Yalan ve gerçek ince bir çizgide saklı. Onu görebilmek ise sandığımızdan çok daha zor. Güvenmek mi temeli? Ya da tanımak? Tanıdığım her insana inanıyor muyum? İnanmıyorum tabiki ama onun doğruyu söylemediğini bildiğim için inanmıyorum. Ya şimdi?
Ben bu ince çizgide doğru olan tarafı nasıl seçebilirim ki? İkisinden biri yalan söylüyor ama kim bilmiyorum. Aslında bu soruyu sorduğum için kızıyorum da kendime. Ahter yalan söylemiyordur diyorum ama Göğen neden yalan söylesin ki? Böyle birşeyi neden yapsın?
Mahzendeyken çıkarttığım tişört yüzünden çıplak olan tenimden tutunmaya çekinerek bana yaslanan Ahter'in gözlerine tekrar baktım. Orada yalana dair tek bir iz yoktu.
"İyi misin? " diye sordum onu sıkıca tutarken.
Derin derin nefes alırken fısıltı halinde " İyiyim. " dedi.
Yanımıza gelen Göğen'e bakarken tekrar kolumdan tutup dengesini sağlamaya çalıştı.
"Yardım edebileceğim birşey var mı? " dedi gözleri Ahter'in üzerinde.
"Yok Göğen, sağ ol. " dedim.
Ahter iyi görünmüyordu. "İyi misin? " dedim tekrar emin olmak için. Bu kez cevap vermek yerine beni gözleriyle onayladı. "Babamın yanında durana kadar dayan olur mu? Seni bu halde oraya götürmek istemiyorum ama buna mecburuz. "
"Dayanabilirim, sanırım." dedi yüzünde hafif bir gülümsemeyle.
"Bana bahsettiğin Ahter bu muydu? "
"Evet Göğen bu , üstelik o seni tanıdığını söyledi. "
"Ben..."
"Akay kardeşim , o öldü..."
"Ahter ben...ben Özür dilerim. Basın sağ olsun. Böyle birşeyi sana hatırlatmak istemedim. Bilmiyordum. "
Gözünden aşağı süzülen bir damla yaşı elimle silip onu tekrar tuttum. Dengesini kaybetmesinden ya da başının dönmesinden korkuyordum. Birde o bu haldeyken gerizekalılık yapıp ona ölen kardeşini hatırlatmıştım. Tam bir malsın Akay! Kız yeni geldi gruba nasıl tanısın ki buradan birini? Kendime kızarken Ahter'i ayakta beklettiğimi fark ettim.
"Ahter gel böyle tutun bana , gidelim hadi babamın yanına. Daha fazla ayakta bekleme. "
"Babanı girişin ilerisindeki büyük yerde gördüm. Birkaç masa ve koltuk olan yer hani."
"Odasında olması gerekiyordu aslında ama herneyse sağ ol Göğen. "
Ahter'i Göğen'in bahsettiği yere doğru yönlendirdim. Onu bu halde görmek... Tuhaf ya da...Doğru sözcük... Kötü , evet kötü hissettiriyordu. Derin'e olan öfkem onu böyle gördükçe artıyordu. Hala anlam veremiyordum böyle birşey yapmasına. İlk başta Ahter'i o odaya kilitlemiş sonra da aşağı indiğini babama söylemişti. Derdi neydi bilmiyorum ama bunun bir bedeli olmalıydı. Ne gibi bir bedel doğrusu bilmiyorum. Belki de önce sebebini öğrenmeliyim. Bunu yaparken birşey düşünmüş olmalı. Ben olmadığım bir an da Ahter'le aralarında birşey geçmiş olabilir mi? Eğer geçmişse kötü olduğu apaçık ortada. Ne kadar kötü olursa olsun yaptığı şeyi anlamlandıramıyordum.
Karşımda babamı ve Derin'i görünce Ahter'i bırakmadan yanlarına yürüdüm. Birşeyler konuşuyorlardı. Babamın kaşları hafif çatılmıştı. Bizim geldiğimizi farkettiklerinde sustular. Aralarında her ne konuşuyorlarsa bizim bilmemizi sanırım istemiyorlardı.
"Geldiniz demek."
"Seni dinliyoruz baba. "
"Dinleyecek birşey yok. Bu kadar çabuk ayrılacağımızı düşünmezdim doğrusu Ahter! Ama merak etme aşağı seni ziyarete mutlaka gelirim. " Ahter'in koluna uzandığında ona engel olup Ahter'i arkama aldım.