Ben ne olduğunu anlayamadan Deniz önüme yığılıp kalmıştı. Önce dizlerinin üzerine çöktü sonra birşey mırıldanır gibi oldu ama söyleyemedi. Ona doğru eğilip diz çöktüm başı omzuma bedeni bedenimin üzerine yığıldı. Sevdiğim adam kollarımın arasındaydı ama kan revan içinde. İçeriden gelen sesle kendime gelir gibi oldum. Sesi önemsemedim. Deniz'i kaldırmam gerekiyordu. Kolunun altından tutup içeriye aldım. Kapıyı kapattım.
Sakin olmam gerekiyordu. Holdeki halının üzerine yatırdım onu, biliyorum pek insaflı değil ama halıyla çektim onu. Çünkü taşıyamazdım onun gibi kaslı kollarım, güçlü bedenim yoktu benim.
Aslının odasına çektim yavaşça. En güvenli saklayacağım yer burasıydı. Aslı biraz fazla kaprisli birisiydi. Annesiyle babası artık onu kendi haline bırakmıştı. Odasına giren çıkan olmazdı.
Sırtını yatağa yasladım. Daha sonra yatağa oturup kollarının altından zar zor yatağa çektim.
Bedensel gücüm onu buraya yatırmaya yetmişti ama ruhsal durumum da Deniz gibi kan revan içindeydi.
Denizin ne mırıldandığını anlamasamda Selimin yaptığını biliyordum.Yağmur olacak büyük kütleden ayrılıp bi sis bulutu olarak kalmış gibiyim. Yok olmak üzereyim. Belki yok oldum bunlarda cennete kendimi izlediğim sinevizyondur. Kendime cehennem yapmışım hayatımı..
Bu yaşadıklarımın neresine sıkışmış mutlu olduğum anlar?
Kafamdaki küçük adamları susturup Deniz için bişeyler düşünmeye başladım.
Aslının büyük kıyafetlerinden bişeyler buldum. Banyodan ecza dolabından bulduklarımla üzerindeki kanları temizledim. Anlaşılan burnu çok fazla kanamıştı.
Selimi düşünüyorum. Şimdi. Yaşadıklarımız bana acı mı veriyor yoksa yaralarıma ilaç mı oluyor bilmiyorum. Ama acı çekiyorum. Aklıma düşüyor ilk görüşüm onu.
Ufacık bir dokunuş olmuştu o sevdiğim adamın teninden. Ufacık. Hayallerimde ben onunla bir bütün oluyordum ona olan sevgi özlem duygularımı doyurmadı bu dokunuş.
Yan yana yürüdük benden geri kaldı. Biliyordum ben hızlı yürüyordum. "Acele etme. Hızlı gidiyorsun" dediğinde, "Sen yavaş yürüyorsun" dedim. Güldü.
Dudaklarının kenarından öpmek isteyeceğim kadar güzel güldü.
"Aynı ben ya." dedi. Sonrasında yine bişeyler söyledi ama duymadım. Beni kendisine katmıştı. Beni kendisinden bir parça saymıştı. Onun kaburga kemikleri arasında yaşlanmak isterken, beni bütün varlığına yerleştirdi ama haberi yoktu.
Gideceğimiz yeri bulamamıştım ama onun yanımda oluşu o yürürken habersiz beni her adımda kendşne yaklaştıran ses tonu..
Kadife bir gece gibiydi teni. Yumuşak. İçindeki sevginin, vicdanın tatlı tatlı yansımasıydı..
Oturunca çay söyledik. Haberi yoktu belki içimde uçuşan kelebeklerden. Gözlerinin arkasında kaybolmuştum. Solundan yürütmüştü beni sebebini soramadım. Bilmiyorum.
O güzel adamla iki yudumda kendini bulmak. Çayın rengiyle gözleri ahenkle dans ediyordu zihnimde.
Gitmesini istememiştim. Zaten onu yolcularken ağlayacaktım ama o şiire daha çok var.
İkinci çayı o istemedi ben istedim. Hayatımda ilk defa çayı yudumlarken ellerim titriyordu..
Boşuna içimden geçiyor bunlar. İçimdeki yangını anlatamıyorum.
Kızdı garson tepside bi kaç tane daha çay vardı. Ben çayımı aldım. Kız bu sefer ona dönüp sizde ister misiniz deyince elimi sıktım. Ama o görmedi. Nasıl kıskandığımı bilemez. Çayı ben demlemeliydim. Ona ellerimle vermeliydim. Bunu çaydan saymıyorum.
Oda habersiz varsa bi tane alayım dedi. Ondan ve kızdan habersiz az önce içimden o kıza ateş bile etmiştim.
Beraber otobüs bekledik. Beraber, beraber, beraber.
Acı duyuyorum burda. Acının sesini duyuyor, tadını alıyorum.
Bunları yaptık çok güzeldi diyemiyorum. Acıyı tanıyorum. Yaşıyorum. Artık yok. Gelmeyecek. Başka bir insanın kanını temizledim ama bu benim sevdipim adam değil. Bu benim yaralarımı kanatma iç güdümden doğan bir insan.
Yanıma oturdu ellerimiz kucağımızda. Birleşmedi. Elini gizlice sıkıp gözlerine bakıp hiç gülümsemedim. Başımı gövdem taşıdı omuzunu ben hiç eskitmedim.
Üzülmüşmüdür. Bilmiyorum. Oysa ben daha elinden tutup onu çarpışan arabalara götürecektim.
Gecenin bi vakti yanına mermere oturup dondurma yiyecektim.
Eve geldiğinde montunu almadan boynuna atlayıp dudaklarının ucuna bir buse konduracaktım.
Her gece kulağına şiirimi okuyacak şarkı söyleyecektim.
Ama gitti.
Ellerimi birbirine kenetlendim. Yalnızlığı duydum. Gece bağırıyordu bağrıma basacağım seni bu gece diye. Hasreti gördüm.
Gözlerine uzun uzun bakamadım. Hava karardı. Keşke kaybolsaydıkda yanımda çok kalsaydı.
Onun otobüse binişini izledim. Sonra gidişini. Gitti. Keşke gittiğini görmeseydim.
Koskoca şehrin oksijeni çok geliyor şimdilerde o yok diye. Nefes alamıyorum.
Her gelen gitti ama o gitmez sandımdı. İçimde kaldı ama o beden gitti. Artık asla uyurken göremem.
Beni kim doğuracak yeniden.
Ağlıyorum. Ama bahane bulmak zorundayım insanlar aptal. Anlatamıyorum. Bende ağlıyorum.
Vücudum titrerken seni sevdiğim çıkıyor ağzımdan nefretim değil.
(Bak sevgili senden başkası dökülmüyor.)
Tıkırtı duyduğum odaya ittim kendimi bir acı yetmiyor bana. Acımla seni taşıdığım gözlerimle ayakları yere değmeyen ölüyü gördüm.
Aslı kendini asmış.
Tıkırtı aslında tabureden gelmiş.
...(Hayatımda ölümsüzleştirmek istediğim anlar var. Yazıyla kalsın ben taşıyamıyorum.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S'ONSUZCA
Teen FictionSevgiliden uzak kızın gönlünden düşen sevda damlaları böyle anlatılabilirdi.