Masada ki sohbet güzel giderken masada ki herkesin gözünün aynı kişiye gitmesi pek de tuhaf değildi aslında. Kafeye giren çocuktan gözlerimi alamıyordum. Çekici,sempatik,yakışıklı, boylu postlu. Özellikle de bir gülüşü vardı ki.. Ne olmuştu bana bir anda böyle? Hemen topladım kendimi. Masaya katılmaya çalıştım fakat gözlerim istemsiz bir şekilde ona doğru kayıyordu. "Amann Ceyda! Nedir bu gözlerinin ısrarı birden bire? O seni fark etmiyor bile." dedim kendi kendime. Bir yolunu bulup masaya odaklandım. Ama ne farkeder?Tuhaf bir şekilde masada da onun muhabbeti dönüyordu. Kimdi bu çocuk? Neden herkes onu konuşuyordu? Ben neden daha önce görmemiştim onu? Fakat masada herkes onun için kötü şeyler zikrediyordu. "Ay şunda ki egoya baksana,ahahah. Yine kendini zirvede gördüğü bir gün daha.", "Kızım bırak ukala çocuk işte,kendi çapında kimseye pas vermem havalarında dolanıyo."
Artık bu muhabbet sıkmaya başlamıştı beni. Anlamsız bir şekilde sinirlendim. Ve "Yeter!" diye bağırdım. Masadakiler şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı.Sanki hepsi benden bir açıklama bekliyor gibiydi. Her zaman ki gibi suskunluğunu bozmayan kişi patavatsız arkadaşım Ayşe oldu. "Ne oldu Ceyda? Doğukan'ı ne kadar tanıyorsunda, hemen savunmaya geçtin öyle?"
Sinir olmuştum. "Savunmaya geçmek değil olay Ayşe. Insanları bu şekilde sürekli olarak yargılamanız hoşuma gitmiyor sadece. Ha ben buyum diyorsanız en azından ben yokken yapın bu kişilik bozukluğu sohbetinizi!"
Masada ki herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Çantamı aldığım gibi kalktım ve mekanı terkettim.Haksız da sayılmazlardı aslında. Neydi tanımadığım bu çocuğa karşı olan savunmacılığım? Ilk görüşte hoşlanmıştım ondan. Evet bunu cesur bir şekilde söyleyebiliyorum. Çok beğenmiştim onu fakat kızların dedikleri aklıma gelince hemen silip attım kafamdan bu düşünceleri.Eve gelip ılık bir duş aldım. Ilk işim Melisa'yı aramak ve çağırmak oldu. Sesimde ki tuhaflığı hissetmiş olmalı ki geldiği gibi "Sana ne oldu, hemen anlat." gibi sorular yöneltmeye başladı. En yakın arkadaşım diye demiyorum hemen anlıyor ruh halimden. Dost da bu demek değil miydi zaten? Seni kendinden çok tanıyan. Büyük merak ve şaşkınlıkla beni dinliyordu. Bana bakışlarından anlayabiliyordum ne düşündüğünü."Bakma bana öyle Melisa. Ben de anlamadım ne olduğunu. Ama bir görsen öyle güzel gülüyor ki!" dediğimde afalladım ve Melisa'nın bana umutsuzca baktığını anlayabiliyordum.
"Neyse tamam arkadaşım, susuyorum. Bir daha göremem belki hem görsem de ne değişecek?"
Aradan 3-4 ay geçmişti. Aklıma bile gelmemişti. Hiç bir yerde görmemiştim onu. Ta ki o akşama kadar..
Melisayla yine beraber kalıyorduk. Ellerimiz de telefon yaz mevsiminin verdiği serinlik ve o sıcak havayı soluyorduk balkonda. Ve gelen bildirim.. Bir an da neye uğradığımı şaşırmış bir şekilde telefona bakıyordum. Melisa'da merak dolu gözlerle bana bakıyordu. Ne olduğunu anlatmamı bekliyordu. Ne olmuştu? Doğukan'ın takip etti bildirimiyle karşı karşıyaydım.
Böyle birşeyi benim beklemediğim kadar Melisa'nın da beklemediği açık bir şekilde belliydi. En az benim kadar o da şaşırmıştı. Mutlu olmuştum. Üzerim de anlam veremediğim bir mutluluk vardı. Niye bu kadar sevinmiştim,mutlu olmuştum? Hiç düşünmeden kabul ettim ve geri takip ettim. Isteğimi çabucak kabul etmişti ve Melisayla fotoğraflarında gezinmeye başladık. Çok güzel güldüğünde bir kez daha kanıt verdim. Evet evet! Çok güzel gülüyordu ve ben gerçekten onu beğenmiştim.
Onunla konuşmak istiyordum. Bunu gerçekten istiyordum. Hem de hiç istemediğim kadar. Acaba yazar mıydı bana? O gün beni farketmediği halde neden eklemişti beni? Nasıl bulmuştu? Gerçi doğru ya.. Şimdi ki zaman da birini bulmak hiç de zor değil. Hele ki instagram da şans eseri bile karşına çıkabiliyordu. Bu ihtimali düşününce yüzüm düştü. Ama sonuçta sebebi her ne olursa olsun beni ekledi düşüncesiyle kendimi mutlu ediyordum. Hâlâ kendime anlam veremiyordum. Hissettiklerimi ifade edemiyordum. Tuhaftı. Ve bir o kadar da anlamsız..
Doğukan'ı aklımdan çıkaramıyordum. Her saniyemi onun profilinde onu inceleyerek geçiriyordum. Acaba yazacak mı diye merak ede ede,kafayı yemiştim bile. Rüyalarıma bile giriyordu. Ya anlamıyorum bir insan, bir insanı tanımadığı halde neden bu kadar sahiplenirdi ki? Onu tanımak istiyordum. Hem de çok.
Bu berbat halimin farkına varan Melisa koşa koşa gelmişti bile yanıbaşıma. Çok seviyordum onu,tek dostum diyebilirdim. Gözümü kırpmadan güvenebileceğim tek dostum. Her konuda güvenebileceğim tek dostum."Hadi kalk hazırlan. Gidiyoruz."
"Ne hazırlanması ya nereye gidiyoruz?"
"Kalk kızım ya hava çok güzel, 80ini devirmiş kadınlar gibi evde koca mı bekleyeceksin? Hadi kalk dedim."
"Off! Melisa rahat bırak beni çıkmak istemiyorum hiç bir yere."
"Ayy kızım sen adamı çıldırtırsın,kalk dedim sana çabuk."
Melisa'ya söz geçirmek mümkün müydü sanki. Zorla yattığım yerden kaldırdı beni. Hazırlandım ve evdem çıktık. Bu yaptığı beni sinir etmişti. Ama belki de en iyisini yapmıştı.Her Saniye Doğukan'ı düşünmek beni de sinirlendiriyordu. Meydana indik ve dolaşmaya başladık. Artık dolaşmaktan sıkılmıştım. Bacaklarımın tutmadığını hissedebiliyordum.
"Yaa Melisa ben çok yoruldum, lütfen artık bi yerde oturalım, soğuk birşeyler içmeye ihtiyacım var."
"Yine tuttu mızmızlığın Ceyda. Neyse hadi her zaman ki yere gidelim de birşeyler içelim."
Her zaman ki yer mi? Evet yine başarmıştı! Doğukan'ı aklıma getirmişti. Olduğum yerde durakaldım. Ne gidebildim,ne de dönebildim.
Melisa çoktan kafeye doğru yürümeye başlamıştı. Benim hâlâ yolun ortasında donup kaldığımı fark etmemişti. Fark ettiği gibi döndü ve şaşkın şekilde bana baktı. Benim gözüm dalmış bir şekilde yola bakıyordum.
"Ceyda." diye seslenmeye başladı fakat ben hala Doğukan'ı düşünüyordum.
"CEYDAAAA!!" diye bağırıp kolumu sarstı.
"Heyy! Ne yapıyorsun sen? Canım acıdı."
"Kızım delirdin mi sen? Ne yapıyosun burda, bu halde? Neyin var?"
"Başka bir yere gidebilir miyiz?"
"Neden ama? Her zaman gitmek istediğin yer. Şimdi ne oldu böyle de gitmek istemiyorsun?"
"Cesaret edemiyorum kızım. Doğukan'ı orda görmüştüm. Ve tekrar görmekten korkuyorum. Bu sefer diğer sefer ki gibi değil,sen de biliyorsun. Artık tanıyor beni ve ben onu görürsem elim ayağım birbirine dolanır."
"Ay Ceyda gören de seni utangaç birşey sanır ha. Saçmalamayı kes de yürü."
İsteksiz bir şekilde yürümeye başlamıştım. Melisa dediklerinde haklıydı. Ben bu hallere düşecek kız değildim. Ne oluyordu bana böyle?
Aslında onu da görmek istiyordum. Keşke hazırlanırken kendime özenseydim. Ne aptal biriyim,hiç düşünemedim! Neyse, iş işten geçmişti. Çokdan oturmuş,içeceklerimizi yudumluyorduk. Gözümü kapıdan alamıyordum. Gelsin diye bekliyordum. Gelse ne olacaktı sanki?
"Hey Ceyda! Yine nerelere daldın gittin sen kızııım?!"
Melisa'nın sesiyle kendime gelmiştim.
"Ne bağırıyorsun ya,sanki yanımda oturmuyor aptal ya!"
"Kızım sabahtan beri sana sesleniyorum. Duymuyorsun ki. Artık korkutmaya başlıyorsun beni, ne bu halin senin?" dediğinde koca bir kahkaha basmıştı.
Tebessüm ettim. Gerçekten bu kadar komik bir durumda mıydım? Kafamda ki soru işaretleri gün geçtikçe daha çok artıyordu.
"Ben de anlam veremiyorum kendime canım arkadaşım, ne kötü arkadaşsın sen böyle ya?" dediğimde tebessümle sarıldık. Iyi geliyordu bana. Arkadaşlığımıza toz kondurmuyorduk.
Saatler geçtiğinde gelen giden hâlâ yoktu.
"Haydi kalkalım Melisa,çok yoruldum yatıp uyumak istiyorum."
"Tamam canım arkadaşım, hadi gidelim."
Kalktık ve bizim eve doğru yol aldık. Melisa bu akşam da bizde kalacaktı. Eve geldik ve kendimi yatağa attım. Tabi ki uyumama izin vermeyecek olan bir arkdaşım vardı. Geçtik televizyon izledik,dedikodu yaptık,Yemek yedik. Ve tekrar her gece ki yerimize,balkona yerleştik.