Yaşadığım anlık şoktan çıkmıya çalışıyordum. Ders başlamıştı ve hocanın anlattıklarının zerresini bile hatırlamıyordum. Mesajı Deniz'e göstermeye çalışırken hoca telefonu gördü ve yanımıza geldi.
-Telefonu uzat.
- Özür dilerim acildi.
- Telefonu ver dedim.
-Peki. Telefonu hocaya verdim.
- Burda hiçbir şey yok. Boşu boşuna telefonla meşgul olmak yerine dersi dinle.
Hiçbir şey yokmu ? Bu imkansız. Mesajı kendi gözlerimle gördüm ve olduğuna yemin edebilirim. Kafam iyice karışmıştı.
Süre su gibi akıp gitmişti. Son zilde çaldı ve eve dönüş vaktiydi. Biz ise Eylül e hediye almaya gidiyorduk.
-Evet Denizcim ne almayı planlıyorsun?
- Aslında düşünmedim ama özel bir şeyler olmasını istiyorum. Sen?
- Al benden de o kadar. Yola çıkma zamanı. Denize kaskını uzattım ve motorun arkasına bindi. Kendi kaskımı taktım ve motoru çalıştırdım. 18.yaş hediyemdi ve küçüklüğümden beri bunun hayalini kuruyordum. Okuldan çıkıp ana yola bağlandık.
-Deniz? Yüksek sesle konuşmak zorundaydım ve duymasını umut ettim
- Efendim?
- Uzun süredir arkadaki araç peşimizde. Anlamak için bir kaç manevra yaptım ve bizi hiç bırakmadı. Kim bu takipçimiz?
- İnanmayacaksın ama Babür ve kankaları.
- Ne? O zaman şimdi hadlerini bildiririm. Gaza asılmılştım. Yarış motoru kullanmanın en güzel yanı buydu sanırım.
- Belinay yavaş!
- Neden? Korkuyomusun!
- Hayır ama 140 la gidiyosun.
- Ee daha hızlanmamışız. Deniz ufak çaplı bir çığlık attı. Pek idaalı biri değilimdir ama motor tutkumdu ve bu konuda kimse benle yarışamazdı. Taki manyak Babürle tanışana kadar. Siyah Range Rover'ının farları aynama yansıyordu. Bana yetişmişti. Daha önce kimse buna cesaret etmemişti. Biraz daha gaza bastım ama Denizin kalbinin yerinden fırlayacağını anlamıştım. Kırmızı ışığa yaklaştık ve sonunda durmuştum. Babür de hemen yan şeritte duruyordu. Cam açıldı içerden bir ses yükseldi.
- Sen manyaksmısın ?
- Neden ne yaptım şimdi?
- 140'la sana zor yetiştim.
- O zaman yetişmeye çalışma. Dedim ve yeşil ışık yanmıştı. Hızlı bir kalkış yaptım ve onlar gözden kayboldu.
Avm'ye gelmiştik. Motoru park ettim. Deniz kaskını çıkartır çıkartmaz bağırmaya başladı.
- Bundan sonra senle asla motora binmeyeceğim.
- Neden ben çok eğlendim.
- Ölümle burun buruna gelmek beni neden eğlemdirmedi acaba!
- Abartma. Alt tarafı motorun hakkını verdim. Ayrıca bizi takip edilmekten kurtardım.
- Belki onlarda sadece avm ye geliyorlardı.
- O zaman her hareketimde tam arkamda olmasaydı.
- Seviyorsun değil mi?
- Neyi?
- İnsanlara hadlerini bildirmeyi.
- Sadece hak edenlere diyelim. İçeri doğru yürüdük. İlk önce kıyafet mağazalrını gezmeye karar verdik. Deniz asker yeşili ve bolca armalı bir kot ceketi almaya karar vermişti. Bense daha karar verememiştim. Biraz daha bakındım ve gözüme bir mücevher standı takıldı. Doğal taşları seviyordum ve burda çeşit çeşit vardı. Mor taşlı bir kolye beğendim ve aldım. Ardından karnımın sesine kulak verdim ve aç olduğumu hissettim.
- Ölmeden önce bir şeyler yesek.
- Haklısın Beli bende çok açım.
- O zaman yemek katına ışınlanalım.
Asansörle iki üst kata çıktık ve hamburger tezgahına koştuk. Her zamanki gibi en büyük menüyü sipariş etmiştik. Tepsiler elimizde yer aranmaya başladık ve o sırada tanıdık bir yüz gözüme çarptı. Tabi kim olabilirdi Babürden başka! Belki de Deniz haklıdır. Sonuçta koskoca avm isteyen herkes gelebilir. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Karşı çaprazlarında bir masa boştu ve oraya oturduk. Ben arkamı dönerek oturmayı tercih etmiştim. Her yerde onu görmek istemiyordum.
- Beli, kim tam karşımda oturıyor biliyormusun?
- Egosu atmosferden fazla olan Babür.
- Ne zamandan beri onu sevmiyorsun?
- Sevmemek değil ama kendini zorla itici yapıyor. Konuşmasa daha sevimli.
- Peki ikinci soru kimler şu anda buraya doğru geliyor? Heyecan ve panikle çaktırmadan arkama baktım. Bingo! Hep beraber masamıza geldiler. Ve izin almadan oturdular.
- Hanımlar oturabilirmiyiz? Sevimli olmuğunu sanıyordu ama yanılıyordu. Ve bu hareketleri iticiğini iki katına çıkartıyordu.
- Oturdunuz zaten. Deniz bana bir bakış attı ve kibar ol dercesine kaşını kaldırdı.
- Biz sadece tanışmaya çalışıyoruz Belinay. Mesele motor şovundan konuşabiliriz.
- O şov değildi. Sevdiğim için hızlı kullanırım. Peki madem tanışmaya çalışıyorsunuz neden sadece sen konuşuyorsun? Söze Kerem atladı ve Deniz'e soru sordu.
- Buraya sık gelirmisiniz?
- Arada bir geliriz işte.
- Peki özel bi sebep için mi geldiniz yoksa öylesine mi?
- Aslında hediye almak için geldik. Şu Eylül'ün doğum günü için. Gelceksiniz değilmi? Söz sıradı yine Babüre gelmişti.
- Aslında bende bunu sormak istiyordum. Partiye beraber gitmeye ne dersiniz?
Beraber mi? Böyle bir şeyi kabul etceğimi nasıl düşünmüştü.
- Üzgünüm ama bizim sözleştiğimiz arkadaşlarımız var.
- Şanslı kişiler kim çok merak ettim doğrusu.
- Eğer partiye gelcekseniz görürsünüz. Ve Deniz artık gitmeliyiz yapmamız gereken ödevler var.
Ödev mi? Ciddimiydim? Bulduğum bahanenin en iyisi buydu. Masadan kalkarken Babür arkamızdan seslendi.
-Ödev demişken bizimde projemiz var ve senin numaran bende yok.
Bu sefer haklıydı. Biyoloji zor bir dersti ve onun yüzünden düşük almak istemiyordum. Geri döndüm ve çantamdan bir kalem çıkardım. Masanın üstündeki peçeteye numaramı ve tam adımı yazdım.
" Belinay ABACI"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKELİ BEYAZ
Teen FictionHayat sıkıcı bir halde devam ederken bir şeyler garipleşti. Evren her yerde işaretler vermeye başladı. Ve her zaman beklenen o kişi beklenmeyen zamanda geliverdi.