Sayfa 13

4.4K 232 0
                                    


Asiye daha sonra biraz daha büyüyüp aklı yetmeye başladığında annesinin evlendiği adamla çalıştığı yerde tanıştığını, evlenmeye karar verdiklerinde adamın, annesine kendi memleketine gitmeyi kabul etmesi şartını koyduğunu öğrenmişti.

Büyükannesinin kendisi için aldığı karar belki de doğru bir karardı ancak Asiye annesinden ayrılmak zorunda kaldığında daha bunu anlayamayacak kadar küçüktü. Daha ağzı süt kokan bir yavru iken anneden ayrılmak zor gelmişti yüreğine. Yeniden mutfağa geçip elini köpüklü kaba daldırırken annesinin kendisini bırakıp gittiği günü anımsadı.

Kapıda yabancı bir adam beklerken annesi eğilip kendisini öpmüş ve öperken de ağlamaya başlamıştı. Asiye daha dört yaşındaydı. Etrafında olup biteni algılamayacak kadar küçüktü daha. Ya hisleri? Annesinin yanağına kondurduğu öpücüklerin bir veda niteliği taşıdığını sezmişti küçük yüreği. Annesinin boynuna sarılıp bırakmak istememişti. Sanki bırakmasa annesi hiç gidemezdi. Öyle düşünmüştü. Ve bu düşünceyle sıkı sıkıya kavramıştı onu omuzlarından. Annesi kurtulmak istedikçe daha sıkı, daha sıkı... Gitmemeliydi annesi. Hayır, bırakmamalıydı asla.

Ama bıraktırılmıştı. Büyükannesi ağlayarak yanına kadar gelmiş ve minicik kollarını annesinin omzundan söküp almıştı adeta. Asiye bu defa çığlığı basmıştı bütün gücüyle. Gözlerinden sel gibi yaş akarken feryadı dalga dalga göğe doğru yükseliyordu. Büyükannesinin kollarında çaresizce çırpınıyor ve kapıya doğru ilerleyen annesine bakarak "Anne gitme, ne olur gitme! Beni bırakma anne!" diye yalvarıyordu. Genç kadın kızının yalvarışlarını duyunca dönüp ağlayarak bir kez daha bakmıştı kızına ve aynı anda azarı yemişti kendi annesinden "De get gayri, daha çok eziyet etme sabuya!" Ve kapanmıştı kapı. Sanki bir daha hiç açılmayacakmışçasına... 

Asiye çırpınıyordu hala, bahçenin tam ortasında. Feryadı sokağı çınlatıyordu. Bir yavru annesinden koparılıyordu ve dünya bunu görüp utanmıyordu. Kuşlar hala uçabiliyor, çiçekler arsızca açıyordu. Asiye'nin içindeki acıyı kimse anlayamıyordu. Asiye o gün kapının önünden hiç kalkmadı. Annesinin geri gelmeyeceğini hissetse de inatla bekledi kapının önünde. Eteği fistolu pembe, beyaz yeni elbisesi toprağa bulandı, kirlendi. Ama o umursamadı. Onun annesi gitmişti, elbise de neydi?

AsiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin