IV.

13 2 1
                                    

Keyifli okumalar..

Pazar günleri, ortaokul, lise veya üniversite farketmez bütün öğrencilerin pazartesiye hazırlık olarak sevmek ve sevmemek arasında gidip geldi günlerdi.

Ama bugün seviyordum. Sadece bir saat oturup konuştuğumuz bir yabancı için heyecanlanıyordum ve bugünü seviyordum.

Çok erken kalkmamıştım. Çok geç de değildi. Yataktan inip banyoya yöneldim. Esin'in beş gibi geleceğini düşünürsek biraz uzun kalabilirdim banyoda. Acele etmeden yıkandım. Çıktıktan sonra günlük bir şeyler giyip kahvaltı yaptım. Dolapta pizza vardı, Esin gelince yiyebilirdik.

Esin'in geleceği vakiti getirene kadar neler yaptığımı ben bile bilmiyordum. Çarşafları değiştirmiştim, bir yığın haline gelmiş bulaşıkları yıkamıştım, yerleri silmiştim, televizyonun bile tozunu almıştım.

Zaman bir hırsızdı. Sevdiklerinizi, değer verdiğiniz şeyleri sizden çalan bir hırsız.. Hızla geçerdi, anlayamazdınız bile.. Ama zamanı yavaşlatan şeyler vardı. Heyecan, sevinç, aşk.. Zaman çalmayı bırakırdı, bunlar varsa. Bende hangisi veya hangileri vardı acaba..?

Nihayet kapı zili çalmaya başladığında ağzımda atan kalbimi hissetmeye vaktim olmuştu. Gidip kapıyı açtım ve elinde poşetlerle kapıda bekleyen arkadaşım Esin'i içeri aldım.

Pizzaları fırına yerleştirdim. Giyindikten sonra yiyebilirdik. Bu arada Esin, yatağıma kıyafetlerimizi çıkarmıştı. Giyindim ve ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Esin'in getirdiği koyu mavi bir bilekliği bileğime doladım. İşim bitmişti. Esin, aynanın önündeki koltuğu gösterdi.

"Otur önüme," dedi.

Uzun, sarı saçlarımı mavi bir kurdeleyle dağınık bir topuz yaptı. Oysa kendi saçlarının hiçbir müdaheleye ihtiyacı yoktu. Kızıl, dalgalı saçları daima bakımlı ve parlaktı. Aynanın önüne geçti, elleriyle birkaç düzeltme yaptı, işi bitmişti.

Fırının çıkardığı zil sesiyle önünde oturduğum aynaya bakmaktan vazgeçip mutfağa geçtim. Pizzaları tabaklara yerleştirdim ve masaya bıraktım. Biraz soğumalıydı.

Tekrar yatak odasına geçtim. Esin makyaj yapıyordu. Ben makyajı çok sevmezdim. Esin'i izlerken elindeki pudrayı bırakıp bana döndü. Yüzünde o çok bilmiş ifadesi vardı.

"Makyaj, bir kadının taşsız tacıdır."

Nereden buluyordu bu tamlamaları? Ciddi anlamda efor sarfediyor olmalıydı.

Ben Esin'in cümlelerini düşünürken elinde kirpik kıvırtıcıyla bana ilerliyordu kendisi. O aletin adı bu olmalıydı değil mi?

Makyajımızı tamamladıktan ve yemeğimizi yedikten sonra son rötuşları yapıp işimizi bitirdik.

Saat dokuza geliyordu. Sessiz ve soğuk apartmanın merdivenlerinden indik ve dışarı çıktık. Çıkmaz olaydık. Ankara'nın nisan ayının sonlarında bile devam eden ayazı iliklerimizi titretmişti. Sözde Bölümler Partisi'nin kışın bitişi için yapılıyor olması gerekiyordu. Ama Ankara'da kış bitmezdi. En azından bu kadar erken bitmezdi..

Arabayı çalıştırıp, okula sürdüm. Kampüsün otoparkına park ettim. Ana bina, rengarenk ışıklarla parlıyordu. Anlaşılan herkes çoktan gelmişti. Dışarı taşan müzik sesi eşliğinde binaya girdik.

Gözlerim onu arıyordu. Tuna'yı.. Gelmiş miydi? Ben bu kadar hazırlanmışken, rimel dışında bir şeyi yüzüme sürmüşken gelmemiş olsa haksızlık olurdu, değil mi?

Bir Fincan AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin