruşturdu ve çığlık atarak kocasını çağırdı.
''Ben hallederim tatlım!'' Bay Gong, eşine yardıma koştu.
Elindeki süpürgeyle kaçmaya çalışan minik fareyi kovaladı. Zavallı fare o soğuk hava da kalabileceği,sığınabileceği tek yerden kovulmuştu. Karnı aç ve soğuktan ölmeyi bekliyordu. Ta ki ilerideki tabelayı görene kadar. Tabela da büyük harflerle ''500 KM SONRA ŞEHRE ULAŞACAKSINIZ!'' yazıyordu. Küçük fare yaşama hevesiyle olduğu yerde defalarca tur attı. Ama 500 km yi küçük bacaklarıyla asla geçemezdi. Bu yüzden bir araba bekledi.
'Mutlaka bu yoldan bir araba geçer' diye düşündü .Küçük dolgun dudaklarını yalayıp bekledi. Şansına 10 dakika sonra bir araba yoldan geçti. Küçük kollarıyla güçlükle arabanın plaka kısmına tutundu. Arabanın üstüne zorlukla tırmandı. Pencereyi açık görünce zorlukla kendini içine itti. Arabayı kepçe kulaklı, genç ve yakışıklı bir genç sürüyordu.
Adam kendi kendine şarkı mırıldanıyordu 'Call me baby!' küçük fare bu şarkıyı biliyor ve çok seviyordu. Genç çocuğa çaktırmadan kendini arka koltuğa attı. Yolculuk onu çok yorduğu için kendini uykuya teslim etti...
Küçük fare ani fren ile yere düştü. Ağzından acı dolu bir inleme çıkınca dev çocuk şüpheyle arka koltuğa baktı. Sonra önüne döndü. Kapısını açtı ve inmek için hamle yapınca Kyungsoo, dev çocuğun arabadan ineceğini anladı.
Hızla ön koltuğa uçtu ve kapı açılınca yere düştü. Ya da o öyle sandı. Düşüşünü yavaşlatan yiyeceklerle dolu koli de buldu kendisini. Dev çocuk koliyi kolları arasına aldı ve apartmana girdi. Kapıyı açınca koliyi salonda ki masaya bıraktı ve kapıyı kapatmaya gitti. Salona yine gelince telefonu çaldı
''Alo?.... Evet ben Park Chanyeol'' küçük farenin ağzından bu küçük kelimeler döküldü ''Chanyeol...''
Dev çocuk telefonla konuşmaya devam etti o sırada küçük fare hala kolinin içinde bekliyordu. ''Evet evet. Taşınma işimi bitirdim. Yarın çalışmak için erkenden orada olacağım.'' Dev olan, telefonu kapatıp kendini koltuğa bıraktı. Belli ki yorulmuştu. Karnı guruldamaya başlamıştı. Taşınma işi de zor gelmişti gencin bedenine. Kyungsoo onun bu halini görünce dayanamadı ve mutfağa girdi. Ona bir şeyler hazırlamak istiyordu. Belki mutlu olursa burada yaşamasına izin verebilirdi.
Kolinin içinden kullanabileceği malzemeleri aldı. Küçük vücudu ile zor taşımıştı sebzeleri. Yemek yapmayı çok seviyordu Kyungsoo. Ona büyük babası öğretmişti. Büyük babası onun en sevdiği canlıydı bu dünya da. Onun anlattığı hikayeleri ve efsaneleri çok severdi. En sevdiği ise bir fare adam bir insana aşık olmasıyla insana dönüşmesiydi. Kyungsoo'nun en büyük hayali insan olmaktı. Dünyayı daha yukarıdan görebilmeyi acayip istiyordu.
Sebzeli ve kıymalı sos hazırlayıp spagettiye döktü. Chanyeol ise mutfaktan gelen mis kokuyu fark edince merakla mutfağa girdi. Ama gördüğü manzara ile donup kaldı...
Chanyeol'ün gözünden:
''F-fare mi?'' ağzımdan zor zar çıkardığım kelimeleri kullandım. Mutfağımda.Yemek.Yapan.Bir.Fare.Oha!
