BİRİNCİ BÖLÜM

2K 211 146
                                    

Okuyan ve yorum yapan herkese teşekkür ederim.

İlk bölümü yayınlamam da bana destek çıkan, yayınlamam dediğim inadımı kırıp yayınlamamı sağlayan sırdaşım Sema Nur'a ithafen

DOĞUM GÜNÜ

Otobüse bindiğimde akbilime basıp arkaya doğru yöneldim. Bir adım bile atmama izin vermeyip geri dönmeme neden olan şey yabancı ve nereden geldiğini anlamadığım bir sesti. Aynı zamanda da otobüsteki gözler üzerime dönmüştü. Akbil ekranına baktığım da çıkan sesle yazının aynı olduğunu fark ettim.

''DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN''

Bozuntuya vermeyip oturaklardan boş olana oturdum. Abim de arkamdan geliyordu. Yanımda durduğunda kaşlarını merakla kaldırıp sorusunu sordu.

''Bugün senin doğum günün müydü?''

Gözlerimi devirip cevap vermek için ağzımı açtım ama o benden önce davranıp kendi sorusuna cevap verdi.
''Doğru ya ''

Doğum günümü kutladığın için teşekkürler abi, diye düşündüm. O arkaya ilerlediğinde bende önüme döndüm.  Ceketimin cebinden kulaklığımı çıkartıp müzik listesinden rastgele bir müzik açtım. Kucağımdaki okul çantasından Kafes'i elime alıp kaldığım yerden okumaya devam ettim. Bir süre sonra abim omzuma dokundu.

''Ben iniyorum. Dikkatli ol. ''

Uyarısını yaptığında kafamı sallayıp inmesini izledim. Kitabımı çantama koyup beş durak kaldığını bildiğim için ayağa kaltım. Yedi sekiz dakika sonra kapıya yönelip stop düğmesine bastım. Otobüsten indikten sonra metronun merdivenlerinden inip alt geçite geçtim. Çoğu okulda sınav haftası olduğu için bütün öğrencilerin elinde kitaplar vardı. Metrodan çıktıktan sonra on dakika yürüyüp okula girdim. Metrodakinden daha kalabalık öğrenci kitlesi elinde testler, notlar ve kitaplarla bahçeye akın etmişti.

Bizim sınıftan birkaç kişiyi bulup onlara selam verdim. Doğum günümü kutlamalarını beklemedim. Çünkü bende kimseninkini hatırlamazdım ve emin olun doğum gününü kutlamadığınız birisi gelip de sizin doğum gününüzü kutlamaz. Sınıftakilerle bahçedeki masalardan birine oturup matematik fasiküllerini çıkardık ve test çözmeye başladık. Her ne kadar dün abimle iki saat aralıksız matematik çalışmış olsamda son gün çalışmayla yapamadığım bölümler vardı. Yanımdakilere baktığımda ellerini kaldırmadan soru çözdüklerini gördüm. Ben hala ''bu olmaz, bunu işlemedik, bu ne la, sen ne cins bir şeysin '' mantığıyla soruları eliyordum. Tamam sınav tarihlerini bilip, ders çalışmasam ve hocaları dinlemesem bile vicdan azabı çekiyorum. Daha fazla dayanamayacağımı fark edip ayağa kalktım. Bakışlar bana dönünce savunmamı yaptım.

''Terledim ya kantin serindir. ''

Kısaca el sallayıp girişine yöneldim. Kapının sağında oturan kişiyi fark edince yanına gidip gülmemeye çalıştım.

''Mısra'm amacın ne ?''

Dudaklarımı bastırıp cevap bekledim.

''Susar mısın? Kız depreysonda. ''

Nedenini anlamaya çalışarak yüzüne baktım. Oflayıp açıkladı.

''Mal mısın bugün matematik sınavı var ve ben hiçbir şey bilmiyorum ya kanka.''

Cümlesi sinirle başlayıp hüzünle bitmişti. Ona hak verip bende çantamı yere attım ve yanına oturdum. Yanımızdan geçenler önce değişik bir şekilde oturan Mısra'ya daha sonra bana bakarken bizde onlara kötü kötü bakıyorduk.

''Son bir soru kanka. Bu şekilde oturmayı nasıl becerdin?'' 

Cidden merak ediyordum çünkü çantasının üzerine sandalyeye oturur gibi oturmuştu.

Kafasını çevirip cevap verdiğinde onu kendi haline bırakmaya karar verdim.
''Ablan yapar evlat. ''

Biraz daha otursak da bu sefer gerçekten sıcaktan bunalıp sınıfa çıktık. Sınıfta duvar kenarı dördüncü sıraya oturup çantamı bıraktım. Mısrada yanıma gelip çantasını bıraktı. Arkamızda oturan Su ve Nisan da bizim gibi ders çalışanlardan sıkılmıştı. Nisan'a sınıfı işaret ettim.

''Kızlar bende.''

Onun ön tarafa yürümediyle bende erkek grubunun yanına gittim.

''Dün ki maç nasıldı?''

Bakışlar bana döndüğünde tersleyeceklerini sansamda tam tersini yaptılar. Anında fasiküller sıranın altına giderken bende sessizce sırama döndüm. Maç olduğunu tamamen sallamıştım ama sonuçta tutmuştu. Nisan'a baktığımda o da konuyu Game of Thrones ' dan açmıştı. Yanıma gelince yumruğunu uzattı. Bende ona uzatıp tokuşturdum. Nisan'a biri seslenince kapıya dönüp cevap verdi.

'' Geliyorum''

O sınıftan çıkınca bende Mısra'ya döndüm.

''Aman be kanka. Matematik sınavı herkese girecek Allah'ın emri bu. Sal artık."

Çalışmadığı yüzünden belliydi. Bunu dememi bekliyormuş gibi ayağa kalktı. Cüzdanını alınca bende cüzdanımı alıp kantine indim. Merdivenlerden inerken açık bağcığına takılan Mısra'yı son anda kolundan tuttum ve kendime çevirdim. O da benim gibi hissettiğini belli edercesine konuştu.

''Erkek olsaydın akşama çıkma teklifi beklerdim.''

''Umutsuz vakasın, vakayım, vakayız.''
Kantinden ben simit ayran alırken o da çikolata aldı. Sınıfa çıkmadan önce kenarda masası olan kantinci Ali amcaya selam verip biraz muhabbet ettik. Ali amca herkesle iyi anlaşıp bize her zaman yardımcı olan kantinci abidir.

Tekrar sınıfa çıkıp sıramıza geçtik. İlk ders gelen edebiyat öğretmeniyle biraz muhabbet edip sınıf sessizleşince hocaya seslendim.

'' Serbest miyiz hocam?''

Kalan yarım saat için bizi serbest bırakıp bırakmamakta kararsız kalan hocaya ders çalışma sözü verdik. Tabi ki de kimse sözünde durmamıştı.

İlk ders bitince gelen sınav yerlerimizin yazılı olduğu kağıta bakıp not aldım.11-A 14.Sıra. Kalemliğimi alıp bizimkilere 11.sınıflarda olan olup olmadığını sordum. Nisan ve Mısra 9'ların katında Su da bizim kattaydı.

''Az girmesi dileğiyle.''

Onlara iyi dileklerimi sunup el salladım ve bir alt kata indim. Evet, maalesef kelebek sistemiyle sınav oluyoruz. Ah be kelebek sistem olmayacaktı her sınavdan en az 85 alırdım ben. Eee yardımlaşmak sevaptır yani.

Sınav başladıktan sonra elimde geleni yaptım ve arkama yaslandım. Saate baktım. Daha 20 dakika vardı. Canım sıkılınca kaç puan alabileceğimi hesaplamaya başladım. İlk sorum tam mı? Tam. 10 puan alır mıyım? Hayır. Buradan 4 puan desek ön sayfadan taş çatlasa 30 puan alırım. Arka sayfadan 20 alsam. 10 puan Allah'tan gelse 60 alırım. Hadi yine iyiyim. Yanımda oturan çocuğa dönüp baktım. O da benim kağıtıma bakıyordu. Sınıfına baktım. 11-D. 11.sınıfsa 10.sınıf arkadaşına yardım edebilir değil mi ?

''Matematiğin iyiyse soruları ezberlemek yerine çözmeye ne dersin? ''

Kağıdın boş bir kısmına yazdığım cümleyi okumasını bekledim. Boş kısım bulmam nedense çok kolay olmuştu. O da kağıdımı önüne çekince zaferle gülümsedim. 75 alır mıyım ki? Tam böyle düşünürken kağıdımı önüme itince hangi soruları yaptığına baktım. Ben işlem beklerken kenaraya bir şeyler yazmıştı.

''Neden yapayım?''

Sınavın bitmesine 10 dakika kaldığını fark edince hızlıca cevap yazdım.

''İnsanlık yapıp sevap kasmaya ne dersin?''

Kağıdımı önüne itip sıraya kapandım. Yardım etmese bile 60 alıyorum ne bu havalar yani. Zilin çalmasıyla kafamı kaldırıp yanıma baktım. Gitmişti. Kapıya bakınca göz göze geldik. Göz kırpıp gidince şaşırsamda gözlerimi devirdim. Beni asıl şaşırtan dopdolu bir kağıttan çok en altta yazan cümle olmuştu.

''Doğum günün kutlu olsun 130A'lı''

130A (Güncellenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin