John devoru ilk gördüğümde henüz on yedi yaşındaydım yada on sekiz ,o zamanlar kaç yaşında olduğunuz pek de önemli değildi ,kız ya da erkek, çocuk yada yaşlıydınız. Savaş, zaman zaman kanlı tepelerde açığa çıkıyordu. Ben ve babam küçük ve kendine muzdarip olan koylardan birindeydik. Ahşaptan derme çatma bir balık kulübesinde, üstüne annemin ördüğü battaniyeler serilmiş koltuklarda uyurduk . Çoğu zaman sobaya atacak odun bulamaz ve ahşap kapımızın çatlakları arasından giren soğuğa annemin bize bıraktığı yorganlarla dayanmaya çalışırdık. Abim savaşta öleli yalnızca iki yıl olmuştu ,annemi ise çok daha önce kaybetmiştik. Hastaydı, kimsenin kurtaramayacağı kadar hasta, o öldükten sonra babamın gülümsediğini hatırlıyorum. Ufak tefektim belki dokuz yaşındaydım belki on kaç yaşında olduğumu saymayı bıraktığım yıllardı. Bana doğum günü pastası yapan ve her yıl sırf abim de üfleyebilsin diye üzerine bir tane daha mum koyan annem yoktu.
Büyürken her şeyi unutursunuz ,bazı şeyler ise öylece kalır. sadece birer anı değil birer resim gibi ,bir fotoğraf gibi, zihninizin her geçen gün boşalan duvarlarında asılı olan kocaman çerçeveli yağlı boya tabloları gibi. İşte annem son nefesini verdiğinde babamın annemin alnını okşayıp kimseye belli etmek istemediği hatta kendinden bile sakındığı o bir saniyelik gülümsemesi de böyle bir anı. Güldükten sonra ne kadar utanmış görünüyordu, ne kadar pişman ama sadece babam değil hepimiz utandığımız ve vicdan azabı çektiğimiz bir mutluluk yaşıyorduk. Artık ölüydü hiçbir şey hissedemezdi. Yaşarken geceleri ölmek için dua ettiğini duyardık çünkü sonunda yaşayamayacağını veya iyileşemeyeceğini biliyordu, kendini boş dualarla hiçbir zaman kandırmazdı bu yüzden hiçbirimizin duyamayacağı bir ses tonuyla ölmeyi dilerdi ama ben yatmam gereken o saatlerde onun yalvarışını dinlemek için uyanık kalırdım. Onun bu yakarışları dünyanın en acı verici şarkısı gibi gelsede onun sesini duyabileceğim son anlardı bunlar, kırıntıları sıyırıyordum. Diğerleri uyurken fare gibi kuytulara çekilip onu dinliyordum. Ailem konusunda hep aç gözlü olmuştum zaten ,annem ve abim yaşarken şehrin iç kısımlarında koya yakın bir evimiz vardı. Abim ve babam her kış başı taş evimizi beyaz boyalarla muntazam bir biçimde boyardı, annem ise kocaman begonvillerini saksılardan çıkarıp evimizin minik bahçesine diker duvarlarımızı kaplaması için sulardı, minik bir yağlı boya tablosundan fırlamış başka bir anıydı bu.
John Devoru ilk gördüğüm anda onun bu anılardan olacağını anlamıştım, abim ve annem öleli evimiz savaşta yıkılalı ve babamla koydaki balık kulübesinde soğuk hayatımıza başlayalı çok olmuştu. Günler yıllar gibi ,yazlar kışlar gibiydi. Hiçbir gece bitmez ve geceler hiç bitmezdi.
Her gün olduğu gibi taptaze topladığım karanfillerden birini diğer kaptanlar gibi kulağımın arkasına sıkıştırmış oltalara yem takıyordum .Babam kaptanlık yapmama izin vermezdi diğer insanlar gibi kızların çalışmasına karşı olduğundan değil, beni de kaybetmek istemediği için adımımı attırmazdı o teknelere o dalgalar ve masum görünen o mavi deniz oldukça tehlikeliydi çünkü . Adı sanı belirsiz devasa bir gemi yavaşça koyumuza demir attığında herkes olduğu yere sabitlenmişti. İçinden balıkçılar inince herkes derin bir oh çekip günlük hayatına geri dönmüştü ama ben orada öylece durmaya devam ettim, bir terslik vardı, yanlış olan bir şey, bir şey tabloyu bozuyordu. Gemiden inen kalabalığa karışan o genç çocuk ne bu zamana ne de bu topraklara ait değildi. Üzerindeki kadife lacivert ceket içine giydiği saten gömlek bile her şeyi ele verirken pantolonuna bakma gereği bile duymamıştım sadece kıyafetleri değil gülüşü bakışı bile bizden olmadığının kanıtıydı bembeyaz tenine ihanet eden simsiyah saçları ve kaşları vardı, öylesine siyah ve beyazdı ki gözleri yemyeşil ve koskocaman olmasa onun siyah beyaz bir fotoğraftan çıkmış sanardınız ki bu da bizim tablomuza ait olmadığının bir kanıtıydı o an anlamadığım şey ise bu
aslında onun tablosuydu benim değil.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanfilli kız
RomanceSavaş ateşinin düştüğü minik bir koyda düşman diyarlardan bir çocuk ,ailesinin yarısını kaybetmiş taze karanfilleriyle bir kız. Kendini gizleyen bir aşk ,sonsuz fedakarlık ,çok uzun yıllar, yanlış yerde yanlış insanlar Karanfilli kıza "...Her şeye...