VIII.

7 1 1
                                    

Keyifli Okumalar...
Buraya benden bir dörtlük bırakıyorum..
Bir sabaha uyanıyorum,
Mükemmel bir sabaha..
Satırlar.. Satırlar uçuşuyor aklımda.
Sebebi bu martılar, bu deniz kokusu mu acaba?

Kalbim, resmen benden habersiz işler çeviriyor, beynime giden bütün yolları ablukaya alıyor ve o yanımdayken düşünmemi engelliyordu. Ama zaten olması gerekendi bu.. Öyle olmaz mıydı aşık olunca..?

Nereden bilebilirdim ki.. Bu kadar kısa sürede kalbimi kaptıracağımı. Nereden bilebilirdim, gölgesiz gelişinin beni bu kadar etkileyeceğini..

Ama ilkler böyledir. İlkler zordur, yorucudur ama heyecanlı, en önemlisi, gölgesizdir. Özel hissettirir. Bırakması güçtür.

Beni anneannesinin evine götürmesinin üzerinden tam iki hafta geçmişti. Semra Hoca'nın topladığı orkestrayla çalışmaları sürdürüp hatasız hale getirmiştik. Gösteriye sadece iki gün vardı. Kostümler ayarlanmıştı. Ben de dahil olmak üzere bütün orkestra üyeleri beyaz giyecekti. Tiyatrocuların ise oyunun geçtiği zamana uygun kostümleri özel dikilmişti. Şehrin sokaklarına Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Gösterisi afişleri asılmıştı. Her şey hazırdı. Herkes gösteriyi bekliyordu.

***

İki günün sonunda nihayet gösteri zamanı geldiğinde hayatımın en heyecanlı anlarından birini yaşıyordum. Yarım saat sonra başlayacak olan gösteriyi izlemeye; okulu bitirdikten sonra hayatımın akışını, hayallerim yönüne çevirebilecek insanlar da gelecekti.

Kan kırmızı perdeyi hafifçe aralayıp büyük salonun yavaş yavaş dolan koltuklarına baktım. Annemi, babamı, Esin'i ve erkek kardeşim Burak'ı görmüştüm. Yan yana oturmuş sohbet ediyorlardı. Protokol koltukları ise hala boştu.

Yeniden içeri döndüğümde kulisin bir telaş dalgasının içinde olduğunu farkettim. Başrol oyuncusu kayıptı. Herkes bir şeyler fısıldaşıyordu. Özgür Hoca, ayağını yere vurup duruyor, kızgın bakışlarla etrafını tarıyordu. Bir yandan terden parlamaya başlamış olan alnına düşen karamel rengi saçlarını eliyle geriye ittiriyordu ki, bu sinirliyken sıkça yaptığı bir şeydi.

"Geliyormuş," dedi kısa saçlı, ufak tefek bir kız.

Geliyormuş, diye geçirdim içimden ve derin bir nefes verdim. Şu titremeyi üzerimden atmalıydım. Heyecanlanmazdım ben genelde ama geleceğimi etkileyebilirdi bu oyun.

Bir kaç dakika sonra kulisin kapısında Hamlet kıyafetleri elinde, Tuna göründü. Darmadağın olmuş saçları, sert yüz hatlarını gölgeliyor, ona gizemli bir görünüm veriyordu. Açık kahverengi gözlerinin altları kızarmıştı. Bir kaç makyaj hilesiyle kapatılabilirdi ama bir şey olmuş olmalıydı.

Yanına gidip omzuna dokunarak ona gülümsedim. Kötü bir şey olduysa moral verebilirdim belki.

"Ne oldu?" dedim başımı hafifçe yana eğerek. Gergindi, her halinden belli oluyordu. Dokunduğum omzunun titrediğini hissedebiliyordum. Göz bebekleri endişeyle kıpırdanıyordu. Sanki söylemek istediği bir şey vardı.

Ama söylememeyi seçti.

"İyiyim, yok bir şeyim," dedi ve beni geçip soyunma kabinine ilerdi. Bir şey yokmuş gibi davranmakta pek başarılı değildi.

Kadınlar; gerginliği, endişeyi, korkuyu, çaresizliği hissedebildikleri gibi, bunlar için gerekli çözümü de çoğu zaman bilirler. Bir şeyi olduğunu hissetmiştim. Bu şey, onu üzdüğü gibi gerginleştiriyordu da. Ve sebebini bilmemek beni deli ediyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 19, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Fincan AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin