Bininci defa kafama püskürtülen çekirdek kabuğunu bininci defa küfrederek saçımdan atarken "sende mi Özgiş ya!" Diyerek alınmadan edemedim. Arda'yı Enes'i anlarım da Özge bir kız olarak bunu yapmaması gerekirdi. Beni anlaması gerekirdi hem kız olarak hem de kardeş olarak.
"Valla yanlışlıkla oldu." manzum manzum bana bakarken Enes ve Arda gülüyordu. Kaşlarımı çattım. "Komik birşey mi var lan!" Hemen yanımda duran 2.5 litrelik boş kola şişesini alıp ikisine de gelecek hizada sinirle fırlattım. Kendilerini korurlarken kola şişesi ellerine gelmişti."Ortada sıçan oynayalım mı?" Ortaya heyecanımı katarak sorduğum soruyla bana mal gibiymişim gibi bakarlarken "ne var ya... Allah Allah." Diye söylendim. Gayet doğaldı benim ortada sıçan oynamak istemem çünkü 18 yaşında bir ergendim sonuçta değil mi? "Ya kırmayın şu garibanı." Biraz duygu sömürüsü iyi olabilirdi. Enes biraz ikna olur gibi olurken Arda malı beni takmıyordu bile. Özge de mal mal etrafa bakınıyordu. Ölmüş bunlar ölmüş valla. En son bıraktığımda hiç biri böyle değildi.
"Tamam kalkın lan... Özge Arda... hey!" Özge ve Arda sanki dış dünyadan soyutlanmış gibi davranırlarken Enes le birbirimize bakıp sırıttık.Ben oturduğum yerden kalkıp eve doğru yürümeye başladığım sırada ayağıma gelen topu alıp Enes'e attım.
Odamdan yüz boyalarımı ve keçeli kalemlerimi alıp tekrar bahçeye çıktım. Enes'e ellerimdekileri havaya kaldırıp salladım. Sırıtarak önüne döndü.Uyuyan Arda'nın yüzüne müthiş becerilerimle sanat eserime başlamak için yüz boyasını alıp yanaklarına ortası yeşil yaprakları pembeden oluşan çiçek çizdikten sonra annına geçip bulut yaptım. Çenesini yeşile boyarken burnuna ne yapabilirim diye düşündüm. En sonunda burnuna beş altı renkte küçük noktalar bıraktım. Keçeli kalemimle de bi bulduğum bir yere imzamı atıp kalemi Enes'e verdim. Sanat eserim bittiğinde kendimi tebrik edemeden geçemedim. Enes telefonunu çıkarıp Arda'yı ifşalarken ben hamakta kitap okurken uyuyakalan Özgeciğime gidiyordum. İkisinin de uykusu yanlarında son ses müzik, yedi alarm, küçük çocukların ağlama ve çığırmaları ve balon patlatsak uyanmıyacakları kadar derindi. Bunlar Enes ve benim tarafımdan kanıtlanmıştır canolarım. Bizde yalan olmaz!
Öncelikle kırmızıyı alıp alnına ve yanaklarına kalp yaptım. Çenesini maviye boyarken burnunu çizgiler halinde mavi ve kırmızıya boyadıktan sonra yine boş bulduğum bir yere keçeli kalemle imzamı çaktım ve kalemi Enes'e takdim ettim. O da imzasını atıp Özgeyi de ifşalarken kendinle gurur duydum. Allah aşkına gurur duymayacak hiçbirşey yapmadım. Siz de biliyorsunuz.
Evet evet biliyoruz.
İç sesimin alttan imasına elimi sallayıp şirince sırıttım. Boş konuşmakta bir numara bir iç sesim vardı.
"Aaaaaaaa!" Beklediğimiz çığlığı duymamızla beraber Enesle beraber doğrulup diğer çığlığı bekledik. "Anneee yaaa!" kendimi gülmemek için zor tutarken Özge yanımızda bitmişti. "Kim... Hanginiz yaptı lan bunu?" diyerek yanımıza gelirken hala elinde telefon suratına bakıyordu. Hangi insan uyanır uyanmaz telefonun kamerasından suratına bakardı ki? Ah,cevap veriyorum o kişi kesinlikle Özge.
Sanırım imzalarımızı görmemişti. Yoksa bunu sormak yerine direkt Enes ve bana kulak sağlığıma hiç hoş olmayan zararlar verirdi.
"İyi bak iyi." Enes'den gelen sesle kıkırdarken "Neye nereye nasıl bakiyim?" özgenin sorusu havada asılı kalıp bize küfürler mırıldanmaya başlamıştı. Sanki hiç çocukken yaptırmadı bu da he. Sanki alnına 'ben lezim' yazdık. Bu da niye şimdi aklıma geliyorsa sanki. Onlar bana ortada sıçan oynatmamışlardı. Salak ben.
Özge yine küfrederek yüzünü yıkamaya giderken Enes "koskoca imzaları nasıl görmedi lan" deyip arkasına doğru gerilip kollarını dayadı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Sevmek İstemiyorum
Ficção Adolescente"Seni sevmek istemiyorum." cümlesinden sonra başlayan pişmanlık dolu bir aşk.