hissiyat

61 4 0
                                    

Yere düşen kalemlerin yankılanan sesiyle biraz daha odaklandığımda Peter ' ın Paul amcanın evinde gördüğüm fotoğrafı asılı duruyordu. Tekrardan elim fotoğrafa gittiğinde arkasını çevirdim. Peter 'ın kaybolduğu ve annem le babamın vefat ettiği tarih yazıyordu. Elimden düşen fotoğrafla birlikte birkaç adım gerileyerek yere çömeldim. Kaza yaptığımız gün tekrardan canlanmaya başlıyordu ellerimle kulaklarımı kapartıp gözlerimi sımsıkı yumdum sanki bedenim beni terk ediyordu daha fazla titremeye başladığım an annemle babamın kanlar içindeki halleri zihnime hucum ediyordu. Hayırr baba beni bırakma baba beni bırakma babaaaa hıçkırıklarım daha fazla arttığında artık kendimi durduramıyordum. İçimdeki tarifi imkansız acı daha fazla beni kendine çekiyordu boğazıma düğümlenen sözcükler canımı son damlasına kadar yakıyordu . Bir beden geçti diyerek kollarını omzuma sardığında daha fazla gözlerimi açık tutmaya dayanamayarak zihnim kendini kapalı kapılar ardına çekti. Uyandığımda yanımda duran su dolu bardağa uzandım suyu içeceğim sırada etrafa baktığımda revirde olduğumu fark ettim. Kapının arkasından gelen sesleri daha rahat duyabildiğim sırada şimdi nasıl diye gelen sesle dışarıda bekleyenin by Henry olduğunu anladım. Beyni acıya dayanamayarak kendini kapıyor yani çoğu zaman yaşadığı zor günleri hafızasından çıkarıyor. En ufak bir şekilde bile olanları hatırlamaya yetecek bir kanıt çıktığındaysada ilk seferki çektiği acıları daha fazla gelişen duygularından dolayı daha şiddetli bir şekilde çekiyor. Duyguları çok fazla yıprandığı için birkaç günlüğüne yaşadığı olayı hatırlamayacaktır. Belli belirsiz gözlerim dolduğunda biraz rahatlamak için etrafıma baktığımda sağ yanımda örtülü bir perde ve sol tarafta bozuk bir yatak vardı
Ani bir hareketle yatağımın kenarında bulunan perdenin aralanmasıyla birlikte sağ tarafıma döndüm. Teo perdeyi açtığı kolunu tekrardan kafasının altına koyarak bian için daha ne kadar uyuyabilirsin diye düşünmeye başlamıştım ki diyerek sözünü bitirdiğinde Gözlerim daha fazla açıldı paniklediğimden dolayı tekerlekli olan yatağın sallanmasıyla birlikte Teo son anda yatağı tutarak düşmemi engelledi oturma pozisyonu aldığında sarılı olan bacağını gözüme sokarcasına gösterdikten sonra antremanda by Robert ' ın biraz gazabına uğradım. İçeriye girmeden önce hemşire horultulardan rahatsız olabilirsin demişti ama onu dinlemeden içeri daldığım için şimdi ( eliyle kulaklarını işaret ederek ) komple bir bakım yaptırmam gerekiyor sanırım. Biraz daha ciddi bir şekilde Teo 'ya baktığımda tansiyonunun düştüğü için koridorda bayıldığını söylemişlerdi hızlı bir şekilde elini alnıma koyarak bence bu sefer( gülerek) çıkmışa benziyor dediğinde
ya! Diyerek alnımdaki elini çektim. Teo ' nun telefonunun çalmasıyla birlikte berjerin üzerindeki kapşonlusuna uzanarak giydi. Teo kapşonlusuna giydikten sonra yerdeki ayakkabılarının bağcıklarını açtığı sırada gidiyormusun diye sordum. Kafasını yerden kaldırıp bakışlarını bana doğru kısa bir süre için yönlendirerek birkaç saatliğine işim var deyip ayakkabıyı giyip bağcıklarını bağladıktan sonra büyük pencereye bakarak hemşireye görünmeden çıkaca..... Geri kalan kelimeleri duymamaya başlamıştım. Zihnim kontrolünü kaybediyormuş gibiydi yatağa yığılmamla birlikte çok az bir şekilde açık tuttuğum gözkapaklarım da daha fazla dayanamayarak kapandığında kendimi uyku zannettiğim düşüncenin kollarına bıraktım. Gözlerimi hafif hafif aralamaya başladığımda ay ışığı gözlerimi yakmaya başladı. Göz kapaklarımı tekrar kaparttıp açtığımda ay ışığının biraz daha gözlerime yaptığı etkisinin azalmasıyla birlikte kolumda hissettiğim acıyla gözlerim bileğime yakın bir mesafede takılı olan serumu ve iki tane iğne izine biraz takılı kaldıktan sonra kafamı ışığın içeriye dolduğu pencere tarafına doğru hareket ettirmeye çalıştım. Hastanenin kokusu daha çok ciğerlerime dolduğunda gözlerim ikili koltuğun üzerinde kıvrılmış bir şekilde uyuyor olan Teo ' ya kaydı bir eli yastığın altında bir elide üstündeydi loş ışık sırtına doğru vurduğu için karanlıkta kalan yüzüne biraz daha bakıp. Yatağın içerisinde dönerek olanları anlamaya çalışıyordum. Son birkaç gündür yaşadıklarıma hiçbir mana veremeyerek yataktan doğrulup lavaboya girdim. Aynaya vuran yansımamı gördüğümde elimi istemsiz bir şekilde daha soluk görünen yüzüme karşı tam bir zıtlıktaki capcanlı ve parıl parıl olan koyu yeşil mi elamı tam anlam veremediğim gözlerimin çevresinde biraz gezdirdikten sonra gözlerimi kısa bir süre kapatıp dinlendirdim elim musluğa gittiğinde diğer elimide uzatıp gelen su avuçlarından taşmaya başladığında elimi musluktan çekip yüzümü yıkayıp birazda boyun çevremi ıslattım. Birkaç tane kağıt havlu alıp ellerimi ve yüzümü kuruladım. Lavabodan çıktığımda tekrardan yatağa geçmeden Teo ' nun açılmış olan battaniyesini ayak kısmından biraz daha gövdesine çekip sırtına yaklaştırdığımda Teo ' nun kapşonlusu üzerinde olmadığı için elim sabah gördüğüm ve tişörten fafifçe bir şekilde belirli olan döğmesine istemsiz bir şekilde yaklaşmaya başladığında ilk duyduğuma oranla daha hoş gelmeye başlayan kuş sesleri ve hafif rüzgar bedenimi sarmaya başlamıştı. Elim Teo ' nun boynuna değmesine ramak kalmışken beynim hala dövmeye dokunmamam ve tüm bunların hayal ürünü olduğunu savunuyordu. Elim hafif bir şekilde dövmenin üzerini kaplamaya başladığı an taş zeminin hissettirdiği soğukluk la birlikte yerden doğrulduğumda taş duvarların ve zeminin kapladığı içerisi bomboş olan odaya göz gezdirip kapı yada pencereye benzer bişeyler aramaya başladım. Tam arkamda bulunan kapıya doğru koşarak kimse varmı diye bağırmaya başladım kapıya birkaç kere vurduktan sonra açılmayan kapıyla birlikte yere doğru çömeldiğimde kapı büyük bir gürültüyle açılmaya başladı. Biraz kapıya bakmakla birlikte şaşkınlığını sonverip tekrardan kapanmaya başlayan kapıdan dışarı çıkarak taş duvarların kapladığı uçsuz bucaksız gibi görünen koridorda koşmaya başladım kimse varmı sesimi duyan kimse varmı Paul amca , Teo ağlamam arttığında baba diye sayıklamaya başladım içeriye ışığın düştüğünü farkettiğimde sonunda bir pencere bulduğum için daha hızlı bir şekilde koşarak pencereye yaklaştım. Pencerede yansımamı  gördüğümde o an üzerimdeki mor kabarık elbise ve daha fazla bukle bukle olmuş saçlarımın bir kısmı yüzüme düşüyordu rüzgar esintisiyle birlikte dışarıya baktığımda ağaçlardanbaşka hiçbirşey görünmüyordu. Arkamdaki kapının büyük bir şiddetle aralanmasıyla birlikte gözlerimi girişinde büyük bir halının uzandığı odaya çevirdiğimde duvarı boydan boya kaplayan portrelere doğru yaklaştım . Çoğunlukla sarışın yaşlı adamların portrelerinin arasından sırayla geçtiğimde içimdeki hisle birlikte en sondaki portrelere doğru yürümeye başladım sarı kıvırcık saçları ve benimkine benzer yeşillikte gözleri olan 30- 35 beş yaşları arasındaki adamın kucağındaki hafif dalgalı açık sarı saçlı çocuğun yüzüne bakacağım sıra sert bir şekilde şekilde esen rüzgarla bütün görüntüler kaybolmaya başladı.

MİRANDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin