"Kedi Merdiveni"

405 24 11
                                    

     Buraya gelmemeliydik. Bu eve kesinlikle gelmemeliydik. Harry'e döndüm. Güzel bir gülümsemeyle beni izliyordu. Gamzeleri... Benim de gamzem vardı ama onun ki gibi durduğunu sanmıyorum. Bu gülümsemenin üstüne yalvarmalıydım. Nolur Harry, bunu bana yapma.

"Harry başka bir yere gidemez miyiz? Mesela bir bara, bir cafeye, bir sahil kenarına ?" dedim yüzümü buruşturarak. Cümlemi bitirir bitirmez kahkaha attı.

"Bar mı? Sen bu kıyafetle bir çocuk parkına aitsin kedicik." dedi yanağımdan bir makas alarak. Harika. Kaçmak için hazırlanmaya başladım. Size iyi bir koşucu olduğumu söylemiş miydim? Tabi ki söylemedim, çünkü değilim.  Harry kapıyı açmak için merdivenlerden çıkarken ben koşmak için hamlemi yapmıştım. Daha ikinci adımımda Harry kolumdan tutmuş ve beni kendine çevirmişti. Ne sanmıştım ki? Usain Bolt falan olduğumu mu ?

"Burdan gitsek olmaz mı?" dedim kaşlarımı çatıp, dudaklarımı büzerek.Bebek gibi mızmızlanıyordum. Ama Harry'e bunlar sökmezdi. 

"Seni rahatsız eden ne?" dedi büyük bir ciddiyetle. Ve işte beni rahatsız eden şey. Evin kapısı açılmıştı. Batman tişörtü, siyah dar kotu ve ölümcül bakışlarıyla bize bakıyordu. Kapıyı ardına kadar açtı. Harry'nin yakasına yapışıp, "İŞTE BU! BU BENİ RAHATSIZ EDİYOR AHA BU!" demek istiyordum. Tanrım sana geliyorum, yakala beni.

"Siz çocuklar içeri gelmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa ne halt ediyorsanız bahçede mi devam etmek istersiniz?" arkasını döndü ve gitti. Harry önce duraksadı, kaşlarını çattı. Sonra omzunu silkti ve beni önüne doğru itekledi,birlikte içeri girdik. Liar, tekli koltukların birinde oturmuş,kollarını dizlerine dayamış, kafasını eğmiş ve sağ bacağıyla parkede ritim tutuyordu. Çiftli koltuklardan birine kendimi attım. Koltuk o kadar rahattı ki içine gömüleceğim sandım. Yanıma oturan Harry bana bir şeyler anlatıyordu bense tükürüğümü etrafa saçarak gülüyordum. Emin olun hiç hoş bir görüntü değildi. Sonunda dayanamayan Liar ayağa kalktı.

"Aliesha, konuşmalıyız." dedi bana sert bakışlar atarak. Kaşlarımı kaldırdım. Pekala. Sakin olmalıyım. Harry'e beni kurtarması için yalvaran bakışlar attım ama aldığım cevap şu oldu;

"Uzun uzun konuşabilirsiniz. Ben hiç rahatsız olmam. Yavaş yavaş ,sindire sindire konuşun çocuklar. Ben burda şey yapacağım ımm şey sanırım Niall'ı arayacağım." dedi ve ortalıktan yok oldu. Kafamda Harry'e komplo planları kurarken Liar'ın üst kata çıktığını gördüm. Bende arkasından çıktım. Hayatımda gördüğüm en güzel popolardan biriydi, buna yemin edebilirim,benimkinden bile güzel...  Altı tane odadan birine girdi. Büyük ihtimalle onun odasıydı. Evet onundu. Girer girmez burnuma tecavüz eden parfüm, onun parfümüydü. Her yerdeydi. Derin bir nefes aldım. Sanırım ölüyorum arkadaşlar.  Etrafı inceleme fırsatı bulamadan Liar kollarımdan tuttu ve ona odaklanmamı sağladı. 

"Senin sorunun ne?" dedi. Ne? Ne? Ve ne? Oldukça yakınımdaydı. Burunlarımız neredeyse birbirine değecekti. Dudaklarımızı siz düşünün. Sakin olmaya çalıştım. O kuzguni kahve renginin düşüncelerimi dağıtmasına izin vermemeliydim. Gözümü kaçırdım, tavana baktım, beni tutan ellerine baktım.

"Şey yağmurlu havaları sevmiyorum ve.. Burda çok yağmur yağıyor. Aslında yağmur suyunun saça ve cilde iyi geldiğini duy-" 

"Hayır Aliesha. Bugün dediklerinde. Ne demeye çalışıyordun? Bir saattir bunu düşünüyorum ve çıldırmak üzereyim." dedi yüzünde ki acıklı ifadeyle. Böylece sevgili idölünüz Liar Payne, özür dilerim Liam Payne'nin gerizekalı olduğu kanıtlanmış oldu. Gözlerimi devirdim. Çocuklarımın IQ'sü bu kadar düşük olmamalıydı. 

"Hiç. Hiç bir şey." dedim arkamı dönerek. Odası cennetten gelen bir parça gibiydi. Bir erkeğin odası ancak bu kadar düzenli olabilirdi. Siyah beyaz  temalı bir odaydı ve müthişti. Aman tanrım su yatağı mı vardı!  

"Aliesha yoksa, yoksa sen beni se-" sözüne bitirmesine izin vermedim. Salise bile sürmeyen dönüşüm ve onun kollarına atlayışım... Bu bir atletizm dalı olsaydı kesinlikle dünya rekoru kırmıştım.Hayatım boyunca pişman olacağım bir şey yapmıştım. Sizce ne yapmış olabilirim? Onun dudağı, benim dudağım. Elbette evet onu öpmüştüm. Dudakları öyle yumuşak, öyle güzel tadı vardı ki bırakmak istemedim. Küçük bir karşılık verdi. Buna inanamadım. Yoksa o da beni mi se- tam o anda beni itti. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Onu yanlış mı anladım? Oh, hayır... Olamaz.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" Nefes nefese, gözlerini kısmış, kaşlarını çatmış. Gerçekten sinirliydi.

"Benim bir sevgilim var ve sende bunu biliyorsun!" bana iğrenerek bakıyordu. 

"Ama ama Li-"

"Seni arkadaşım sanıyordum Aliesha. Keşke. Keşke bana hiç çarpmasaydın." bağrıyordu. Kalbim param parça akciğerlerime batıyordu. Nefes alamıyordum. Yerin dibine girmiştim.Aferin Aliesha.

"Liar, ben be-" yine sözümü kesmişti. Neden öpücüğüme karşılık verdiğini sormak istiyordum. Neden?

"Daha adımı doğru düzgün söyleyemiyorsun. Bir kaç saat önce sana onu ne kadar sevdiğimi söyledim. Sana inanamıyorum..." Kafasını ellerinin arasına almıştı. Derin nefesler alıp veriyordu.

"Lütfen çık odamdan." konuşuken yüzüme bile bakmıyordu. Sesi yalvarır gibiydi ama yalvarmadığını biliyordum. Ağzımı açtım. Ona bilerek çarpmadığımı, bunun kader olduğunu, belki de onun ayakkabı bağcıklarının sebep olduğunu söylemek için. Ama vazgeçtim. Vazgeçmeliydim. Ondan da.  

Gözlerim dolmuştu. Ben bir aptaldım. Aptal bir sürtük. Dediğini yaptım ve odasından çıktım. Bugün ne kadar da güzel bir gün. Ölmek için.Bir damla gözlerimden firar etti ve kirpiklerimin arasından süzüldü, bir tane daha ve bir tane daha. Gözümden yaşlar bir çeşme misali akıyordu. Ben ne yaptım? Neden yaptım? Her şey bitmişti. Liar artık seni sevmeyecekti. Senden nefret ediyordu. Her şeyin içine ettin. Harikasın Aliesha. Bunu da eline yüzüne bulaştırdın. Kutlarım seni. Merdivene doğru yönelirken bir yandan kendime sövüyordum bir yandan Liar'ı seviyordum... Gözlerim öyle doluydu ki basamakları göremiyordum. Her gözümü kırpışımda kova kova akan göz yaşlarım benim silme çabam yanıma kadar gelen Harry'i görmeme engel olmuştu. Derin bir nefes alıp, kedi gibi gerindim. 

"Ne oldu? Korkunç görünüyorsun." dedi ben tekrar yaşları silmeye çalışırken. Beni ağlarken  görmesini istemiyordum. Biz hep gülerdik. Gülmeliydik. Bende önce gülümsedim zorla ve ses tellerimin izin verdiği müddet yüksek bir tonla cevap verdim çünkü sevgili  "Liam"ında duymasını istiyordum. İçerde pek bir suçluluk duymasını beklemiyordum ama yine de belki yaptığını düşünmeye çalışırdı. Tanrım. Ben ne diyorum. Bütün suç benimdi. Salak gibi onu öpmeseydim...

"Biliyor musun Harry, insan aşık olduğu kişiyi tanıyamıyor. Tanıyınca ise nefret ediyor." merdivenlerden inmeye çalışıyordum ki Harry beni durdurdu. Önce önüme düşen bir tutam saçı arkaya attı. Sonra yanağımdan süzülen damlayı sildi.

"Bu halde bir yere gidemezsin,şu haline bir bak. Seni bırakayım." dedi.

"Kendi başımın çaresine bakabilirim Harry." her kelimeyi bastıra bastıra söyledim  ve inmek için hazırlandım. Ama ayağım takılmıştı lanet olsun pijamamın paçasına basmıştım. Dediğim gibi bugün ölmek için güzel bir gün. Gözlerimi kapadım ve yuvarlanmaya hazırlandım. Hayır  hiç bi yerim kırılmamıştı ve hiç acı hissetmiyordum. Yoksa hemen kalbim durmuş muydu? Ölmedim değil mi?  Sihirli bir kol hissettim belimde.Öyle ustaca kavramıştı ki beni havada uçuyordum sanki. Sıkı sıkı yumduğum gözlerimi açtım. Bu ya İsa idi, ya da -siz kim olduğunu biliyorsunuz.

O sırada arka da James Blunt  You're beautiful çaldığına yemin edebilirdim. Harry'nin yüzünün dışında her şey bulanıktı. Filmlerde ki gibi. Öyle dalmışım ki gözlerinin yeşiline, Harry'i saniyeler sonra duydum. 

"Ally ? Hey iyi misin? Ally? "

Superman'in kıvırcık olduğunu bilmiyordum. Meğer hepsi jöleymiş...  -Sanırım bayılıyorum.

The Bigbang TheoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin