ALTINCI BÖLÜM

646 113 40
                                    

Bol olaylı bir bölüm oldu. Vote vermeyi unutmayın. İyi okumalar.

Ruelle - Monsters

MAÇ

''Kız sert çıktı beyler dağılın'' demesiyle gözlerimi büyütüp ayağına hafifçe tekme attım. Onun yaptığı gibi işaret ve orta parmağımı birleştirip hafifçe eğilerek selam verdim. Girişe doğru ilerlerken köşeyi dönmeden önce arkama baktım. Hafifçe eğilmiş, bir eli göğsünde, bir eli telefonda gülerek konuşuyordu. Arada yüzünü ekşitip elini göğsüne bastırıyordu.

''Manyak'' diye mırıldanıp gülerek ve de ıslak bir şekilde eve yürümeye başladım.

Eve geldiğimde annem, Sena ve babam da gelmişti. Biraz onlarla uğraşıp odama geçtim. Masaya oturup ödevlerimi çıkardım. Bir kısmını bitirince annemin seslenmesiyle ayaklandım. Sena ile uğraşıp onun masadan ağlayarak kalkması ile yemeğimi bitirip bende kalktım. Biraz dizi izleyip uykum gelince yatağa bıraktım kendimi. Bugünü düşünmeden uyumam imkânsız olurken bir süre sonra uyuya kaldım.

...

Yeni haftanın ilk gününe oflayarak başladım. Hafta sonuna daha beş gün varken nasıl mutlu olabilirim ki? Ya sınavlar bitmişken okullar neden ödül olarak bir hafta tatil falan olmuyor?

Siyah dar paça pantolonum ile okulun siyah tişörtünü giyip kahverengi saçlarımı taradım. Saçlarım kabarmadığı için açık bırakıp mutfağa ilerledim. Kahvaltı yerine masaya para bırakan anneme gözlerimi devirip parayı cüzdanıma koydum. Kadın resmen kahvaltı hazırlamaya üşendiği zamanlar masaya para bırakıyor. Aslında ben olsam para bile bırakmam ama konumuz bu değil şu an.

Çantamı da alıp beyaz converselerimi giydim. Evden erken çıktığım için sokağın başındaki pastaneden poğaça alıp durakta otobüsü beklerken yedim. Çöpünü kenarı da ki tenekeye atıp gelen 130A'ya bindim. Boş oturaklardan birine oturup çantamı kucağıma aldım. Çıkışta tıklım tıklım olan otobüs en azından sabahları boş oluyordu. Sessiz geçen bir saatten sonra durağıma gelince otobüsten indim. Metroya indiğimde çıkışa doğru yürürken onu gördüm. Ekin Çınar siyah pantolonu, siyah okul tişörtü ve beyaz converseleriyle sadece üç metre ilerimde durmuş bana bakıyordu. Neredeyse aynı giyinmemize çok şaşırmamıştım. Sonuçta okul kıyafetleri ve tesadüfen giydiğimiz aynı ayakkabılar. Ama belirtmem gerek ki ona benden daha çok yakışmışlardı.

O hareketlenip olduğum yere doğru yaklaşırken daha fazla izlemek ve izlenmek istemediğim için hızlı adımlarla metrodan çıktım. Dün sahilde olanlardan sonra nasıl davranacaktım ki?

Okula doğru ilerlerken önünden geçtiğimiz büyük mağazanın siyah camlarına baktım. Beş adım arkamda elleri cebinde sırtıma bakarak benimle aynı ritimde yürüyordu. Hafifçe yavaşladığımda o da yavaşlayıp gözlerini siyah camlara çevirdi. Gözlerimiz buluştuğunda sertçe yutkundum. İkimiz de yolun ortasında durduğumuz için bize kızanlar, hafifçe çarpanlar vardı. Başkalarını umursamayıp birbirimize bakmaya devam etsek de anın güzelliğini daha fazla yaşamama engel olan şey cebim de titreyen telefonum oldu. Telefonumu elime alıp yürümeye devam ettiğimde gelen mesaja baktım.

MISRAM (08.20): Nerede kaldın ya? Sana bir sürprizim var.

Bu sürpriz olayını da iyice merak etmiştim.

''Beş dakikaya okuldayım.'' yazıp telefonu tekrar cebime koydum.

Okul kapısından içeriye girdiğimde onun da arkamda olduğunu biliyordum. Hızlıca etrafa baktığımda Mısra'yı ileride sırtı bana dönük olan bir erkekle konuşurken gördüm. Ve daha bir adım bile atmadan kim olduğunu sarı saçlarından anladım. Çığlık atmamak için kendimi sıkarken göz göze geldiğimizde Mısra'ya elimle sus işareti yaptım. Mısra gülümseyerek '' Seninki geliyor'' tarzı bir şey söylediğinde sırtı hala bana dönükken kafasını salladı. Aramızda bir metre kaldığında koşarak sırtına atladım. Etrafımızda ki bakışlar yavaş yavaş bize dönerken hiçbirini umursamadım. Kollarımı boynuna sıkı sıkı sardığımda o da diz kapağımın altından tutup düşmemi engelledi. Bir elimle sarı saçlarını çekerken bir yandan da çığlık atarcasına konuşuyordum

130A (Güncellenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin