3. Bölüm

75 14 6
                                    

Azra eve vardığında, onu kızgın ve meraklı gözlerle bekleyen biri vardı. Bu kişi; Azra'nın dört yıl aynı evi paylaşarak geçirdiği ve aynı zamanda okul arkadaşı olan Dicleydi. Azra ve Dicle kardeş gibi olmuşlardı. Birbirlerinden hiç bir şey gizlemezlerdi. Azra'nın aksine Dicle'nin çok konuşkan ve sert bir yapısı vardı. Zıt kutuplar birbirini çeker sözü gerçek olsa gerek, bu iki karakter de birbiriyle çok iyi anlaşıyorlardı.

Dicle; Esmer, kara kaşlı, kara gözlü, 1.60 boylarında bir kızdı. Azrayla aynı üniversitede, edebiyat öğretmenliği okuyordu. İkisi de aynı sene okula başlamış bu gidişle de aynı sene mezun olacaklardı. Çok muhafazakar bir ailesi vardı. Urfa'da yaşıyorlardı. Normalde ailelerinde kız çocukları okutulmazdı. Fakat, Dicle tam burs kazanınca zar zor onları ikna etmiş ve Samsun'a okumaya gelmişti. Geçen yıl da, biraz ailesinin zoru, biraz da kendi isteğiyle teyzesinin oğluyla nişanlanmıştı. Okul bitince de evlenmeyi planlıyorlardi. Neyse ki nişanlısı ailesinin aksine Dicle'nin okumasını destekliyordu. Hatta, kaldıkları evin kirasının Dicleye düşen kısmını nişanlısı veriyordu. Belki de, Diclenin onunla evlenmeyi kabul etmesinin tek sebebi; kendisine destek çıkmasıydı.

Dicle; "Ohh bu ne rahatlık Azra hanım. Ben erkenden geleyim, canım arkadaşıma güzel bir yemek sofrası hazırlayayım, ama o arkadaşım tam iki saat sonra eve gelsin!!!"

Bu sitemli sözleri duyan Azra, arkadaşını üzdüğü ve beklettigi için çok üzüldü.

" Özür dilerim canım ama bugün başıma öyle şeyler geldi ki zaman nasıl geçmiş anlayamadım bile..." diyerek yaşadıklarını açıklamaya çalıştı.
Dicle iyice meraklı gözlerle Azraya bakıp; "Dinliyorum, neymiş bu başına gelen şeyler?" dedi

Azra gün içinde yaşadıklarını en ince ayrıntısına kadar Dicle'ye anlattı.
Dicle bi kahkaha patlattı; "Alem kızsın Azra, ne yani şimdi o çocuğun telefon ve adresini yazdığı para senin eline mi geçecek?:)))" deyip devam etti.
"Evet hepimiz kadere inanıyoruz ama sen her zaman ki gibi çok abartmışsın. Madem çocuktan hoşlandın. Verseydin ya telefon numaranı..! "dedi.

Azra; "Hayır. O rüzgarın esmesi, elimden kağıdın denize uçması.. bunların hepsi tesadüf olamaz. Bunlar ALLAH'ın bana yolladığı işaretler. Demek ki kaderimde değildi RABBİM engel oldu." demiş.

Dicle ; "Peki bitanem, sen daha iyi bilirsin. Unutma ki her zaman, verdiğin her kararda sana destek için yanında olacağım. "
Azra; "Biliyorum canım. Senin gibi bir dosta pardon kardeşe sahip olduğum için çok şanslıyım. :)" dedi. Ve ilave etti "Bugün gerçekten fiziken de, ruhen de çok yoruldum, gidip biraz dinlensem iyi olur."

Aslında kalben de yorulmuştu. Ama Diclenin daha fazla uzatmasından korkup bunu dile getiremedi.

Odasına geçer geçmez omuzlarından ki ceketin farkına vardı ve aklına yine Efe geldi. Gerçi hiç aklından çıkmamıştı. Cekete bir müddet baktıktan sonra ;
"Bir daha karşıma hiç bir zaman çıkmayacak ki.. Bu ceketi de ona geri veremeyeceğim" dedi. Tam o sırada aklına bir fikir geldi ; eline laptopunu alıp facebook hesabını açtı. Ve 'ara' kısmına yazdığı şey şu oldu ; EFE.
Tabi ki bu isimde birçok kişi çıktı fakat onun Efesi değildi hiç biri...

Kendi kendine; "Napıyosun Azra sen? zaten onunla bi oyun oynamadın mı? O halde şuan yaptığın şey yanlış. Senin sadece beklemen gerekir. Rabbime tevekkül etmen gerekir."diye söylendi.
Tam hesabından çıkış yapacaktı ki, yan tarafta tanıyor olabileceğiniz kişiler arasında bir isim dikkatini çekti.
Bu isim ilkokul da hayranı olduğu ve çok sevdiği öğretmeni Hilal öğretmendi.

"Aman ALLAH'ım yıllardır aradığım öğretmenimi buldum. Demek ki şuan facebook'u açmam da bile hayır varmış." diyip, gözleri parlar bir şekilde direk öğretmenine mesaj attı ;

"Öğretmenim ben Azra Demir. İlk atandığınız, ilk göreve başladığınız okulda, sınıf öğretmenliği yaptığınız sınıfın en sevdiğiniz öğrencilerinizdendim.. Şuan belki beni unutmuşsununuzdur, fakat ben sizi hiç bir zaman unutmadım.. Ve izinizden gidip ben de öğretmen adayı oldum. "

Saat o kadar çok geç olmuş ve o kadar çok uykusu gelmişti ki, mesajı yazmasıyla gözlerini uykuya yumması bir oldu.

Ertesi sabah uyandığında, hem Efe yüzünden içi buruk hemde öğretmenini bulduğu için mutluydu.
Kahvaltı etmeden eline laptopunu alıp mesajlarına baktı. Ve gözleri yeniden parladı. Öğretmeni cevap yazmış üstelik arkadaşlık teklifi yollamıştı.

"Canım Azra'cım seni hiç unutur muyum? Ben de hep seni aradım. Telefon numaranızı değiştirmişsiniz sanırım, bu yüzden sana ulaşamadım. Tayinim İstanbul'a çıkınca da araya mesafeler girdi, iyice koptuk. Her zaman aklımdaydın. Öğretmenlik hayatım boyunca, her öğrencime, hatta oğluma bile hep seni örnek gösterdim.. :) İki yıldır emekliye ayrıldım, ama yerimi senin ve senin gibi öğrencilerime bıraktığım için çok mutluyum. Öğretmen olacağına çokk sevindim. Umarım senin de senin kadar çalışkan, uslu ve başarılı öğrencilerin olur kızım. "

KADER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin