Hikayelerden Beşincisi

16 0 0
                                    

Özel okulun siyah akçaağaç zeminine sahip spor salonunda beş öğrenci basketbol oynuyordu. Oldukça terlemişlerdi ve  okul forması terden sırılsıklam olup sırtlarına yapışmıştı. Oysaki sadece yirmi beş dakikadır oynuyorlardı.

Basketbol topunu sektire sektire potaya ilerleyen çocuğun çıkardığı sesler yaklaşmakta olan adımların sesini bastıramadı. On dört yaşında olan çocuklar gelen kişiyi fark ettikleri gibi oynamayı kestiler. Artık adım seslerinden başka sesin yankılanmadığı spor salonunda çocuklardan birinin yutkunması diğerleri tarafından net bir şekilde duyulmuştu.

Sağlam adımlar atan uzun boylu çocuk, başındaki kasket şapkayı eline alıp çocukların bir metre karşısında durdu ve selam verdi. Alaycı bir selamdı bu.

Şapkanın başından çıkmasıyla siyah uzun saçları gözünün önüne düştü. Üzerindeki formanın kusursuz görüntüsüne karşı zapt edemediği siyah saçları ona bir nebze de olsa insani görünüm sağlıyordu. Zayıf olmasına karşın yanaklarındaki şişkinlik yüzüne tuhaf bir ifade veriyordu.

Soluk yeşil şapkasını kafasına geri taktı ve boğazını temizledi. "Baylar!"

Bağırmak için çaba sarf etmemiş olmasına rağmen sesi yüksek çıkmıştı. "Sizin Kenan Bey'in dersinde olmanız gerekmiyor mu?"

Hayatı boyunca elinde tuttuğu ve tutacağı güç sayesinde bu tuhaf üslubu ve sürekli taktığı şapkalarına rağmen kimse onun hakkında ileri geri konuşmaz; söyledikleri bir emir gibi hemen yerine getirilirdi. Gücünü bir insanı korkudan öldürecek kadar sert bakışlarından; bir de babasının zenginliğinden alıyordu.

Ne var ki spor salonunda beş yaşıtının karşısında dururken sert bakışlar atmıyordu; ancak, alaycı bir bakışı vardı. Bu bile çocukları korkutmaya yetti. Basketbol topunu elinde tutan bıyıkları daha yeni terlemiş çocuk oradan ayrılmak için ilk davranan oldu.

Birkaç saniye sonra beş çocuk da sınıflarına doğru gidiyordu. "Rüzgar'dan nefret ediyorum. Aa, pardon! Rüzgar Bey'den," dedi bir çocuk. 

Diğer çocuklar ona katıldı. "O da bir öğrenci ama kendini o kadar çok yukarıda görüyor ki etrafındaki diğer insanları ezmekten hiç çekinmiyor. Bir karıncaya yapılan muameleyi görüyoruz bu çok bilmişten!" Arkadaşları sessizce onayladılar onu da çünkü sınıfların bulunduğu koridora gelmişlerdi.

Matematik öğretmeni Kenan Geymen ise sınıftaki öğrencilerine arkasını dönmüş, tahtaya bir şeyler karalıyordu: terimler, terimlerin açıklamaları, konuyla ilgili örnekler, sayılar, semboller... Kapı ürkekçe tıklanıldığında matematik öğretmeni Öklid'in aksiyonlarımdan birini gür sesiyle açıklıyordu. Sözünü kesti ve "Gel," diye seslendi. 

Kapı yavaşça açılırken sınıftaki meraklı bakışlar öğretmen ve kapı arasında mekik dokuyordu. Beş çocuk paytak adımlarla içeri girdiler. Öğretmenin karşısına dizildikten sonra ellerini önlerinde buluşturdular. Sınıfa girmeden önce kurban olarak seçtikleri -ismi Ayhan olan- çocuğun konuşmaya başlamasıyla diğerleri başlarını eğdiler. 

"Geç kaldığımız için özür dileriz hocam, yerimize geçebilir miyiz?" Sesi cılız çıkmıştı. 

Kenan hoca, bu çocukların dersinden sürekli kaçmalarından bıkmıştı. Her seferinde ise şaşırtıcı bir şekilde ders bitmeden önce geri dönüyorlardı. "Tilkiler yine kürkçü dükkanına döndü demek..." 

Öğretmenin bunu demesiyle 9-C sınıfının öğrencileri kahkahalara boğuldular. Ayakta dikilen beş çocuk çaktırmadan arkadaşlarına bakıyorlardı ama Rüzgar'daki gibi korkutucu bakışlara sahip olmadıkları için sınıftan çıkan bu uğultuyu durduramıyorlardı. 

Sınıfın duvarlarında ve ayakta mahcup bir şekilde dikilmiş bu beş çocuğun kulaklarında alaycı sözler ve kahkahalar yankılanırken Ayhan içinden geçirdi, "ahh," dedi. "Olacaktı benim de zengin bir babam, o zaman görürlerdi günlerini!"

Ayhan'ın hemen sağında ayakta dikilen çocuk ise aklından aşağı yukarı aynı şeyleri geçiriyordu: "Milyar dolarlık şapkalar taksam, az biraz da Rüzgar gibi konuşsam bu veletler böyle gülemezlerdi!"

Öğretmen yerlerine geçmeleri için izin verdikten sonra sınıftaki hakimiyetini de geri kazanmaya çalıştı. Çocuklar yerlerine oturduktan sonra sınıftan artık çıt çıkmıyordu. 

Ancak Öklid'in aksiyonlarını dinlemeye devam edecek dikkat kalmamıştı sınıfta. "Ders yine kaynadı bu beş ders almaz yüzünden," diye hiddetlendi hoca. Hiddetini sınıfa belli etmedi. Yoksa o da Rüzgar Bey'in uyarılarına tabi kalırdı...

Rüzgar tüm okulda nüfuz etmiş bir virüs gibiydi. Herkese, her şeye karışabilme hakkına sahipti. Çünkü kimsede ona itiraz edecek güç yoktu.

Hala spor salonunda tüm soğukluğuyla dikilmekte olan Rüzgar ise karşısındaki basketbol topuna bakakalmıştı.

Güçlüydü, bedeninin zayıf olması bunu değiştirmiyordu. Genç adam, sözünü dinlettiren tiplerdendi. Herkes ona uyar, onun söyledikleri olurdu.


SON

*****

Uzun bir ara vermiştim, oldukça uzun bir ara... Seneler sonra buraya dönmek güzel ancak yarım bıraktığım Rüzgar'ın hikayesine bakınca onu virüse benzetmiş olmam ve şimdi bir virüs yüzünden bütün insanların söz dinleyip evlerine kapanması bana tuhaf bir tesadüf olarak gözüktü. 

Hikaye şimdilik burada bitiyor. Korona ne derse o! -Pardon Rüzgar Bey-

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 24, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bİ' SÜRÜ KÜÇÜK HİKAYE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin