Şimdi sizlere bir kaç küçük uyarı yapmalıyım.
*önceki kitabı okuyanlar bilir, okumadıysanızda ben söyleyeyim, ana karakter tam bir psikopat. başına gelen bazı olaylar yüzünden böyle psikopat oluyor, orasını ilerledikçe göreceksiniz zaten.
*ikincisi Selin'in annesi de psikopat. Annemi biraz psikopatlaştırmam gerek ama çok zor olmaz. Annem italyandır ve sinirli olmak genlerinde var.
*her bölümün sonunda neyin gerçek neyin kurgu olduğuyla ilgili not düşmeye çalışırım, ama kafanıza takılan olursa sizde özelden ya da yorumdan sorabilirsiniz. Mutlaka cevaplarım.
Hazır mısınız?
Öyleyse başlıyoruz.
Bunu hep söylemek istemişimdir:
Bu hikaye, gerçek olaylardan esinlenerek kaleme alınmıştır.
*
SELİN KARASU
Her şey o lanet yaz kampıyla başladı. Liseye geçeceğim yaz, annem tarafından zorla kampa gönderilmiştim. İspanyolcamı geliştirmek için.
Havaalanına geldiğimde kendimi yalnız hissediyordum. Neredeyse herkes gelmişti ama yalnızdım işte. Kimse beni görmezdi. Kimse beni duymazdı. Kimse beni önemsemezdi.
Grup lideri toplanmamızı söyledi ve tek tek uçak biletlerimiz dağıtıldı. Beraber oturacak arkadaşım olmadığı için beni rastgele bir yere oturtmuşlardı.
Harika.
Yavaşca uçağın dar koridorunda ilerlerken Yeşim'e çarptım. Yeşim, okulun en çok ilgi gören kızlarından biri olan Hale'nın çantacısı, daha doğrusu yancısıydı.
"Önünüde mi görmüyorsun artık gerizekalı?"
Hiçbirşey demedim ve yerime oturdum. Yanımda kimin oturacağını merak ediyordum.
Birkaç dakika sonra Hale ve turuncu saçlı sevgilisi Emre'yi oturduğum yere ilerlerken gördüm. Hale koltuk mesafesinin darlığından yakınarak yanıma oturduğunda, düsündüğüm şeyden emindim. Hale'yle oturacaktım.
Yolculuk boyunca hiç ses çıkarmamaya özen gösterdim. Fakat yanımda oturan çifte bakmadan da edemiyordum. Hale, ara sıra sevgilisinin boynunu öpüyor, parfümüne iltifat ediyor, Emre'yse aynı şekilde karşılık veriyordu. Nasıl bu kadar rahat olabiliyorlardı?
Uçuşün ortalarına doğru hostes yanımıza gelip bize bir şey isteyip istemediğimizi sordu. Su istedim. Hostes şişeyi bana uzattı, ardından fiyatını söyledi. Cebimi karıştırdıktan sonra bulabildiğim tek kağıt parçasını çıkardım. 100 lira. Sikeyim.
"Hayır istemiyorum. Kalsın."
Hale elimdeki paraya baktı. Ardından Emre'nin kucağındaki çantadan cüzdanını çıkardı ve içindeki bozukluklarla suyun parasını ödedi. Kendi için aldığını sanırken bana uzatması beni oldukça şaşırtmıştı.
"Teşekkür ederim. Kampa gidince sana parasını verebilirim."
"hayır." elini salladı. " lafı olmaz."
Minnetle başımı sallayarak Hale'nin bacağında duran Emre'nin eline baktım. Hale'nin suratını kendine yavaşça döndürdükten sonra sadece benim görebileceğim şekilde onu öperken eli daha da ilerledi. Tanrım...
Bakmayı kes Selin. İstedikleri haltı yiyebilirler.
*
2 hafta sonra...
İşte bana iyilik yapan kız...
tüm kampın önünde hıçkırarak ağlarken Hale ve grubunun kahkahaları kulaklarımı çınlatıyordu. Nasıl olmuştu bu? Ben kötü hiçbirşey yapmamışken insanlar nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu? Üstelik hiç tanımadıkları birine karşı.
O gece disko gecesiydi. Veda partisi yapılacaktı. Aslında hiç gitmek istemiyordum fakat danışman hocam bana katılımın zorunlu olduğunu söylemisti.
Bütün gece isteksiz bir şekilde oturdum. Yüzünü tam seçemediğim bir çocuk yanıma yaklaşana kadar.
"Hi."
Aynı şekilde cevap verebilecek kadar İngilizdim neyseki( annem ingilizdi).
"Hi."
İlgilenmediğimi görünce yakınlaşarak üsteledi. Benden büyük gözüküyordu.
"What's your name? Are you coming from England? You look like English."
Çocuğun aksanı bana tanıdık geldi.
"Annem İngiliz. Bastan türkçe konuşabilirdin, anlardım."
Çocuk bir kahkaha patlattı. İngilice konuşmasının sebebi partide yaklaşık 8 milletten insan olması olabilirdi.
Gamzeleri olduğunu fark ettim.
"Hiç türk tipi yok ki sende."
Bende güldüm.
"evet öyle derler."
"dans etmek ister misin?"
Aslında hayır diyecektim fakat elimden tutarak beni kaldırdı. Artik çok geçti.
Bir kaç dakika dans etmemize rağmen Yeşim'in gözünü üzerimde hissedebiliyordum. Tanrım...
*
Ertesi gün kapmta herkes bana bakıyor, ve birşey fısılfaşıyordu. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
İçimden dalga geçerek güldüm. İşte bir dans insanı popüler yapmaya yetiyor Selin.
Ufak tefek bir kız yanıma yaklastı.
"sana bir şey sorabilir miyim?"
Evet anlamında başımı salladım.
"otursana."
"hayır, senle oturamam. Yani sakın yanlış anlama bu kişisel değilz. Sadece seninle oturursam beni de öyle sanarlar."
"nasıl? Ne soracaksın sen? Geveleme."
"nasıl hissettiriyor? Yani canın çok yandı mı?"
Ne dediğini anlamamıştım.
"ne çok acıtıyor mu?"
"şey işte, anlasana."
Kız utanmışa benziyordu.
"Yani dün geceyi diyorum. Dünki çocukla yaptığınızı herkes biliyor v sen sadece 14 yaşındasın! Üstüne üstlük bekaretini Yesimin hoşlandığı çocuğa vermişsin! Yesimin suratını görmek için neleri vermezdim. Peki gözetmenlere yakalanmamayı nasıl başardınız? Yakalanmadığınıza göre çok sessiz olmalısınız."
Gözlerimin sulandığını hissettim.nasıl?
Ayağa kalktım ve hızlı adımlarla bahçeye ilerledim.
Bahcenin ortasında büyük 2 grup vardı. Biri rusların, biriyse... Ahh. Hale'ler.
Beni fark etmemelerini diledim fakat Yeşim'in cırtlak sesiyle arkamı dönmek zorunda kaldım.
En az 10-15 kişi vardı.
"Kendinden büyüklerle takılırsan, olucağın tek şey bu işte. Fahişe."
Artık hıçkırmaya başlamıştımZ. Hale beni savunmak yerine sadece izliyordu.
Diğer bir grup üyesi Sena konuşmaya dahil oldu.
"Ama senin orospu olduğun başından belliydi. Bir insan kendi için mi her gün mini etek giyer?"
Sena'nın eteğine baktım. Benimkinden çok daha kısaydı. Ama kimsenin umrunda değildi. Çünkü o savunmasız degildi.
"Artık iyice alışmış arkadaşlar. İnkar bile etmiyor. Peki bu gece benim odama gelir misin? Parası neyse vereceğim. Gerçi senin babanda zengin, para için değil zevk için gel o zaman." konuşan Sena'nın ikizi ardaydı.
Ve işte o lanet kahkalar... Dakilarca... Orada öylece durmuş, hıçkırarak o kahkaları izliyordum. İşte o an benim için iyi olduğunu düşündüğüm yanliş kararı verdim. Hayatım böyle mi devam edecekti? Bir hiç olarak? Üstelik şimdi de yeni bir lakabım vardı. Orospu...
*
Burada yazdıklarımın tamamı başımdan geçti. Sadece isimleri değiştirdim. Dedikodunun nasıl yayıldığını bilmiyorum, ya da neden insanların inandığını. Tahminim buradaki değistirilmiş adıyla Yeşim'in yapmış olabileceği.
Yani bu bir amerikan filminde olsa, çokta önemsemeyiz. Ama simdi düşünün. Amerikan standartlarına göre degil. Kendi okulunuzu düşünün. Ve başınıza böyle bir olay geldiğini...
İnanmayanlarınız olacaksa baştan okumamalarını tavsiye ederim. Çünkü burada içimi döküyorum ve onların yorumlarıyla uğraşamam.
Bu bölümü yazarken gözlerim sulanmadı diyemem. O günlerim geldi aklıma.
Bir de not düşmeliyim, Hale'ler bizden bir yaş büyükler. O zaman lise 2'ye geçiyorlardı.
Neyse.
Umarım beğenmişsinizdir. Günlüğümü toparlayabildiğim kadar toparladım bugün.
Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin, çünkü onlara göre devam edip etmiceğime karar vericem.
Hepnizi öpüyorum!
(+30 vote'a yenisi gelir)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POPÜLER ve KALTAK
Teen FictionÖncelikle bu ara kitabın gerçek olayları konu aldığını belirtmeliyim. Ruhsuz ve Kaltak'ın ara kitabıdır fakat okumamış olsanızda anlarsınız. Çünkü bağımsızdır aynı zamanda. Bu kitapta size yaşadıklarımı anlatacağım. İster inanın ister inanmayın. Sel...