~ BAEKHYUN ~
Oturduğum koltuktukta uzun zamandır yemek girmeyen ağzıma bir şeyler tıkıştırıyordum ki Junmeyon'un beklemediğim sesi beni korkutmuştu.
- Hadi kalkın gidiriyoruz. Patron bizi bekliyor toplantı yapmamız gerekiyormuş. Jongdae sen de Hyuna ve Taeyon'un ...
Bir an duraksadı ve gözlerini hızla benden kaçırarak konuşmasına devam etti.
- İşte onların yanına git ve söyledikleri yere götür onlar bizimle gelmeyecek.
Jongdae ve Chanyeol birlikte başka arabaya bindiler. Ben, Junmeyon ve Jongin ise başka arabaya binip patronun kaldığı eve doğru gidiyorduk.
Taeyon'un adı bile kalbimi acıtmaya yetmişti, bir anda ortamın bütün oksijeninin tükenmiş olduğu hissine kapılmış arabada oturduğum kısmın penceresini açıp nefes almaya çalışıyordum. Onu görmeyi hiç ama hiç istemiyordum.
Arabanın durması daldığım düşünce aleminden çıkmamı sağlamıştı. Jongin benden önce davrandığı için arabanın ön kısmına o oturmuş bende arkaya geçmiçtim. Kafamı Junmeyon ve Jongin'in arasından uzatıp dışarı baktığımda Taeyon'u gördüm, öndeki arabaya biniyordu.
Onu görmem kalbimi incitmiş olsada kendime daha yeni söz vermiştim o hiç hayatıma girmemiş gibi davranacak, onu umursamayacaktım. Junmeyon'un ve Jongin'in bana yan yan atıkları bakışları görmezden gelerek, hiç bir şey olmamış gibi kendimi arkaya doğru atıp kafamı cama yasladım ve dışarıyı izlemeye koyuldum. Taeyon benim için artık bir hiçten ibaretti.~ TAEYON ~
Yattığım yatağımdan doğruldum ve pencereyi açıp dışarı izlemeye başlamıştım. Hava bugün de bulutluydu ama rüzgar ılık ılık yüzümü okşuyordu. Bir süre daha öyle dışarı izledikten sonra tam pencereyi kapatacakken kapının önüne iki siyah arabanın geldiğini gördüm. Arabanın bir tanesinin kapısı açıldı ve içinden adını yanlış hatırlamadıysam Jongdae indi.
O içeri girerken bende odamdan dışarı çıkmıştım. Hyuna benden önce davranıp kapıyı açtı ve Jongdae içeri girdi.- Hazır mısınız bayanlar? Çıkalım mı biran önce.
İkimizde olumlu anlamda kafamızı sallamıştık. Bu sırada bende çantamı almak için odama girecekken Jongdae kolumdan tutarak beni durdu. Nerdeyse 1 aydır elime almadığım telefonumu bana uzattı. Bir iki saniyelik göz temasından sonra hızla gözlerimi telefonuma çevirdim.
Resmen telefonumu özlemiştim!
Odama girerken bir yandan da telefonumu kurcalıyordum. Hiç görmediğim kadar bildirim vardı. Bunların neredeyse hepsi telefon sapığımdandı.Peşimi hala bırakmayıp bana bu denli mesaj atması beni şaşırtmıştı. Gerçektende takıntılı biri olmalıydı.
Çantamı daha doğrusu Hyuna'nın çantasını aldıktan sonra odadan çıktım. Jongdae ve Hyuna'yı takip edip baştaki siyah arabanın arka kısmına bindim.
Hiçbir eşyam yanımda olmadığı için beni evime, Hyuna'yı da çalıştığı kafeye bırakacaklardı. Araba da varlığını sonradan fark ettiğim uzun boylu kişi o kaba saba sesi ile,
- Merhaba Taeyon ben Chanyeol, nasılsın?
- İyiyim, teşekkür ederim.
- Şeeyy ... O gün sana biraz sert davranmış olabilirim. Özür dilerim.
- Anlamadım, hangi gün?
Nedendir bilmiyorum ama aniden sırıtmaya başladı.
- 1 ay önce seni kaçırdığımız gün.
Pis pis sırıtmaya devam ediyordu. Ben ise hiçbir tepki vermeden kafamı dışarı çevirdim.
Kaldığım apartmanın önüne geldimizde araba durmuş tam inecekken Hyuna'nın sesi ile duraksamıştım.
- Evde işin bitince kafeye gel, beraber gidicez. Fazla oyalanma ve saçmalamaya kalkma.
Göz kırkıpıp beni arabadan aşağıya doğru itekledi. İndikten sonra arkalarından gözden koyboluşlarını izledim.
Ahhh ... Evim ! Seni bu kadar özleyeceğim aklımın ucuna bile gelmezdi. Şimdi ise biran önce eve girmek için can atıyordum. Daha fazla oyalanmadan dairemin önüne gelmiştim ki gördüğüm manzara karşısında şoka uğramıştım. Bir sürü zarf. Hepsi farklı renklerde, farklı kokularda hepsinin karışımı hoş bir koku bırakmıştı ortama. Daha fazla beklemeyip zarflarıda alıp içeri girdim.
Tanrı aşkına bu sapık beni 1 ay boyunca görmemişti bile ne yazmıştı bu kadar anlamadım!
Zarflardan birini okumak için elime almıştım ki telefonum çaldı. Arayan Hyuna'ydı ve oyalanmamam konusunda beni defalarca uyardıktan sonra kafeye gitmem için sadece 1 saat vakitimin olduğunu söyledi. Ben de zarflarıda alıp valizime yerleştirdikten sonra kiracıyla konuşup, bir aylık kira parasını ve anahtarları eve koyup evden ayrıldım artık bir daha buraya gelmeyecektim.
Dışarı çıkıp bir taksi çağırdıktan sonra kafeye gittim, çalıştığım eski kafe. Her şeyiyle aynı duruyordu ve Taemin de oradaydı. İçeri girdiğimde hiç vakit kaybetmeden yanıma geldi ve hiçbir şey söylemeden sarıldı. Refleksle onu kendimden uzaklaştırdığım da konuşmaya başladı.
- Biliyorum bana çok öfkelisin o günden sonra seni hiç aramadığımı ve unuttuğumu düşünebilirsin ama senin hergün nasıl olduğunun haberini alıyordum. Taeyon ...
Gerçekten üzgün ve soluk bir şekilde iç çekti ve devam etti.
- Ben ... Ben gerçekten çok özür dilerim. Nasıl böyle bir hal aldı her şey anlamadım.
Anlam verememiş boş gözlerle ona bakıyordum ve konuşmaya hiç ama hiç niyetim yoktu. Bu sırada Hyuna yanımıza geldi.
- Demek geldin sonunda, Taemin haberi var mı?
- Neyden haberim var mı? Yine ne oldu ve benim haberim yok.
- Taemin'in de bizim ekipten biri olduğundan?!
Bu cümle gözlerimin kocaman büyümesine sebep olmuştu. Ne yani her şey bu kadar planlı mıydı yani? Daha bilmediğim kimler gelecekti bu ekibe acaba!
Daha fazla konuşmamış, kafenin bir köşesine oturmuş Hyuna'yı bekliyordum. Ben onlar konuştukça şok olmuş bir şey söylememiştim. Beni Yixing'e öneren tam aradığı tarzda bir kız olduğumu söyleyen Taeminmiş! Ah Tanrım ne kadarda şanslı(!) bir kızım böyle!
Sonunda Hyuna'nın işi bitmiş hava kararmıştı. Hyuna ile kaldığımız eve biran önce gitmeyi o kadar çok istiyordum ki anlatamam .
Dışarı çıktığımız da bizi yine siyah bir araba karşıladı içinden ise beni bu kafenin yeni ortağı olduğunu söyleyip kovduran baykuş bakışlı kişi inmişti.
Ne yani o da mı bu ekipteydi! Gerçekten yok artık yani diyen gözlerle Hyuna'ya döndüğümde gülümseyerek kafasını salladı ve hiçbirşey söylemeden arabaya bindi. Bende ritmik adımlarla onu takip edip arabaya bindim. Şoku biraz olsun atlattıktan sonra bana el sallayan Taemin'i yeni fark etmiştim ama ona hiçbir tepki vermeden yüzümü çevirdim ve tefonumun titremesi beni korkutup sıçramama neden olmuştu, mesaj gelmişti! Baykuş bakışlı kişi ise bu sırada valizimi arabaya yerleştirdi ve sürücü koltuğuna oturdu. Arabaya bindiğinde ise aynadan bana baktığını fark ettim ve ondan cesaret alıp zorda olsa konuşabilmiştim.
- Se-sen kafenin yeni ortağı ...
- Evet ben oyum ve buda bir plandı. Lütfen şimdi daha fazla konuşma.
Sanki çok konuşmuşum gibi. Bende dediğini yapıp yol boyunca çıt çıkarmadım. Bu sırada telefonuma gelen mesajı hatırladım ve telefonumu elime alıp mesajı açtım. Mesaj alışıldık üzere telefon sapığımdandı. Mesaj da ise " Uzun zaman oldu Taeyon seni merak ettim desem yalan olur :)) " yazıyordu.
Bu ne demekti şimdi? Tanrım bu nasıl bir insandı böyle. Bu mesaj o mektupları okuma isteğimi var gücüyle artırmıştı. Bu sapık kimdi? Her zamankinden daha fazla merak etmeye başlamıştım artık ve bu oyundan fazlasıyla sıkılmaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam - ı Aşk ( EXO )
FanficGöz kapaklarım ağır ağır kapanırken tek gördüğüm onun buz gibi bakışlarıydı ... -> Baekyeon