Yağlı saçını sımsıkı bir topuzla toplamış, gözlüğünün camları kirlenmiş ayaklarını sehpanın üstüne koymuş televizyondaki futbol maçını izleyen Nur, göbeğini kaşıyarak yalnız olmanın verdiği rahatlıkla bağrındı : "Biriniz de bir gol atın be! Bu ne sıkıcı maç!"
Kanal değiştirmek için gözleriyle odayı taradı. Oturduğu koltuğun ucunda bir sürü kirlenmiş peçete, dergi; yerde buruşturulmuş kağıtlar, içki şişeleri... Masanın üstünde cips paketleri, kaseler, kahve bardakları; dün akşam odadan tam çıkarken kendini tutamayıp eserini yere bırakan Nur'un kusmuğu... Camları sonuna kadar açıktı, Güneş inatla odaya girmeye çalışıyordu. Uzun perdeler odanın tavanına kadar uçuşuyordu. Yine de sıcaktı ve kumandayı görememişti.
Televizyonu kapatmak için yayıldığı koltuktan kalkmaya çalıştı, sanki koltuk onu ittirmiş gibi düşüverdi yere. Dün akşam geçirdikleri anlar aklına gelince koltuğun artık ondan nefret ettiğini düşündü. Belki de kanında dolaşan içkiler onun başını döndürtmüştü.
"Hay ben böyle işin!"
Yerdeki şişeyi devirmiş ve her yer, asidi kaçmış kolanın yapışkanlığına bulanmıştı. O sırada spiker gole koşan futbolculardan bahsediyordu. Ondaki heyecan Nur'a etki edememişti. Futbolcuyla kaleci karşı karşıya geldikleri anda televizyonu kapattı.
Evin diğer odaları oturma odasının kaderini yaşamamıştı. Oturma odasından çıktığında farklı bir boyuta geçmiş gibi hissetti kendini. Banyoya doğru yürürken yerdeki parkeye her basışıyla ayağı yapışıyor, o ise umursamadan yeni bir adım daha atıyordu.
Suyu sonuna kadar açtı. Ne kadar hızlı akabiliyorsa o kadar açtı. Kıyafetlerini çıkarmak geldi aklına; ancak vazgeçti. Yavaş yavaş ısınan suyun altına girdi. Gözlüğünü bile çıkarmamıştı. Su tenine yakıcı bir sıcak bırakmaya başladığında banyodan çıktı.
Artık koridor da pisti. Üzerinden damlayan sularla mutfağa ilerlemeye başladı. Ağırlaşan kıyafetleri ve gözlüğündeki su damlacıkları işini zorlaştırıyordu.
İki kapaklı buzdolabının sol tarafını açtı, dondurma yemek istedi. Vazgeçti, diğer tarafı da açarak soğuğun iliklerine kadar işlemesini sağladı.
Hiçbir şey düşünmeden... Sadece soğuğu hissederek birkaç dakika bekledi. Ayakta durmak yorucu olmaya başladığında çikolata paketlerine uzandı,
1 çikolata
2çikolata
3çikolata
...
13çikolata...
Kucağını onlarla doldurduktan sonra süte uzandı. En alttaki sütü almaya çalışırken kucağındakileri yere düşürünce kendi de yere çöktü. Artık süte daha yakındı.
Buzdolabını kendi soğuğuyla, kendini de derin düşünceleriyle baş başa bırakmak adına buzdolabını kapadı.
Artık hiçbir umudu kalmamıştı. Ölüm ve sonsuz yalnızlık yakasındaydı. Dün resmen iflas etmişti. Her alanda... Artık çalışıp çabalamanın hiçbir anlamı kalmamıştı. Bir de üstüne boşandığı kocasının ona tanzimat davası açtığını öğrendiğinde yaşamanın artık çok saçma olduğunu fark etti.
Annesi onu terk etmişti. Annesiz büyüyen, babasının umursamaz tavırlarıyla yaşayan bir bir birey... Evliliğini bile doğru yapamamıştı. İşinden kovulmuştu. Derdini uyuşturucu ve alkolle unutabileceğini zannetmişti. Unutulur şeyler mi ki yaşadıkları...
Çikolatalardan hıncını alırcasına yemeye başladı. Arada kafasına sütü dikiyor, midesinin bulanmasına daha da sebep oluyordu.
İnsanlar onun hakkında arkasından neler neler konuşuyordu:
"Tam bir zavallı..."
"Evliliğini bile doğru yapamamış..."
"Geçen gün uyuşturucu alıp çıplak haliyle sokaklarda dolaşmış, duymadın mı yoksa? Çok fena oldu bu kız ya!"
"Babası da kumarbazın tekiydi..."
"İşinden de kovulmuş. Eh böyle bir kadını kim çalıştırmak ister ki!"
"Annesi gibi bir orospu olmasa bari..."
Hızla ayağa kalkmaya çalıştı, gözleri karardığında buzdolabından destek alarak dengesini sağladı. Yatak odasına doğru ilerlerken ölümü hissetti. Soğuğu hissettiğinden daha çok hissetti. Sadece iliklerine kadar değil, tüm benliğiyle hissetti. Acaba dedi: "Acaba, bir mektup yazsam mı? Bir intihar mektubu..."
Kimsesi kalmamıştı ki kime mektup bırakacaktı.
Yatağının üstündeki büyük avizedeki dün geceden hazırladığı ipi, boynuna sardı.
Ölüm tarif edilmezdi. Umudu kalmamış birinin tek çaresiydi ölüm sadece. Herkesin korktuğu ama derdinin tek dermanı olandı ölüm.
Son gördüğü güneşe benzettiği, odasının sarı duvarlarıydı.
-SON-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bİ' SÜRÜ KÜÇÜK HİKAYE
General FictionBazı seçilmiş kelimeler bir araya geldiğinde hikayeleri oluşturur. Hikayeler bir araya geldiğinde "Bi' Sürü Küçük Hikaye"yi oluşturur. Keyifli okumalar...