Bölüm şarkısı: G Dragon Who YouW.T.F.W.T.F.W.T.F
"Tanrım, Kyungsoo onu rahat bırak."
Sehun'un yeni ergenlikteymişcesine çıkan sesini duyduğunda bütün o şanssızlıklarına, hurafelere, nazarlara ve en önemlisi kapıyı kilitlemediği için kendi akılsız kafasına küfür ettikten sonra Kai'nin üzerinden doğrulup deri ceketini çıkardı. Daha sonra onun çıplak göğsünü kapatıp iki elini de yumruk yaptı. Sert adımları büyük ve nerdeyse boş tamirhanenin duvarlarında yankı yaparken Sehun yaptığı müdahaleye pişman olup çoktan geri geri gitmeye başlamıştı bile.
"Bak Kyungsoo öz-özür dilerim ama onu sıkıştırdığını falan düşünmüştüm."
Sehun kendisini savunmaya geçince Kyungsoo daha da sinirlenip adımlarını hızlandırdı. Şu an sinirlerini konuşarak yumuşatamazdı. İçinde ki öfke henüz evcilleştirilmemiş at misali öfkeyle tepiniyordu. Sonunda onun yanına vardığında sarışın olanı yakasından tutup çıkış kapısının hemen yanında ki duvara sıkıştırdı.
"Sehun biliyor musun aptalsın"
Kyungsoo dişlerini sıkarak söylediğinde Sehun ayaklarının üzerinde yükselip yüzünü, gelebilecek her hangi bir darbeden korumaya çalıştı. Çünkü bu bakış ve bu ses tonu 'senin yüzünü dağıtacağım' demek oluyordu ki Sehun güzel yüzüne veda etmek için çok gençti ve henüz bir sevgilisi bile yoktu.
"Beni eğer hemen şimdi bırakırsan ayaklarımı popoma vura vura buradan uzaklaşacağım ve söz veriyorum ardıma bile bakmayacağım."
Kyungsoo Sehun'un kararlı ses tonunu duyduğunda aslında onu bırakmak istemiyordu ama arkasında onu yarı çıplak bir şekilde bekleyen Kai'yi düşündüğünde şu an için bedenini onunla yormasının saçma olacağına kanaat getirdi hemde daha fazla yorulmasını sağlayacak çok daha güzel şeyler varken. Ellerini Sehun'un yakasından çekip orada toz varmış gibi parmaklarıyla küçük bir işaret yaptıktan sonra yüzüne tatlı bir tebessüm yerleştirdi.
Sehun içinden 'şimdi sıçtım' gibi bir çok cümle hazinesi geçirirken Kyungsoo sarışın gençten uzaklaşıp işaret parmağıyla açık olan kapıyı gösterdi.
"Üç saniyen va-."
Kyungsoo daha cümlesini tamamen bitirmemişti ki Sehun sözüne sadık kalıp daha birinci saniye de hatta sıfırıncı saniye diye bir şey varmı bilmiyorum ama adını bilemediğim bir salise de dünyanın en hızlı koşucusunu aratmayacak şekilde oradan uzaklaşmıştı. Kyungsoo onun ardından bakarken akın akın gelen kahkahalarını bastırıp büyük demir kapıyı kapattıktan sonra onu kilitlendiğine emin olup yüzüne yerleştirdiği sert ifade ile Kai'ye doğru ilerledi.
İşin ilginç tarafı şuydu ki Kai ne yapması gerektiğini bilmediği için halen daha aynı pozisyon da duruyordu ve şu yüzünde bulunan ben acıların çocuğuyum ifadesi de bugün bilmem kaçıncı kez Kyungsoo'nun sinirlenmesine neden olmuştu. Ama kararlıydı bugün Kai'nin o güzel poposun da bir delik açmadan onu buradan göndermeyecekti.
"S-sorun ne Kai?"
Ellerini beline koyarak sorduğunda Kai alt dudağını ısırıp doğrulmaya çalıştı ama sırtına giren kramptan dolayı haraket ettikçe vücuduna yayılan acı buna engel olmuştu.
"Galiba sırtım tutuldu Kyungsoo"
"Ama bu durum beni engelleyemez biliyorsun değil mi?"
Kai tedirgin bir şekilde başını salladığında Kyungsoo onun hemen arka tarafında gördüğü motor yağı şişesini koltuk altına sıkıştırıp Kai'yi kucağına aldıktan sonra içerde bulunan odaya girdi. Esmer olanı ikili koltuğa yüzüstü uzattığında ise şu an dünya da üçüncü dünya savaşı çıksa da Japonya'ya ikinci hiroşima bombası atılsa da umurunda olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
W.T.F(DoKai) BİTTİ
FanfictionKim demiş kısa boylu adamlardan Seme olmaz diye. D.O Kyungsoo motorsikletini inlettiği gibi pekala Kim Jongin'i de inletebilirdi.