1. Bölüm

133 19 8
                                    

Soğuk ve yağmurlu bir sonbahar günüydü. O kadar yağmur yağmıştı ki, sokaklar ve caddeler gölleri andırıyordu.

Azra; yeşil gözlü, kumral, 1.70 boylarında bir kızdı. Maddi durumu orta halde bir ailenin ikiz kızlarından biriydi. Doğma büyüme Antalyalıydı. Bu genç kız kadere çok inanırdı. Yaşadığı herşeyi, her olayı "kaderimde varmış" diye yorumlardı. Oldukça sessiz ve sakin bir yapısı vardı. Çocukluğundan beri ilkokul öğretmenine olan hayranlığı yüzünden öğretmen olmak istiyordu. Diğer ikizinin ise gözü hep daha yükseklerdeydi... Ve nihayet Azra'nın hayali gerçek oldu Samsun'da bir üniversitede, tarih öğretmenliği bölümünü kazandı. Seneler çabucak geçmiş ve son sınıfa gelmişti...

Azra her zaman ki gibi okuldan çıkmış, bir arkadaşıyla birlikte kiraladığı ve okula bir hayli uzak olan evlerine doğru arabasıyla gidiyordu. O gün içinde tuhaf bir mutluluk vardı. O, bunu yolların boş olmasına veriyordu. Birden bire yolun ortasında takım elbiseli bir adam dikiliverdi. Biraz daha geç firene bassaydı adamı ezecekti. Neyse ki ucuz yırttı. Fakat yoldaki şu birikintilerinin adamın üstüne sıçramasına engel olamamıştı. Adam çamur banyosundan çıkmış birini andırıyordu. Azra arabadan inip adamdan özür dilemek istedi, fakat ağzını açamadan adam ona bağırmaya başladı.

"Ne kadar dikkatsiz birisiniz, gitti en güzel takımım. Offf ben şimdi bu halde toplantıya yetişsem bile neye yarar." diye söylenip duruyordu.

Azra; "Özür dilerim, ama sizde aniden karşıma çıkmasaydınız" deyip kendini aklamaya çalıştı."

Adam: "Keyfimden çıkmadım herhalde. Yol kenarında arabam arıza yaptı. Bu yoldan da hiç taksi falan geçmez mi? İki saattir bekliyorum ve daha mühimi toplantıma gecikiyorum. Hee gerçi artık bu kılıkta gitmem de imkansız.."

Azra kendini suçlu hissetmeye başladı.
Azra: "Şeyy isterseniz ben sizi arabamla gideceğiniz yere kadar bırakabilirim.

Adam:" Böyle saçma bir sebep yüzünden toplantımı kaçırmamalıyım, bu halde de olsa gitmeliyim. Beni Amisos otele bırakırsanız sevinirim" dedi.

Azra: "Tabi ki."

Adam onca söylenmesine rağmen Azradan etkilenmiş gibiydi. Yol boyunca kaçamak bakışlarla ona bakıyordu. En son dayanamayıp;
"Ben Efe. Sizin adınız neydi?" diye sordu.
Azra da sanki bu adamın gözlerinde garip bir şey görüyordu. Normalde başka bir yabancı adını sorsa demezdi, fakat bu adama;
"Ben de Azra" diyip tebessüm etti. Bu şekilde tanışma faslı sona ermişti. Ve yine sessizliğe büründüler.

Efe; ela gözlü, esmer, 1.90 boylarındaydı. Tanıdık bir iş adamının tek çocuğuydu. İstanbulda yaşıyordu. Okuyup başka bir meslek edinmesini istemeyen babası, henüz 19 yaşındayken onu şirketlerinin başına geçirmişti. Ve böylece erken yaşta iş yaşamına atılmıştı. Samsuna da bir iş toplantısı için gelmişti.

Nihayet toplantının yapılacağı otele vardılar.
Efe çantasından ajandasını çıkarıp; "inanmıyorum toplantım bir saat önceymiş, nasıl bu kadar dalgın olabilirim" dedi.
Azra şaşkın gözlerle ona bakıyordu. "Neyse artık gitmenin bir anlamı yok.Yaa ben çok acıktım kahvaltı bile etmedim. Burda en yakın restoranta beni bıraka bilir misin Azra" dedi.
Azra;"Beni özel şoförü sandı galiba" diye aklından geçirdi. Fakat tuhaf bir şekilde "Tabi" demekle yetindi.
Restorana geldiler.
Efe: "Çok teşekkür ederim. Ya şeyy benim yüzümden yolunu uzattın, baksana bide arabanı çamur ettim. İzin ver de sana teşekkürümü bir yemek ısmarlayarak ödeyeyim. "
Azra da çok acıkmıştı. Sınavı yüzünden kahvaltıyı ihmal etmiş, hatta derste bir ara açlıktan başı dönmüştü.
" Alt tarafı bir yemek yiyeceğiz, kabul etsem bişey olmaz"diye düşünüp;
"Peki o zaman arabayı parkedip geliyorum" dedi Azra.

KADER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin