Bayılmamla beraber beni revire kaldırmıslar. İki ders boyunca orada yattıktan sonra servislede eve gönderdiler. Nedenini bilmiyordum. Belki de uzun süre kilomu korumak için birşey yemememden kaynaklanıyordu. Bilemezdim.
Canım sıkılıyordu. Her eve gelişimde sıkılırdı. Bu yüzden Derin in öve öve bitiremedigi cocugun twitterına girdim. 5.009 takipci. Fena degil.
Tek tek resimlerine baktım. Hafif sarıya calan sacları, soguk mavi gözleri, oldukcada bicimli yüz hatları... Bir Türk icin fazla iyi oldugunu düsünürken bilgilerinden annesinin rus oldugunu gördüm. Tabii ya. Doğru tahmin.
En son tweetine baktım. Midpoint'te check-in yapmıstı. Yürürsem 20 dakikada gidebilirdim. Belkide o kalkmadan yakalayabilirdim.
Hızlıca üzerime yanlardan dantelli sütyen askım gözüken siyah bir bluz ve acık mavi yırtık bir kot giydim. Tamam. Bu olmustu. Hayır, sürtük gibi falan gözükmüyorum. Muhafazakar bir aileden geliyor gibide gözükmüyorum. Ee daha iyisi can sağlığı diyerek evden çıktım.
*
Midpointe girdigimde gözlerim cocugu aradı. Bir türlü bulamayınca hayal kırıklıgına ugramıs bir sekilde herhangi bir masaya oturdum. Neyse. Cokta önemli degildi. Zaten babamla bulusacaktım. Onu arar, midpointe gelmesi gerektigini söyler ve o iside aradan cıkarmıs olurdum. Babamın eger fazla arkadası olsaydı, sıkıcı konusmalarıyla Hitler'den bile daha fazla insan öldürebilecegini biliyordum. Üstelik buna her hafta katlanıyordum. Sürekli midpointe gelir, sıradan sohbetimizi eder, bir sufle söyleyip paylastıktan sonrada o haftalık iskencemi doldurmus olurduk.
Babamı aramadan önce tuvalete gitmeye karar verdim. Garson siparisi almaya henüz gelmedigi icin ayaklandım. Neyseki tuvalet restorantın icindeydi.
Dalgın bir sekilde telefonuma gelen mesajları kontrol ederken birine carptım. Tuvaletin girisinin önünde.
Kafamı kaldırdıgımda heyecandan tek kelime bile edemedim.
O cocuk.
Bana dikkatlice baktı. Sonra kaslarını catıp,
"seni bi' yerden çıkaracağım sanki. Cagla, sen misin?"
Hayır anlamında basımı salladım.
" Ben seni cıkaramadım ama."
Uf hayır. Öyle dememem gerekiyordu.
"tamam neyse bosver."
Cocuk arkasına bakmadan döndü ve 40'lı yaslarda bir adamın yanına oturdu. Pic.
Sen ne bekliyordun ki Selin? Cagır su lanet babanı.
*
babam kapıdan girdiginde merhaba demek icin ayaklandım. Fakat babam benden yöne bakmadı bile. Suratında kocaman bir gülümsemeyle arka masalardan birine dogru ilerliyordu. Pesinden gittim. Durdugunda hangi masa oldugunu hala anlamamıs bir sekilde bende durdum. Olamaz.
"Napıyorsun Yavuz? Görüsmeyeli ne kadar uzun zaman olmus. Kac yılında görüstük en son?"
"valla bende hatırlamıyorum devrem. O kadar uzun zaman olduki."
"siz buraya tasındınız mı ki tamamen?"
"sayılır. Oğlum ve esim Katya tabii benden önce tasındı. Bende isleri toparlayıp geldim."
"insan bir haber verir."
"telefonunu degistirmissin sanırım. Sana ulasamadım."
"peki o zaman. Bahaneni kabul ediyorum."
"ee otursanıza, neden ayakta dikiliyorsunuz?"
Babamın arkadasının yanına oturmasıyla bende kendini begenmis ve muhtemelen beni hala cagla sanan cocugun yanına oturmak zorunda kaldım. Zaten beni yine önemsemeyecekti.
"bende seni nerden tanıyorum diyordum.Bak babamın arkadaşının cocugu cıktın."
"evet." ona bakmamaya gayret ettim. Özellikle gamzelerine.
"ee adın falan yok mu senin?"
"var." hala bakmıyordum.
"söylesende hani sana seslenirken falan kolaylık olsa benim için."
"Selin."
"memnun oldum Selin. Madem sordun bende söyleyeyim. Erkan."adını zaten biliyorum beyinsiz pezevenk. Tabiki böyle söylemedim.
"bende memnun oldum."
"hangi okula gidiyorsun?"
Aynı okula gittigimizi söylemek yerine direk okulun adını söyledim.
"bende o okula gidiyorum. Niye seni hic görmedim?"
"ya denk gelmemissindir ya da gözlük alman gerekiyordur."
Güldü. Siktigimin gamzeleri.
"telefon numaranı vermek ister misin?"
EVET!
"Bilmem. Bunu neden yapacakmısım?"
"cünkü ben cok iyi bir insanım."
"hadi ya. Ama tanımadıgım insanlara vermiyorum maalesef."
"ne vermiyorsun?"
"off. Numara iste. Tüm erkekler mi aynı?"
"veriver iste. Tanısırız. Bak test edildi.Fazla naz yapan kızlar erkekleri deli eder."
Katıksız manyak.
"ol o zaman."
Elime bir kalem tutusturarak numarayı yazmam icin kolunu uzattı.Bunların benim basıma geldiğine inanamıyordum. Bu... Kelimlerle anlatılamazdı. Aslında en basından beri istedigim seyi yaparak numarayi koluna yazdım. Aynı zamanda babama binlerce kez tesekkur ediyordum.
*
bunlarda gercek. Babası babamın lise arkadasıymıs. gerci ben midpointe babamı gormek icin gitmistim. O yuzden karsilasmistik. Ama biraz farkli anlattim ayni olaylari. Neyse. Uzun bir bolum oldu. Umarim sevmissinizdir.
Hepinizi opuyorum!
(+60 vote'a yenisi gelir)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POPÜLER ve KALTAK
Teen FictionÖncelikle bu ara kitabın gerçek olayları konu aldığını belirtmeliyim. Ruhsuz ve Kaltak'ın ara kitabıdır fakat okumamış olsanızda anlarsınız. Çünkü bağımsızdır aynı zamanda. Bu kitapta size yaşadıklarımı anlatacağım. İster inanın ister inanmayın. Sel...