Farelerin yemek yapabildiklerini bilmiyordum.Farelerden nefret ettiğim filan yok. Ama şok olduğum için refleks olarak elime geçen oklava ile fareyi kovalamaya başladım. O da kaçmaya başladı. Sonra kenara sıkıştırdığım da çaresiz ve korkudan titreyen bacakları beni durdurmaya yetti. Masum ve acınası gözlerle bana bakıyordu. Ve ağzından şu kelimeler döküldü ''Lüften...''
Durduğumu görünce sevinçle bana gülümsedi. ''S-sen! Ko-konuştun!'' gülmeye başladı,
''Evet ben konuştum. Çünkü ben sıradan bir fare değilim.'' Ne diyor bu?
''Ne?''
''Ben bir fare adamım. Neslimiz yıllar önce tükendi ve ben nadir bir türüm...'' Aslında düşününce hatırladım. İlkokul da bir metnimiz de fare adamların neslinden bahsediyordu. (Bu nasıl bir hafızadır Yeol?)
Kafamı masada duran spagettiye çevirdim ve sordum ''Yiyebilir miyim?'' güldü ve
''Sana yaptım zaten'' dedi. Bende soğumasın diye hemen oturdum ve yemeye başladım. Fare bana sorar gözlerle bakınca ona anlamaz bakışı attım. Sonra tadını beğenip beğenmediğimi sormak istediğini anlayınca elimle leziz işareti yaptım. Mutlu olmuştu. Belliydi parlayan gözlerinden. Kendine bir çay tabak alıp içene spagettiden koydu ve masaya otur yemeye başladı.
''Ben Chanyeol.'' işaret parmağımı uzattım.Gülümsedi ve ''Ben Kyungsoo...'' dedi işaret parmağımı tutarak.
''Kalacak bir yerin var mı Soo?'' başını olumsuz sallayınca acıdım ve ses tonuna hakim olamayıp bağırdım. ''Burada kal lütfen!'' Çok şaşırmıştı.
''Teşekkür ederim.'' dedi başını eğerek sessizce.
Gülümsedim ve konu açmaya çalıştım.
''Aslında bende aşçılıkta işe başlayacağım. Yarın.''
''Anladım.'' Yatmak için ona minik bir yatak hazırladım. Küçük kuzenimin oyuncak bebeklerinden birinin yatağı vardı. Tam Kyungsoo'nun boyunda bir yatak. Rahat ve yumuşak yastıkları da var. Kyungsoo çok mutlu olmuştu ve minik dolgun dudaklarından sessizce şunları söyledi '' Sağ ol Chanyeol... Ben.. Teşekkür ederim.''
Gülümsedim ve ''Önemli değil küçük dostum." Dedim güven verici bir gülümseme eşliğinde. Onun yatağı benim komidinimin üstünde olduğu için kendi yatağıma uzandım. Gece lambasını kapatmadan önce yanağımda bir gıdıklanma ve sessiz bir öpücük hissettim. ''İyi geceler Chanyeol...'' Bu ses kulağımda ninni gibi yayıldı ve uykuya daldım...
Hey-ho!! Merhaba herkeze! Ratatouille animasyonu ile ilgili bir kitap yazayım dedim. kapak fotoğrafını bulmam da bir şans ^^ Umarım beğenmişsinizdir. Yazım yanlışlarına dikkat etmeye çalıştım. Yanlışlarım varsa çok özür dilerim. Hepinizi seviyorum.
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin....
Ve medya... Harika montajım euehuehe
Ksjxhjsbcjdbc
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ratatouille ||Chansoo||
Ngẫu nhiênHani şu farenin bir aşçının hayatına girip harika yemekler yapmasını sağlayan animasyonu biliyorsunuz diymi? Adı... Ratatouille! Ama bu sefer karakterler değişiyor... Minik ve sevimli fare adam Kyungsoo ve beceriksiz aşçı Chanyeol... Kulağa çok tatl...