O da ne ?!

61 6 0
                                    

Ağacın arkasından geçen gölge bizi ürkütmüştü. Sonra oradakinin sadece küçük bir köpek olduğunu gördüğümde bütün korkum yok oldu. Fakat köpeğin boynunda Derya'nın bilekliği vardı. Nasıl ? Bu olamaz. Köpek bir anda arkasını dönüp gitmeye başladı. Bir bana bir Arda'ya bir de yola bakıp duruyordu. Daha sonra arkasından gitmeye karar verdim. Derya bize bi işaret yollamıştı belli ki. Ates içgüdüleri ise yaramış mıydı yoksa ? Hemen köpeğin gittiği tarafa doğru gitmeye başladım. Arda da topallayarak hemen arkamdaydı. Ne yaptığımı bilmiyordu. Bilmeyecekti. Güvenemiyordum aslında ona tam olarak. O iyi biri değildi. Sadece köpeği takip ediyordum. Mağara gibi bir yere gelmiştik ama yeşillik fazlaydı. Bir anda yerde kesilmiş bir toka parçası buldum. İlerde bir tane daha vardı. Derya işimizi kolaylaştırmıştı. Bu tehlikeliydi. Hem yardım çağırmak zorundaydık hem de içeri girmek. Arda'ya dönüp:
-Sen gidip yardım çağırmalısın. Ben içeri giricem tehlikeli olabilir.
-Ama se...
-Sakın devam etme ve git yardım çağır gel. Eğer yardım etmek istiyorsan bunu yap. O zaman sana gerçekten güvenirim.
-Başka şansım yok sanırım.
-Acele etmelisin. Ortalık çok karanlık olmaya başladı.
Gitti ve ben de içeri doğru yürümeye başladım. Ne olur ne olmaz diye elime sağlam bir odun aldım. Tam köşede duruyordu. Yolun devamına gittiğimdeyse...
Aman tanrım bu da ne ?!
Esra duvara bağlanmış, Derya da yerde baygın yatıyor. Tam bir adım atacaktım ki içerden at kuyruklu, siyah, dar, mini bir elbisenin içinde, her zaman masum ayaklarına yatan şeytan kızımız Miranda duruyordu. Geri çekildim. Onları izledim. Derya ayılmaya başlıyordu ki sayıkladı. Sonra Miranda bir anda " Kes sesini sevimsiz şey, o aptal arkadaşlarınız sizi bulmaya çalışırken sizin işiniz bitmiş olacak. Güçleriniz olmadan napacaksınız bilmiyorum ama en azından burada susuzluktan geberirsiniz" Sözleri canımı yakmıştı. Ucube... onlarla bu şekilde konuşamazdı. İzin veremezdim ama bunları tek başına yapamazdı. Ama bir dakika orda mor şekilde parlayan bir asa vardı. Gözlerini ondan ayırmıyordu. Bir dikkatsizliğine getirip onu almalıyım. Birden Derya ayağa kalkmaya çalışınca ona küstahça vurdu. Dayanamayıp içeri atladım. İstediğim tek şey onu etkisiz hale getirmekti. Yerinden bile kalkmadan, sadece elini kaldırarak beni olduğum yere sabitledi. Gözümü kırpmaktan başka bir şey yapamıyordum. Bi an için duraksadı sonra devam etti:
-Vay vay kimler de burdaymış. Ne oldu tatlım ömrün boyunca sevdiğin çocuğu elinden aldım diye intikam almaya mı geldin ?
Vücudum alev almıştı sinirden. Gözlerimi kapattım ve hayal ettim. Onun acı çekmesini. Üzerimdeki kalkanın ona gitmesini. Bunu düşünürken yavaş yavaş hareket etmeye başlıyordum. Elini kaldırıp bir şeyler söylüyordu fakat nafile. Bu işi tek başına nasıl yaptı bu kız. Asayı eline aldı ve bana doğru tuttu. Canım yanıyordu fakat dayanamayacağım bir acı değildi. Onun hakkından gelebilirdim. Arkadaşlarımı kurtarmak zorundaydım, ne pahasına olursa olsun. Öfkemle birlikte rüzgar hızlanmıştı. Ben bunları yaparken Derya da Esra' nin iplerini çözmüş kuytu bir yere götürüyordu. İçerde resmen fırtına kopuyordu. Sonra aniden aklıma bi fikir geldi. Eğer rüzgarı ona doğru yönlendirirsem ve sonra dengesini kaybettirecek derecede güçlendirirsem asa elinden düşer. Adım adım üzerine gidiyordum. Gözlerim sinirden dolmuş ve kızarmıştı. Attığım her adımda daha da güçlü bir rüzgar...
Sonunda tam önünde durduğumda:
-Elimden alamadın ki o hala benim. Zaten bi insanın hayallerini asla çalamazsın. Hele ki benim..
-Güçsüz kaldığın için böylesin. Baksana neredeyse ağlıyorsun.
-Ağlamak insanları güçlendirir. Galiba bu yüzden zayıf bi ucubesin.
Bu lafın arkasından piç smile atınca hiç bir şey diyemedi. Sonra bi anda saçından tutup asaya tekme attım. Aslında normal dövüş daha güzeldi ama asayı uzaklaştırmak için bunu yapmam lazımdı. Boğazını sıktım. Hala o kadar güçlü müsün küçük cadı.
Neredeyse ölecekti ama onu bu kadar rahat kurtaramazdım. Bedelini ödeyecekti. Boğazını bırakırcasına yere doğru fırlattım sonra Esra'nın çözülen iplerini alıp o yerde kıvranırken ellerini bağladım. Tabi o an da karnıma bir tekme yemiş olabilirim. Midemi delecek derece bir tekme. İnce topuk.. Bunun karşısında onu ters yatırıp ayaklarını ellerine bağladım. Hey bir dakika.. bunları ben mi yapıyordum ?
Bu kadar vicdansız nasıl olabiliyordum. Bi son vermeliydim. Kenardaki odunu alıp kafasına indirdim. Bayıldı. Kızların yanına gittim. İkisi de çok güçsüzdü. Neler olduğunu anlatmaya fırsat kalmamıştı ki birden...

Element KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin