Bulut
Valizimi beklerken kendimi deplasmana gelmiş futbolcu gibi hissediyordum. Telefonumu çıkarıp cevapsız aramalara baktım. Üç kez babam aramıştı. İki kez de tanımadığım bir numara, fakat kim olduğunu gayet iyi biliyordum.
Nefesimi dışarı vererek babamın numarasını çevirdim ve cevap vermesini beklemeye başladım. Bir yandan da gelecek valizimi gözlemeye devam ediyordum.
"Bulut" dediğinde sesi her zamanki gibi soğuktu. "Vardın mı?"
"Evet" dedim aynı soğuklukta cevap vererek. "Valizimi bekliyorum"
Bir süre telefonda sessizlik oldu. "Güzel" diye mırıldandığını duydum. "Konuştuklarımızı sakın unutma" diye ekledi.
"Ne konuştuk ki?" dedim dalga geçermiş gibi. Halbuki gayet net bir şekilde hatırlıyordum dün geceki ortamı. Babam yetmezmiş gibi başıma bir de Pelin'in annesi çıkmıştı.
"Benimle oynama" dediğinde sesi ciddiydi. "Ne yapıp edip Pelin'i İstanbul'a geri getireceksin"
Sinirlenmeye başlamıştım ama bozuntuya vermedim. "Zaten benim de istediğim bu" dedim hızlıca.
Bir an için sustu. "Sedef Hanım kesinlikle Pelin'i burada istiyor. İşlerimiz buna bağlı, biliyorsun."
"Biliyorum. Fakat burada olmayı zaten ben istiyorum. Bir şekilde ikna edeceğim Pelin'i."
Telefonun diğer ucundan öksürdüğünü duydum. Bir rahatsızlığı olduğunu biliyordum ama tam olarak ne olduğundan emin değildim.
"Babasıyla tanışacaksın. Onlara ne kadar ciddi olduğunu göster." dediğinde ne demek istediğini tam olarak anlamıştım.
"Hoşçakal" dediğimde cevabını beklemeden telefonu kapattım. Sistemde dönmeye başlayan valizime yetiştim ve çıkış kapısına doğru yürüdüm.
Birçok yabancı yüz arasından benim küçük tavşanı hemen tanıdım. Önünde insanlar olduğundan onu görmem için zıplayıp ellerini sallıyordu. Sarışınlığı burada pek de ayırt edici bir özellik değildi ama zaten ben onu nerede olsa tanırdım.
"Hoşgeldiin" dediğinde kollarını açıp bana sarıldı. "Yolculuk nasıldı?"
"Fena değil" dedim saçlarına bir öpücük kondurup kendimi geri çekerken. Aynı gibi gözüküyordu ama sanki biraz kilo vermişti. Bir an bakışlarım arkasında bekleyen kızıl saçlı Elsa'ya takıldı. Çağrı ortalıkta gözükmediğine göre ikisi birlikte gelmişlerdi.
"Sadece ikiniz misiniz?" dedim emin olmak için. Pelin evet anlamında kafa sallarken Elsa elini uzatıp "Hoşgeldin" diye mırıldandı.
"Hoşbulduk" dediğimde Çağrı'yı burada görmeyi beklediğimden olsa gerek biraz şaşırmıştım.
"E hadi gidelim" dedi Pelin bir yandan küçük elleriyle valizimi sürükleyip bana yardım etmeye çalışarak. "Bütün aile evde seni kahvaltıya bekliyor."
Pelin
Yol boyunca Elsa, ben ve Bulut sohbet etmiştik. Bulut normalde konuşkan bir insan değildi ama bu kez beni şaşırtmıştı.
"İşte burası" dediğimde son merdiveni de çıkıp soldaki kapıya döndüm ve zile bastım. Yine bir heyecan kaplamıştı tüm vücudumu. Ciddi ciddi buradaydı ve ailemle tanışacaktı. İkimiz için de büyük bir adımdı.
Kapı açıldığında Ayşe Teyze Bulut'un valizini alıp kenara koydu ve bizi salona geçirdi. Tam da beklediğim gibiydi. Herkes masada oturmuş, bizi bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 2 : Berlin
Teen FictionMum Işığı serisinin ikinci kitabıdır. Çağrı ile geçmişini öğrenen Pelin için gerçek kimliğiyle yüzleşme zamanı gelmiştir. Ve elbette bu yüzleşme bir seçimi de beraberinde getirmektedir: gitmek ya da kalmak. Çağrı'nın yokluğuyla Pelin eski savunmas...