Bölüm şarkısı: K. Will ColdW.T.F.W.T.F.W.T.F
Zorlu geçen üç günün sonunda Kai hastahaneden taburcu olurken, eski neşeli yerini bariz bir endişe ve hayal kırıklığına bırakmıştı. Değişen tavırlarının yanında bir de o geceye dair hiçbir şey hatırlamaması Kyungsoo'yu çileden çıkaran başka bir husustu. Doktor geçirdiği travmadan dolayı böyle birşey yaşadığını iddia ederken Kyungsoo nedense onun herşeyi hatırlayıp sadece hatırlamıyormuş gibi yaptığı kanısına varmaktan kendini alamıyordu. Kai farklıydı ve bu durum ister istemez onu sinirlendiriyordu.
Eski neşeli sarsak tavırlı Kai gitmiş nerdeyse hiç konuşmayan her an ağlayacakmış gibi duran bir Kai gelmişti. Sorun her neyse Kyungsoo bunu çözmek için uğraşacaktı. Ama Kai'ye bunu yapan adam her kimse artık ona olan siniri mikroskobik canlılar tarafından bile görülebilecek boyuttaydı.
"Ona bunu ödeteceğim."
Fark etmeden sesli bir şekilde söylediğinde esmer adam aslında izlemediği televizyondan gözlerini ayırıp bakışlarıyla orta sehpanın üzerinde bulunan meyve tabağını parçalamaya çalışan adama döndürdü. Kyungsoo'nun her zaman için birşeyler sakladığı belli olan yüz ifadesi şu son birkaç gün de niyetini bariz bir şekilde sergilemekten kaçınmıyordu. Bu durum ise Kai'yi korkutan yegane şeylerden biriydi. Çünkü zaten sert mizacı olan Kyungsoo, Kai'nin yaşadıklarından sonra her an patlamaya hazır bir bombaya dönüşmüştü. Evde duyulan en küçük çıtırtı da bile harakete geçip sanki Kai'ye bunu yapan adam evlerine kadar gelecekmiş gibi yumruklarını her an hazır ve nazır tutuyordu. Gerçi o adam Kyungsoo'nun yanıbaşındaydı ya neyse.
"Nasıl unutursun aklım almıyor Kai. Bazen düşünmekten deli olacağımı hissediyorum. Sana bunu yapıyorlar ve ben onların cezasını veremiyorum. Çünkü hatırlamadığını iddia edip duruyorsun."
Kyungsoo nerdeyse bağırmaya yakın bir ses tonuyla söylediğinde Kai oturduğu rahatsız koltukta daha rahat bir pozisyon alarak bacak bacak üstüne attı. Gözleri Kyungsoo'nun ciddiyetle parıldayan gözlerini bulduğunda ise birşeyler belli etmemek için tanrıya yalvarmaktan kendini alamadı. O gözlerde kin ve öfke ben buradayım diye bağırırken Kai'nin bu kadar sakin kalmış olabilmesi bile bir şanstı.
"Bak Kyungsoo, kaç kere aynı konuyu konuştuk bilmiyorum ama sana söyledim hatırlamıyorum."
"O zaman ben niye öyle hissetmiyorum Kai? Neden içimden bir his hatırladığını düşünmekten kendini alamıyor. Canım yanıyor anlamıyor musun? Canının nasıl yandığını düşündüğüm de canım yanıyor."
Kai, Kyungsoo'nun ne kadar güçlü bir adam olduğunu bilmese o an için kısa boylu adamın gözlerinin dolduğuna yemin edebilirdi. Ama Kai biliyordu. Kyungsoo'nun içten içe nasıl bir insan olduğunu sevdiklerini kaybettiğinde neler yaşadığını biliyordu. Sehun'un ihanetini öğrendiğinde güçlü görüntüsü altında yatan çocuğun öleceğini biliyordu ve Kai'nin en son isteyeceği şey bile değildi o çocuğu kaybetmek.
"Kyungsoo artık kapatsak bu konuyu. Ben seni çok özledim."
Kai artık gözyaşlarına hakim olamayıp söylediğinde Kyungsoo onun gözyaşları ile içinin buzlarının eridiğini hissetti. Kai bu kadar mahsun dururken hangi cani onun canını bu denli yakmaya tenezzül edebilmişdi ki?
"Gel hadi buraya"
Esmer olan Kyungsoo'nun kollarını açıp kendisine doğru samimiyetle gülümsediğini gördüğünde oturduğu koltuktan kalkıp gözlerini ince badisinin kollarına silmeyi ihmal etmeyerek Kyungsoo'nun kucağına oturdu. Sevgilisinin derin ve kendisine has kokusunu onun güvenli kollarının arasında hissetmek ise dünyalara bedel denilen o duygunun aynadan yansıyan görüntüsü gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
W.T.F(DoKai) BİTTİ
FanfictionKim demiş kısa boylu adamlardan Seme olmaz diye. D.O Kyungsoo motorsikletini inlettiği gibi pekala Kim Jongin'i de inletebilirdi.