Vadiye geleli üç gün oluyordu.Fakat henüz çalışmalarımıza başlama imkanı bulamamıştık.Sonsuza dek bu vadide birşey yapmadan yaşayabilirdik.Fakat bunun doğru olmadığını biliyorduk.Tehlike kapıda başucumuzdaydı.Hazır değildik ve kötülük fazla uzakta değildi.Bu rahatsızlığımı diğer arkadaşlarıma da ilettim.Düşüncelerimde haklı olduğumu ve eğitime başlamamız gerektiğini onayladılar.Bu gece son dinlenme gecemiz olacaktı.Yarın sabah erkenden çalışmalara başlayacak ve kaybettiğimiz zamanı telafi etmek için çok iyi çalışacaktık.Hava kararmış herkes yatmaya koyulmuştu.Fakat uyuyamıyordum.Bilemiyorum içimde anlam veremediğim bir huzursuzluk bir endişe hakimdi.Huzursuz olan bir ben değilim sanırım.Fısıldamayla;
-Ambriel, hey Ambriel uyudun mu?Ambriel sesimi duyuyor musun?Cevap vermezsem sanırım birazdan herkes uyanacaktı.
-Efendim Minerva.Hayır uyumadım, daha doğrusu uyuyamadım.İçimde garip bir sezgi var ve bana huzursuzluk veriyor.Sen neden hala uyumadın peki?
-Bilemiyorum Ambriel sanırım aynı duyguları bende yaşıyorum.Gerçeği söylemek gerekirse Efendi Erelim bizden birşeyler saklıyor.Kötülük Agartha'ya sandığımızdan daha da yakın.Bunu hissedebiliyorum.
-Saçmalama Minerva.Evimizden çok uzaktayız.Göreceksin hiçbir şey olmayacak.Boşuna endişeleniyorsun.Güven bana.
Sabah olduğunda günün ilk ışıklarıyla eğitimlerimize başlamıştık.Meditasyon için Gullfoss Şelalesi'ni seçmiştim.Şelalenin iç tarafında aşınmayla oluşan küçük mağaralar meditasyon için en uygun yerlerden biriydi.Bir türlü açamadığım çakralarımı meditasyon yardımıyla açmayı hedefliyorum.Böylece çevremde özgür halde olan saf enerjiyi vücudumda toplayıp bütünleştirebileceğime inanıyorum.Bu o kadar da zor olmasa gerek.Yüce Efendi Erelim gününün büyük bir bölümünü tapınakta meditasyon yaparak geçiriyordu.Ne kadar zor olabilirdi ki.
Efendi Erelim vücudumuzda yedi çakra olduğunu söylüyordu.Bunlar
1. Çakramız; Kök Çakrasıdır.Rengi kırmızıdır ve yaşama isteğimizi ve canlılığımızı destekler.Bağlantılı olduğu element "Toprak"
2. Çakramız; Haç Çakrasıdır.Rengi turuncudur ve değişimi kabul etme becerisidir.Bağlantılı olduğu element "Su"
3. Çakramız; Güneş Sinir Ağı.Rengi sarıdır.Kişisel güç ve iradesi temsil eder çabuk karar verme ve güç faktöründe etkilidir.Bağlantılı olduğu element "Ateş"
4. Kalp Çakrası; Dokunma duyumuzu kontrol eder.Sevgi, barış ve güçlü bir adalet anlayışını tetikler.Bağlantılı olduğu element "Hava"
5. Gırtlak Çakrası; Rengi parlak mavidir.Sanatsal yaratıcılığımız için gereken enerjiyi sağlar.Bu çakra dünyaya açılan penceredir.
6. Alın Çakrası (Üçüncü Göz); Rengi çivit mavisidir.Sezgilerimiz ve hayalgücümüz bu çakradan beslenir.
7. Tepe Çakrası; Rengi mordur.Başımızın tepesinde bulunur.Bu çakra saf farkındalık olarak bilinen bilinç seviyesine karşı gelir.Mekan ötesi birlik alemi ile bağlantı noktamızdır.Bilgeliğimizin artması için gerekli olan enerjiyi sağlar.
Gücün doruklarına ulaşmak için çakralarımı bir bütün olarak kullanmayı öğrenmeliydim.Bedenimdeki ruhani gücü açığa çıkarmak için buna mecburdum.Çakralarımı vücudun alt tarafından üst kısma doğru aktifleştirmek için olağanca gücümle konsantre olmaka çalışıyordum.Şelalenin sesini, rüzgarın getirdiği serinliği, mağaranın tavanından damlayan su damlalarını hepsini hissedebiliyordum.Sanırım işe yarıyordu.Zaman yavaşlamış çevremdeki düzenin her ayrıntısıyla iletişime geçebiliyordum.Sanırım başarmıştım.Devam etmeliydim başarmak yetmezdi,Gücün devamlılığını sağlamalıydım.Enerji bedenimde gittikçe yoğunlaşıyor, daha önce kendimi hiç bu kadar güçlü ve zinde hissetmemiştim.Aydınlanmayı sorunsuz bir şekilde tamamlamıştım.Gözlerimi açmanın vakti gelmişti sanırım.Hafifçe yerden doğruldum.Çevremdeki her canlıyı hissedebiliyordum.Kalp ritimlerini, damarlarında akan kanın sesini kolaylıkla duyabiliyordum.Gücün doruklarına varmıştım.Hemen vakit kaybetmeden dostlarımın yanına doğru yol almaya başladım.Benim geldiğimi görünce ayaklandılar ve yanıma doğru koşar adımlarla geldiler.
-Hoşgeldin Ambriel.Nasılsın, kendini nasıl hissediyorsun?Başarabildin mi yoksa tekrar meditasyon için dönecek misin?Aç mısın yiyecek birşeyler verelim mi?Uykun var mı dinlenmek ister misin?Aman Tanrım bu soru denizinde ölebilirim sanırım.Neden bu kadar üzerime düştüklerini anlamıyordum.
-Arkadaşlar sadece birkaç saat ayrı kaldık.İyiyim, sakin olun, sakin, sakin.Bunları söyledikten sonra uzunca bana anlamsız bir şekilde baktıklarını farkettim.Minerva sessizliği bozarak.
-Sadece birkaç saat mi?Ne yani hatırlamıyor musun gerçekten?
-Neyi hatırlamıyor muyum Minerva?Ne demek istiyorsun?
-Aman Tanrım gerçekten hatırlamıyorsun.Senin birkaç saat dediğin koskoca dört gün.Dört gündür o mağarada meditasyon yapıyordun.Konsantreni bozmamak için yanına gelmeme kararı aldık.Meditasyon epeyli meşgul etmiş seni sanırım.
-Bu gerçek olamaz.Dört gün falan değil.Şaka yapmayı bırakın lütfen.Hadi ama gerçekleri söyleyin.Kimseden bir ses çıkmadı.Gerçek olduğunu anlamıştım.Gerçek gücü bulmak için dört gün meditasyon yaptım demekki.Şaşkındım ama karnımın guruldusunu farkedebiliyordum sanırım dört gündür herhangi bir gıda da almamışım.
-Dostlarım sanırım haklısınız.Ama şimdi açlıktan ölmek üzereyim.Yiyecek birşeyler var mı?
-Tabi ki.Her an uyanabilirsin diye sürekli yiyecekleri hazırda tuttuk.Hadi sallanma gel.
Yüce Efendi Erelim gerçek güce kolay ulaşılamayacağını ve zorluk çekmemiz gerektiğinden bahsetmişti.Sanırım gerçek güce yaklaştım ümidiyle dört gün ruhani alemde gezinip durmuştum.Açlığımı giderdikten sonra güzel bir uyku çekmek için uzandık.Sabah dostlarıma anlatacak bir sürü bilgim vardı.Hem güçlerimi de görmelerinin vakti gelmişti.