~15~

199 13 0
                                    

Multimedia : Anıl

***************

"Nerdesin lan sen!! Neredeydin de gelip eve uğramak aklına gelmedi!! Nereye gittin de biz aklına gelmedik!! SÖYLESENE EREN!!!"

Çok sinirliydim. Bizi aramak aklına bile gelmemiş beyfendinin. Biz burda meraktan ölelim ama o arama zahmetinde bile bulunmasın. Eren cevap vermeyince bir yumruk daha geçirdim yüzüne. Normalde biri ona elini kaldırsa -ki bence Eren gibi güçlü birine kimse el kaldıramaz- ortalığı yıkarım. Ama konu ben olunca işler biraz değişiyor olabilir.

"Neden cevap vermiyorsun EREN!"

"Hüma sakinleşir misin lütfen?" Sesini ne kadar kibar çıkarsa da sinirim yatışmamıştı. Sinirli bir şekilde kahkaha attım.

"Sakinleşiyim öyle mi Eren. Canım kadar sevdiğim, kardeşim dediğim adam birdenbire ortalıktan kayboluyor ve bir arama zahmetinde bile bulunmuyor! Sonrasında biz meraktan ölüyoruz ama o hiçbir şey olmamış gibi karşıma çıkıyor ve bana sakinleş diyor. Sence sakinleşmelimiyim Eren!! Söylesene!!

"Hüma sakinleşmediğin sürece konuşursam hem senin sinirlerin hemde benim yüzüm daha beter olacak. Lütfen sakinleş Hüma" Bir kahkaha daha attım.

"Öldüm sandım. Sen yokken öldüm sandım lan! Ama sen bir arama zahmetinde bile bulunmadın. Onu geçtim ben aradım açmadın bile. Sonra telefonu kapattın. Ne kadar merak ettim biliyor musun? Ne oldu? Neden gelmedi? dedim kendi kendime. Ben 'ya zarar görüyorda ben salak gibi burda bekliyorum' diye kafamı yiyip bitirdim!! Bir şey oldumu diye meraktan öldüm lan!!"

Eren yanıma yaklaştı ve omuzlarımdan tutup sıkıca sarıldı. Bende daha fazla dayanamadım ve omuzlarına sarılıp ağlamaya başladım. Ellerimi boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm ve "Öldüm sandım Eren... Geberdim de yaşayamaz oldum zannettim..." deyip ağlamaya devam ettim. Oda "Ştt geçti geldim artık üzme kendini" deyip bir elini sırtıma diğer elini de bacaklarıma götürdü ve beni kucağına aldı. Bense hâlâ ellerimi boynuna dolamış yüzümü omzuna gömmüş bir şekilde duruyordum.

Anladığım kadarıyla merdivenleri çıkıyorduk ama başımı kaldırıp bakmamıştım. Güçsüz görünmek istemiyordum. Bu nedenle iyice sindim Eren'in omuzuna. Bir kapıyı ayağıyla açtı ve içeri girdik. Sırtım yumşak zemine değince yatakta olduğumu anladım. Ellerimi hâlâ Eren'in boynundan çekmemiştim. Bu nedenle de beni yatağa bıraktığı halde kalkamıyordu. Hıçkırıkla "Benimle uyusan" dedim. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve gülümsedi.

"Yeterki sen iste Hümam" dedi ve yanıma yatıp beni göğsüne yasladı. Yüzünü kaldırıp bana baktı.

"Gözlerin kıpkırmızı olmuş. Gece uyumayıp ağladın değil mi?" Başımı eğdim ve birkaç damla yaş daha akıttım. Çenemden tutup yüzüne bakmamı sağladı.

"Ağlamak acizlik değildir Hüma. Bunu dün akşam öğrendim." Gözlerinin içine bakıp "Nasıl yani anlamadım" dedim. O ise "Boşver" deyip beni tekrardan kollarının arasına aldı. Bende gülümseyip ona sarıldım.

"Hatırlıyor musun Hüma küçükken sen üzüldüğünde yanıma gelir ve 'seninle uyuyalım mı?' derdin. Sana niye diye sorduğumda ise 'senin kolların beni korur ve ben senin kollarında huzur buluyorum' derdin. Öyle çok sevinirdim ki bu söylediklerine. Yine her üzüldüğünde yanımda yatacak mısın? Yada üzüldüğün konuyu yine ilk bana anlatacak mısın Hüma?" Gülümsedim ve Eren'in yüzüne baktım. Bakmamla ayağa fırlamam bir oldu.

"E-eren yüzün!" Yaptıklarımdan ölmek istedim. Attığım yumruklar yüzünden Eren'in burnu resmen iflas etmiş kanıyordu. Ağzının kenarıda patlamıştı. Ağlayarak önüne oturdum ve yüzüne dokunmaya çalıştım.

AŞKIN İNTİKAMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin